Kültür-Sanat

Haiduti Orkestar: Türküleri evrenselleştirerek yorumluyorlar

Abone Ol

Haber: Ahmet Çağatay Bayraktar / Fotoğraflar: Emre Topdemir (CRR Konser Salonu)

2005’ten beri Fransa, Balkan ve Orta Doğu ezgilerini yorumlayarak müzikseverlerle buluşturan Haiduti Orkestar; üyesi olan Türkiye, Fransa, Romanya ve Sırbistan gibi farklı ülkelerden 10 müzisyen ile Türkiye’deki ilk konserlerini İstanbul’da Cemal Reşit Rey Konser Salonu’nda verdi. İlk albümleri olan 2007 tarihli Balkan Heroes’tan itibaren (Balkan Kahramanları) Anadolu türkülerini de repertuarlarında yer veren grup, Balkan-Türk türkülerinden oluşan 2009 tarihli Tek Tek, Orta Doğu ezgilerinin ağırlıkta olduğu 2012 tarihli Dogu ile farklı coğrafyaların ezgilerini sanatseverlerle buluşturmaya devam etti. Grubun diskografisinde film müzikleri de yer alıyor. Türkiye’de Asteriks ve Oburiks: Görevimiz Kleopatra filmiyle tanınan Jamel Debbouze’nin de başrolünde olduğu komedi macera türündeki Bir Adam ve İneği (La Vache) filminin müziklerini Ibrahim Maalouf ile seslendiren grup Türkçe, Kürtçe ve Çingene müziklerine yer verdiği Babel Connexion albümünü 2017’de yayınladı. Aşık Mahsuni Şerif var olan bozuk düzene karşı tepkisini içeren ve Selda Bağcan’ın da seslendirdiği Yuh Yuh şarkısı başta olmak üzere Şen Olasın Ürgüp, Yoğurt Koydum Dolaba gibi parçaların da yer aldığı 8 şarkıyı içeren Yuh Yuh albümünü 28 Nisan’da çıkaran grup ile 14 Haziran’da gerçekleştirdikleri konser öncesi buluştuk. Yıllar boyunca Türkçe parçaları seslendirmelerine rağmen ilk kez Türkiye’deki sanatseverlerle buluşan grup hem sanat yolculuğunu hem de yeni albümlerini 24 Saat’e anlattı.

Türkçe dahil olmak üzere birçok dilde bulunan haydut kelimesini “zenginden alıp fakirle paylaşan kişi” anlamında yorumlayarak kendilerine Haiduti ismini seçen grup Balkanların siyasi açıdan gerilimli geçmişine rağmen birleştirici yönünü de ortaya çıkarmak istediklerini söyledi: “Balkanlarda hem enstrüman olarak hem de repertuar olarak ortak bir yön var. Yakın tarihte bile acıların yaşandığı ve hatırlandığı bir coğrafyadan geliyoruz. Ama aynı zamanda Balkanlar, duyguların yoğun şekilde yaşandığı ve bunların müzikle aktarıldığı bir bölge. Biz de bundan besleniyoruz. Grup üyelerimizin her biri farklı ülkeden ama hiçbir zaman aramızda, siyasilerin yanlış tercihleri yüzünden ortaya çıkan gerginlikler yaşanmıyor. Çünkü biz müzik yapmak ve kendimizi müzikle anlatmak isteyen bir topluluğuz.”

“Kendi değerlerimizi de dahil ediyoruz”

İspanya’dan Nuria Rovira Salat’ın dans, Fransa’dan Charlotte Auger, Alon Peylet’nin tuba, Martin Saccardy’nin trompet, Justin Lardic’in perküsyon, Stéphane Danielides’nin soubassophone, Sylvain Dupuis’in davulda olduğu grubun Çingene sanatçıları ise akordeonda Jasko Ramic, zurna ve saksofonda ise Mihai Pirvan olacak. Grubun vokalleri ise Zeki Ayad Çölas ve Edika Gündüz. Edika Gündüz grubun kuruluş hikayesini şu şekilde anlattı: “1998 yılında keman sanatçısı Nedim Nalbantoğlu ile Paris’te tanıştık. Ve onun sayesinde Paris’te yaşayan Türkçe müzik yapan sanatçılarla Türk ve Balkan müziğini ele aldık. Ve grubun ihtiyacı olan diğer enstrümanları için gruba Fransız sanatçıları davet ettik. Görünüşte grup üyelerimiz farklı kültürlerden gibi görünse de aslında birbirimize çok yakınız. Zaten grubun her üyesi de kendi kültürlerinden değerleri müziğimize dahil etti.”

Türkiye’de ilk kez sahne aldılar

Grupta yer alan çingene sanatçıların kendi kimliklerini ve kültürlerini de müziklerine dahil ettiğini söyleyen Gündüz, “Çingenelerin sınırlar dışında yaşadıklarını düşünüyoruz. Gruptaki diğer Çingene üyelerimiz diğer üyeler gibi kendi kültürünün farklı ülkelerdeki müzikal halini takip ediyor. Bundan dolayı Türkiye’deki Çingenelerin müziklerini de takip edip dinliyorlar. Grup olarak da Türkiye’deki diğer kültürlerin müziğini de halihazırda takip edip dinlediğimiz gibi. Uzun yıllardır Anadolu’dan ezgileri seslendirmemize rağmen ilk kez Türkiye’de konser vereceğiz. Bu açıdan yorumladığımız parçaların dinleyicilere nasıl bir etki bırakacağını çok merak ediyoruz. Türkiye’ye davet edilmemiz müzikal açıdan ne kadar doğru bir yolda olduğumuzun göstergesi” dedi.

“Yuh Yuh bizim ruhumuzu yansıtıyor”

Ibrahim Maalouf ile 2007’de tanıştık ve kendisini albümlerimizde çalışması için davet ettik diyen Gündüz, “2016 yılında ">Yuh Yuh albümü türküleri ve Orta Doğu ezgilerini yorumlayarak dinleyicilerine aktarıyor. Grubun ortak fikri ise şu şekilde: “Şarkı bestelendiğinden beri aradan uzun zaman geçti ama hala güncel. Haksızlığa, adaletsizliğe karşı olmak adına biz de ‘yuh’ diyoruz. Albümlerimize aldığımız her şarkı ve türkünün grubumuzun ruhuna uyumlu olmasına dikkat ediyoruz. Bu yüzden de bizim ruhumuza uyuyor.”