Kültür-Sanat

Gülen ve Mansuroğlu anısına “Sanatta Kavram ve Anlam” konuşuldu

Ressamlar Ercan Gülen ve Atalay Mansuroğlu anısına düzenlenen “Çağrışımlar: Sanatta Kavram ve Anlam" temalı panel, Sanat Eleştirmeni Ümit Yaşar Gözüm moderetörlüğünde, Prof. Dr. Hasan Pekmezci ve BHRD (Birleşmiş Ressamlar ve Heykeltıraşlar Derneği) eski başkanlarından Önder Aydın'ın katılımı ile Emin Antik Sanat Merkezi’nde gerçekleşti. Gülen ve Mansuroğlu’nun eserleri ışığında sanat kavramlarının irdelendiği panelde, “Sanatçılık”, “Travma” ve “Çağdaşlık” başlıkları üzerinde duruldu.

Abone Ol

CEMRE POLAT/ANKARA- Sanatseverleri yıl boyu çeşitli kültür sanat faaliyetleriyle bir araya getiren Emin Antik Sanat Merkezi, 2024’ün ilk sergisinde ünlü ressamlar Ercan Gülen ve Atalay Mansuroğlu’nun resimlerini buluşturmuştu. Bu hafta ise sergi kapsamında “Çağrışımlar: Sanatta Kavram ve Anlam” başlılığıyla bir panel düzenlendi. Sanat Eleştirmeni Ümit Yaşar Gözüm moderetörlüğünde gerçekleştirilen panelde, Prof. Dr. Hasan Pekmezci ile BHRD (Birleşmiş Ressamlar ve Heykeltıraşlar Derneği) eski başkanlarından Önder Aydın konuşmacı olarak yer aldı. 
Ercan Gülen ve Atalay Mansuroğlu’nun sanat hayatlarının tartışıldığı panelde, “Gerçek sanatçılık nedir?”, “Sanatta travma neden ve nasıl işlenmeli?”, “Sanatta çağdaşlık nedir, çağdaş sanatçılık nedir?” gibi sorular irdelendi. 
Panelin açılış konuşmasını yapan Emin Antik Sanat Merkezi Kurucularından İbrahim Terzioğlu, “Cumhuriyetimizin 100. yılında ‘Cumhuriyetin temeli kültürdür’ diyerek sanat konuşacağız. Emin Antik Sanat Merkezi olarak elimizden geldiği kadar sanatın her dalıyla, sergiler ve söyleşilerle sanatseverleri buluşturmaya çalışıyoruz. Türk resminde çok önemli bir yeri olan, 10 sene önce kaybettiğimiz Ercan Gülen ve ressam Atalay Mansuroğlu’nun sanatı üzerine konuşacağız” dedi. 
Ressamların hayat hikayelerini özetleyen Terzioğlu, “Ercan Gülen, 1960 yılında İstanbul Güzel Sanatlar Akademisi’nden mezun oldu, uzun yıllar Amerika’nın değişik şehirlerinde kaldığı sırada resim öğretmenliği yaptı. Bilkent Üniversitesi’nde resim dersleri verdi. BRHD Başkanlığı yaptığı dönemde Sanat Gazetesi çıkardı. Ermenistan, Kazakistan, Atina'da Türk sanatçıların içinde olduğu sergiler düzenledi. 34 Sergi açan sanatçı, değişik baskı tekniklerin de baskı, karışık teknik ve yağlı boya resimler yaptı. Birçok ödül alan sanatçı 2013 yılında aramızdan ayrıldı. 
Atalay Mansuroğlu ise 1993’te Gazi Üniversitesi Güzel Sanatlar Fakültesi Resim Bölümü’nden mezun oldu. 2002 yılında Almanya’daki Bremen Üniversitesi’nde resim bölümünü bitirdi. İstanbul Haliç Üniversitesi’nde Tekstil ve Moda Tasarımı dalında yüksek lisans yaptı. Hacettepe Üniversitesi’nde Prof. Dr. Hasan Pekmezci’den dersler aldı. Sanatta yeterlilik programını bitirdi, 2023’te doçent oldu. Doğuş Üniversitesi Resim ve Grafik Bölümü’nde öğretim üyesi olarak kariyerini sürdürüyor” sözlerini aktardı. 
AYDIN, “GÜLEN, RESİM ALANINDA GÖRÜLMEMİŞ TEKNİKLERE İMZA ATTI”
