12. Ajyal Film Festivali'nde ödüller sahiplerini buldu 12. Ajyal Film Festivali'nde ödüller sahiplerini buldu
Çetin Sak / Gaziantep Göç İdaresi Başkanlığı’nın açıkladığı resmi verilere göre, Türkiye’de çoğu Suriyeli olmak üzere kayıtlı yabancı sayısı toplam 5 milyona yaklaştı. Türkiye’de kayıt altına alınmış geçici koruma statüsündeki Suriyeli sayısı ise, 17 Ağustos 2023 tarihi itibarıyla 3 milyon 307 bin 882 kişi oldu. Ülkemizdeki kayıtlı Suriyeli göçmenlerin yaklaşık 1.7 milyonu 18 yaş altında olan okul çağındaki çocuklardan oluşuyor. Bu nedenle göç araştırmalarında, eğitim ve eğitim süreçlerinde yaşanan problemler başlığını ön plana çıkartıyor. Göçmenlere yönelik eğitim süreçlerinde yaşanan problemlerin ana başlığını ise “ayrımcılık-akran zorbalığı” oluşturuyor. Uzman Psikolojik Danışman Murat Demir ile göçmen öğrencilerin zorbalığı hakkında konuştuk. Demir, akran zorbalığını “bir öğrencinin başka bir öğrenci ya da öğrenci grubu tarafından tekrarlı bir şekilde fiziksel, sözel, sosyal ya da siber olarak saldırgan, huzursuz edici, zarar verici davranışlara maruz kalmasıdır” şeklinde tanımladı. Kaybolmuş çocukların, kendini yanlış bir şekilde gösterme çabası… “Zorbalık deyince aklımıza sadece fiziksel müdahale gelse de kavram, birçok durumu içine alıyor” diyen Demir, göçmen öğrencilerin zorbalığı hakkında şu değerlendirmeyi yaptı: “Burada dikkat edilmesi gereken husus, tekrarlı olması ve sistematik bir şekilde devam etmesi bizim için ayırt edici bir özelliktir. Zorbalığı yapana zorba, zorbalığa uğrayana mağdur, kalanlara da izleyici terimleri kullanılmaktadır. Göçmen öğrencilerde elbette akran zorbalığı var. Zorbalık türü, her sosyoekonomik koşulda, her kültürde boyutları farklı olsa da gözlemlenmiştir. Zorbalık yapan göçmen öğrencilerin ailelerini incelediğimizde, genellikle kalabalık ve arada kaybolmuş çocukların kendini maalesef yanlış bir şekilde gösterme çabası olduğunu fark ediyoruz. Ailelerin öğrencilere olan ilgisi az. Özellikle son dönemlerde izlenen öğrencilerde; TV, tablet ve telefonlarda izledikleri rol modellerin onlar için şiddeti bir sorun çözme aracı gibi görmelerine sebep olmuştur. Göçmen öğrencilerin kendi aralarında belli gruplar halinde bulunup da zorbalık yaptığı da gözlemlenmiş ve aile fertlerinin, şu an içinde bulundukları kültürün entegrasyonu iyi yapılmalı.” “Dil problemi çözülmeli” En önemli sorunun dil olduğuna dikkat çeken Demir, şunları söyledi: “Aileler, maalesef evde ülkemizin eğitim öğretim ve yaşam dilini yani Türkçeyi kullanmak yerine kendi dillerini kullanmaya devam ediyorlar. Böyle olunca burada doğmuş büyümüş göçmen öğrencilerde tek kelime Türkçe bilmeyen birçok öğrenci mevcut. Dili olmayan öğrenciler, dertlerini anlatmakta güçlük çekiyorlar. Hal böyle olunca maalesef hırçınlık artıyor. İki grup, birbirini anlayamadığı her an öfke ve buna bağlı fark edilme-ettirme çabası da sorunu artmakta. Göçmen öğrencileri entegre etmeye gayret edilmeli. Dil problemi çözülmeli. Sınıfta sorumluluklar verilmeli göçmenlere. Onlara, ‘Sen de değerlisin’ mesajı verilmeli. Okulda, okul ikliminin geliştirilmesine yönelik bazı plan projeler yapılabilir. Önleyici olunmalıdır. Zorbalık ortaya çıkmadan hemen evvel tüm okul işbirliği yaparak bu durumun ortaya çıkmasını engellemelidir.” Günümüzde akran zorbalığının daha da arttığına işaret eden Demir, “Akran zorbalığı, her dönemde sorun teşkil ediyordu. Ancak son dönemlerde çevremizde, televizyonlarda ve farklı mecralarda gördüğümüz olumsuz rol modeller ve bu tarz tiplemelerin, toplum tarafından onaylanması maalesef sorunları daha da arttırıyor. Özellikle zorbalığa maruz kalanlar yani mağdur öğrenciler, bu zorbalığı dile getirmediklerinde zorbalar tarafından bu zorbalık davranışı pekişmiş ve artmış oluyor. Bu bağlamda kesinlikle özellikle okulda güvendikleri bir yetişkine bu detayları anlatmalarında ciddi fayda var” uyarısında bulundu. Aile-öğretmen-idare-psikolojik danışman işbirliği artırmalı… Demir, çocuklar arasında şiddet ve zorbalığın önlenmesi için yapılması gerekenleri ise şöyle sıraladı: “Şiddetin ve zorbalığın övülmediği rol modellerle çocuklarımız büyütülmeli ve bu rol modeller gösterilmeli. Özellikle ellerinde, sosyal mecralarda girilen yerler özenle takip edilmeli. Zorbalık hususu her yıl okul psikolojik danışmanları tarafından anlatılmaktadır. Anlatıma biraz daha dinamizm katılarak ve tiyatral bir dille de anlatılmalıdır. Çocukların özellikle de ilkokul-ortaokul çağı çocukların akılda kalıcılığı artacaktır. Ayrıca aile-öğretmen-idare-psikolojik danışman işbirliği artırmalıdır. Veliler, çocuklarını takip etmek ile yükümlüler. Aynı zamanda ekran kullanımını ve izledikleri içerikleri takip etmek durumundalar. Anne-baba, ‘O sana vuruyorsa sen de altta kalma sen de vur’ gibi şiddeti öneren ve öven içerikte bir çerçevede getirmemelidir. Eğer tüm bu yapılanlara rağmen hâlâ zorbalık davranışı devam ediyorsa bir ruh sağlığı uzmanına başvurulup gerekli yardımı almak hususunda geç kalınmamalı. Her ne olursa olsun çocuklarınızı ihmal etmeyin. Zorbalık ve çok daha büyük sorunların tamamı, ihmal edilen çocuklardan çıkmaktadır.”

Editör: Ahmet Ertüm