Yüksek gıda enflasyonu ve alım gücündeki düşüş yeterli ve sağlıklı beslenmeyi ciddi oranda engelliyor. Türkiye’de çalışan nüfusun yarıdan fazlasının asgari ücretli olması, yetersiz beslenmeyi bir halk sağlığı sorununa dönüştürüyor.

Birleşik Metal-İş Sınıf Araştırmaları Merkezi (BİSAM), dört kişilik bir ailenin sağlıklı ve dengeli beslenmesi için aylık yapması gereken harcama tutarını 2024 yılı aralık ayı için 21 bin 553 lira olarak hesapladı. Bu tutarın sadece gıda için yapılması gereken minimum tutar olduğunu belirten BİSAM, açlık sınırı üzerinden hane halkı tüketim harcamaları esas alınarak yapılan hesaplama sonuçlarına göre ise yoksulluk sınırı 74 bin 552 lira olarak gerçekleştiğini belirledi.

Gıda fiyatları ise Birleşmiş Milletler Gıda ve Tarım Örgütü (FAO) verilerine göre gıda fiyatları dünyada 2024'te yıllık yüzde 6,7 artarken Türkiye'deki artış yıllık yüzde 43,6 olarak gerçekleşti.

Ekonomik nedenlerden dolayı sağlıklı besinlere ulaşamayan halkın, paketlenmiş ve hazır gıdalara yönelmesi obezite sorununun da önünü açıyor.

“Obezite bir yoksulluk hastalığı”

Dünya Sağlık Örgütü'nün 2022 Avrupa Obezite Raporu'na göre Türkiye’de her 3 yetişkinden 1'i obez. 

Türk Tabipler Birliği'nin 4 Mart Obezite Günü’nde yayınladığı açıklamada ise obezite bir yoksulluk hastalığı olarak belirtiliyor.  

Açıklamada TTB, çalışmak zorunda olan insanların çalışma koşullarının gittikçe kötüleşmesi ve yaşam tarzlarının düzensizleşmesiyle dengesiz beslenmeleri obezitenin yaygınlaşmasındaki öneme vurgu yaparak, “Çalışma koşullarının yeterli dinlenmeye olanak vermemesi ve sağlıklı beslenmenin ekonomik açıdan da yükünün ağırlaşması nedeniyle toplum daha kolay ulaşabildiği fazla kalorili, işlenmiş ve sağlıksız gıdaları kısa zaman içerisinde tüketmeye yönelmektedir” tespitine yer veriyor.

Obezite ile mücadele için yeterli ve güvenceli ücret, insanca çalışma koşullarının önemine vurgu yapan TTB, fiziksel aktivite için ücretsiz, uygun ortam ve zaman, sağlıklı gıdaya her koşulda düşük ücretle ulaşım, okul gibi alanlarda ücretsiz ve nitelikli beslenmenin kamu otoritesi tarafından sağlanabilmesi obezite ile mücadele için gerekliliğine dikkat çekiyor.

Çocuklar bodurluk ve obeziteyle karşı karşıya

TTB ve Sağlık ve Sosyal Hizmet Emekçileri Sendikası (SES) tarafından hazırlanan ‘Adıyaman’da Beş Yaş Altı Çocuklarda Beslenme ve Gıda Güvencesi Çalışması’, deprem bölgesindeki çocuklarda yetersiz beslenmeye bağlı olarak %14,4’ünde bodurluk, %6’sında zayıflık, %6,4’ünde aşırı kiloluluk belirlendi. Çocukların öğün sayısı yaş ilerledikçe azalıyor. 48-59 ay çocuklarının %3,6’sının ise düzenli bir öğünü bulunmuyor.      

Çocukların yetersiz ve dengesiz beslenmesinin en önemli sebebinin de ailelerin ucuz gıdalara yönelmesi olduğu belirtildi. Ayrıca yeterli protein alınamaması, okulda öğle yemeği sağlanmaması ve gıda güvencesizliğinin de endişe verici olduğuna dikkat çekiliyor.

Çocukların yüksek enerjili paketli gıda (cips, bisküvi, kek, çikolata ve jelibon) tüketimi 6 aydan itibaren başlıyor. Abur cubur tüketimi 12-23 ay çocuklarda yüzde 70’i, 24-35 ay çocuklarda yüzde 88’i, 36-47 ay çocuklarda yüzde 96’yı aşıyor.

Ttb Murat Erkan

"Açlığı bastırmak, beslenmek değildir"

TTB Merkez Konsey üyesi ve Halk Sağlığı Kolundan Dr. Murat Erkan, güvenli gıdaya erişimin zorlaşmasını ve halk sağlığı üzerindeki etkilerini 24 Saat'e değerlendirdi. Beslenmenin yalnızca açlık hissini bastırmaktan ibaret olmadığını vurgulayan Erkan, “Beslenme, açlık duygusunun bastırılması ya da kişinin canının istediğini yemesinden öte bir kavramdır. Yaşamsal faaliyetlerin devamı için gereken besin ögelerinin, bireyin yaşına, cinsiyetine ve fiziksel aktivite durumuna göre dengeli ve yeterli miktarda alınmasıdır. Beslenme, bireyin sağlığını doğrudan etkileyen en önemli unsurlardan biridir” dedi.