Gülen ile uzun yıllar Birleşmiş Ressamlar ve Heykeltıraşlar Derneği’nde bir arada çalışan sanatçı Önder Aydın, “Ercan Gülen ile tanışıklığımız epey eski, paylaştığımız çok şey var. BHRD, sançtılar arasında ortak bir dil oluşturmaya, kültürel yapıya katkı vermeye çalışan çok önemli bir kurum. Ercan Gülen’in başkanlığında 8 yıl çalıştım. Ercan abinin dernekteki çabaları çok önemliydi. Bunların en önemlisi ise dernekte çıkarttıkları Sanat Gazetesi. Bu dergiyi çıkartabilmek için çok büyük çaba sarf etti” diyerek çalışma yıllarından anılarını paylaştı. 
Aydın, Gülen’in sanat camiası içinde çok önemli bir yeri olduğunu vurgulayarak “Gülen, resim alanında görülmemiş tekniklere imza attı” diye konuştu. Ayrıntıları ise şu sözlerle anlattı: “1987 yılına kadar dünyada tek kalıp çok renkli baskı yapan yoktu. Bunu Picasso’da görmüş. O, beş kalıp beş renk yapıyormuş, Ercan Gülen de tek kalıp çok renk yapmaya başlamış. Bu resimleriyle çeşitli sergiler yaptı. Birlikte birçok sergi yaptık, en önemli etkinliğimiz Atatürk Kültür Merkezi’ndeki Uğur Mumcu sergisiydi. Uğur Mumcu’nun ölümünün bir yıl ardından onun adına bir sergi düzenlemiştik.”
“SANATÇI, TOPLUMUN GÖREN GÖZÜ, DÜŞÜNEN BEYNİ VE SESİ OLMALIDIR”
Konuşmasının sonunda “resimde travma” ve “çağdaşlık” kavramlarına değinen Aydın, her sanatçının birey olarak sorumlulukları ve vicdanî duyguları olması gerektiğinin altını çizerek “İnsan olarak resim yapıyoruz. Duygudan arındırılmış, sorumluluktan azade bir sanatçılık olmaz. 
Sanat, ulviliğini yitirerek ticari bir meta aracı olmuş durumda. Sanatçının görevi ekmeğe zam gelince çizdiği ekmekle derdini anlatmaktır. Sanatçı, toplumun gören gözü, düşünen beyni ve sesi olmak durumundadır” diye konuştu. 
PEKMEZCİ, “SANATÇININ ACILARA VE TRAVMALARA SIRTINI DÖNMEMESİ GEREKİYOR”
Emin Antik Sanat Merkezi Danışma Kurulu Üyesi, Sanatçı Hasan pekmezci ise resimde travma üzerine fikirlerini paylaştı. Konuşmasında travmalar üzerine resim çizen sanatçılara örnekler veren Pekmezci, “Ressamlarımızda travmalara arkasını dönmek gibi bir davranış var. Eğer ressamsan, sana resim çizme kabiliyeti verildiyse, bunun hakkını vermen gerekiyor. Örneğin: Namık İsmail, Türkiye’de ilk sosyalist Partinin kurucularından aydın bir ressamdır. Yaptığı resimlerden ülkenin travmalarını içinde hissettiğini gördüğümüz bir ressamdır. Vicdani sorumluluğu yerine getirmek ve acılara sırtını dönmemek ayrı bir görev.
İnsanlar akıl almaz travmaları yaşayarak sanatla, resimle, heykelle veya öyküyle bunu anlatamazsa duygularını içine atacak, bu zehri içine akıtacak. İşte bu zehirden kurtulmak için de travmalarının resmini çiziyorlar” sözlerini aktardı.  
“SANATÇI KAVRAMI BASİT BİR KELİMEDİR AMA İÇİNİ DOLDURMAK KİTAPLARA SIĞMAZ”
“Sanatçı” kavramını irdeleyen Pekmezci, alanda kendine “Sanatçı” diyen birçok kişinin bir yanılgı içinde olduğunu vurguladı. 60 yılı aşkın süredir resim çizmesine rağmen kendine “Sanatçı” demediğini söyleyen Ressam, “Sanatta kavramlar birbirine girmiş durumda. Alanda en ufak bir iş yapan kendine ‘sanatçı’ diyebiliyor ama bu, bu kadar kolay bir şey değil. Ben 1958’den beri yağlıboya yapıyorum. Eğitimime 1962 yılında başladım ama bir gün bile kendime sanatçı sıfatı eklemedim. Kendisi küçük bir kelimedir ama içini doldurmak kitaplara sığmaz. Bu yüzden bu konularda tedbirli davranmak zorundayız” diye konuştu.