Sağlıksız beslenmenin halk sağlığı üzerindeki olumsuz etkilerini sıralayan Erkan, "Güvenli gıdaya erişimin zorlaşması, zayıflık, bodurluk, aşırı kilo gibi sorunların yanı sıra, kalp-damar hastalıkları, diyabet ve kanser gibi ciddi sağlık sorunlarının artmasına neden oluyor. Bu durum, erken ölümlerin artışıyla da doğrudan bağlantılı” ifadelerini kullandı.

"Düşük kaliteli gıdalar, halk sağlığını çok boyutlu tehdit ediyor"

Ekonomik yoksulluğun bireyleri düşük kaliteli ve sağlıksız gıdalara yönelttiğini belirten Dr. Erkan, bu durumun yalnızca kronik hastalıklara değil, aynı zamanda bulaşıcı hastalıklara da yol açtığını ifade etti. Erkan, “Düşük kaliteli gıdalar, üretim, depolama ve transfer süreçlerinde mikroorganizmalar ve kimyasallarla bulaşabiliyor. Bu da zehirlenmeler, alerjik reaksiyonlar ve bulaşıcı hastalıklara neden olabiliyor. Nihayetinde, bu tür gıdaların yaygın olduğu ülkelerde erken ölümlerde ciddi bir artış gözleniyor” dedi.

"Asgari ücret güvenli ve sağlıklı gıdaya erişimi imkânsız kılıyor "

Gıda enflasyonunun halk sağlığı üzerindeki etkilerine değinen Erkan, Türkiye'de açlık sınırının asgari ücretin üzerinde olduğunu vurguladı. “2024 Aralık ayında açıklanan açlık sınırı 23 bin 256 TL iken, asgari ücret 22 bin 104 TL olarak belirlendi. Toplumun yüzde ellisinden fazlası bu ücretle geçinmek zorunda. Bu, kırk milyondan fazla insanın açlık sınırının altında yaşadığı anlamına geliyor. Yıllık gıda enflasyonunun yüzde 44’lere ulaştığı bir ortamda, asgari ücrete yapılan yüzde 30’luk artış, güvenli ve sağlıklı gıdaya erişimi neredeyse imkânsız kılıyor” ifadelerini kullandı.

"Kamucu politikalar uygulanmalı"

Rutin kalp muayenesi hayat kurtardı Rutin kalp muayenesi hayat kurtardı

Gıda enflasyonunun bir halk sağlığı sorunu haline geldiğini belirten Dr. Erkan, çözümün kamucu politikalardan geçtiğine dikkat çekti:

“Sağlıklı bir toplum yaratmak, bireylerin en temel ihtiyaçlarına ulaşmasındaki engelleri kaldırmakla mümkündür. Sağlıklı gıda, temiz su ve güvenli barınma gibi temel ihtiyaçlar bir bütün olarak ele alınmalıdır. Bunları sağlamayan politikalar, halk sağlığını doğrudan tehdit eder. Bu nedenle, bireyin temel ihtiyaçlarını bir arada değerlendiren ve bu ihtiyaçlara ulaşımı güvence altına alan kamucu politikalar kararlı bir şekilde uygulanmalıdır.”

"Ekonomik politikaların halk sağlığı üzerindeki etkisi göz ardı ediliyor"

Türkiye'de güvenli gıdaya erişim konusunda yapılan çalışmaları yetersiz bulan Erkan, halkın alım gücünün artırılmasının şart olduğunu ifade etti. Asgari ücretin en temel insani ihtiyaçları karşılamaktan bile uzak olduğuna dikkat çeken Erkan, “ Avrupa ülkeleriyle kıyaslandığında, Türkiye asgari ücrette yıllardır son sıralarda yer alıyor. Uygulanan ekonomik politikaların halk sağlığı üzerindeki etkisi göz ardı ediliyor ve yapılan çalışmalar bu anlamda yetersiz kalıyor” dedi.

Erkan, güvenli gıdaya erişimi artırmak için alınması gereken adımları şöyle sıraladı:

“Günümüzde bireylerin sadece sağlıklı ve güvenli gıdaya erişimi değil, asgari insanca bir yaşamın tüm koşullarına ulaşması gerekiyor. Bu, bireyin temel ihtiyaçlarını bir bütün olarak gören bir perspektifle mümkündür. Bu perspektifi hayata geçirecek kararlı ve kamucu politikalara acil ihtiyaç var.”

Editör: Deniz Berk