Güncel

Gazeteciler Cemiyeti'nde “Türkiye’de Kadın Olmak” söyleşisi yapıldı 

Gazeteciler Cemiyeti tarafından düzenlenen Çay Sohbetleri söyleşi dizisinin ilki, Cumhuriyet Halk Partisi (CHP) Genel Başkan Yardımcısı Aylin Nazlıaka’nın katılımıyla “Türkiye’de Kadın Olmak” konusunda yapıldı. Deneyimli gazeteci Nursun Erel’in yönettiği oturumda, medyada, siyasette kadın temsil oranı, kadının karar mekanizmalarındaki rolü, medyada kadına şiddete yönelik vakalarının haberleştirilmesi, İstanbul Sözleşmesi konuları irdelendi. 

Abone Ol

Naz Akman-Ankara   

Gazeteciler Cemiyeti’nin Çay Sohbetleri söyleşi dizisinin ilki Cumhuriyet Halk Partisi (CHP) Genel Başkan Yardımcısı Aylin Nazlıaka’nın katılımıyla “Türkiye’de Kadın Olmak” başlıklı oturumla gerçekleşti. Gazeteci Nursun Erel tarafından yönetilen söyleşide, Türkiye’de kadının yasalar, basın ve kamuoyu karşısında yıllar içinde değişen konumu çerçevesinde basın sektörünün kadını savunan, arka çıkan desteğinin sağlanmasının yolları, kadın cinayetlerine ve kadına yönelik şiddetin önlenmesi için basının kullandığı dilin önemi, İstanbul Sözleşmesi gibi kadının haklarını koruyan ve güçlendiren unsurlara sahip çıkılması konuları masaya yatırıldı. Deneyimli gazeteci Nursun Erel’in sorularıyla medyada, siyasette kadın temsil oranı, kadının karar mekanizmalarındaki rolü, medyada kadına şiddete yönelik vakalarının haberleştirilmesi ve İstanbul Sözleşmesinin önemine yönelik yanıtlar arandı. 

Bilgin, “Uğur Mumcu, basın tarihinde araştırmacı gazeteciliğin temellerini atan üstadımızdır”

Gazeteciler Cemiyeti Başkanı Nazmi Bilgin’in açılış konuşmasıyla başlayan söyleşiden önce 31 yıl önce uğradığı suikast sonucu yaşama veda eden gazeteci yazar Uğur Mumcu anıldı. Bilgin, Mumcu anmasına ilişkin “Uğur Mumcu’nun katledilişinin yıl dönümü nedeniyle üzüntülerimi dile getirmek istiyorum. Daha büyük olan acı aradan geçen onca yıla rağmen hala katillerinin yakalanmamış olmasıdır. Bu acımızı bir kat daha büyütüyor. Uğur Mumcu, basın tarihinde özellikle araştırmacı gazeteciliğin temellerini atan üstadımızdır. Yorulmadan yılmadan bugünleri bize yıllar öncesinden anlatmış ama bizler görememişiz” dedi. 

Nazlıaka, “Mumcu etik değerleri koruyan, kollayan gelecek nesillere aktaran önem veren biriydi”

CHP Genel Başkan Yardımcısı Aylin Nazlıaka da “Bugün özel bir gün, üç değerli ismin; İsmail Cem, Gaffar Okkan ve Uğur Mumcu’nun vefat yıldönümü. Araştırmacı gazetecilikte ülkeye çağ atlatmış değerli bir isimdir Uğur Mumcu. Mumcu sadece halkın haber alma hakkına saygı duyan bir gazeteci değildi, aynı zamanda etik değerleri de koruyan, kollayan gelecek nesillere aktaran önem veren biriydi. Türkiye Cumhuriyeti’nin bir din devletine dönüştürülmesine yönelik endişesini her fırsatta dile getirdi nitekim geldiğimiz noktada hilafet çağrıları, adliyelerde şeriat çağrıları yapılıyor. Ne yazık ki Türkiye’de şeriat çağrılarının yapılabildiği bir noktaya geldik. Cumhuriyetimiz büyük bir tehdit altında” diye konuştu. 

“Umudum toplumumuzda erkelerden daha cesur olan kadınlarımızdan yana”

Anma konuşmalarının ardından söyleşinin açılış konuşmasını yapan Bilgin, basın sektöründeki kadın temsil oranının yüzde 25 olduğuna dikkat çekerek, Türk toplum yapısının anaerkil olduğunu vurgulayarak kadınların bu anlamda örgütlenmesi gerektiğini ifade etti. Bilgin, “Mesleğimizde yüzde 25 kadın gazeteci var. Bu rakam daha önce yüzde 10’larda idi, son yıllarda artış gösterdi, bu az bir oran değil fakat bu cumhuriyete, laikliğe sahip çıkmazsak bu oran yüzde 5 bile olmaz. Bu toplumda kadınlar erkeklerden her zaman daha cesur olmuştur ne yazık ki tek eksiklikleri örgütlü olmamalarıdır. Örgütlü olunması konusunda yeterince çaba gösterilmiyor. Laikliği ve cumhuriyeti savunacak kadınların örgütlenmesi lazım. Tarihimize baktığımızda aslında aile yapımızın da anaerkil olduğunu, kadına daha çok önem verildiğini görüyoruz. Cumhuriyetin ilk yıllarında bazı isimlere bakarsanız o zamanda kadının ne kadar önemli olduğunu daha net görebilirsiniz. Toplumu yöneten en üst yasamızın adı anayasa, fikrimizi anlatmak istediğimizde anafikir deriz, yaşadığımız topraklar anavatanımızdır. Bunlar sadece bazı örneklerdi. Ne yazık ki son yıllarda erkek egemen toplum yapısına büründük. Yurtsever olmak yetmiyor dolayısıyla umudum toplumumuzda erkelerden daha cesur olan kadınlarımızdan yana. Gazeteciler Cemiyeti olarak çalışanlarımızın kadın ağırlıklı olması konusunda çaba sarf ediyoruz. Yürtüğümüz projelerde kadın çalışan sayımız erkeklerden çok daha fazla. Muhabirlerimiz kadın. Ayrıca 40’a yakın kız çocuğuna burs veriyor. Dünyanın en güzel ülkesinde yaşıyoruz. 6 kıtada 70’in üzerinde ülkeyi gezdim, güneş bizim Anadolu topraklarını aydınlattığı kadar dünyanın hiçbir yerini aydınlatmıyor, karın en az 20 beyaz tonu var burada, aynı yerde hem denize girebiliyor hem kayak yapabiliyorsunuz. Bu ülke tanrının bize bir armağanı. Binlerce yıldır bu ülkede dinler, diller, renkler, ırklar kaynaşmasıyız, biz yüzyıllar kaynaşmasıyız. Bu birliğimizi kimsenin bozmasına asla ve asla müsaade etmeyeceğiz” dedi.  

“Siyasette kadın temsil oranı 19.8”

Erel’in Meclisteki kadın milletvekili oranı ile yerel yönetimlerdeki kadın başkanların temsili sorularına yanıt vererek konuşmasına başlayan Nazlıaka, siyasette yeteri kadar kadın temsiliyetinin olmadığını belirterek, “Meclisteki kadın temsiliyetine ilişkin şunu söyleyebilirim, 1935-36 yıllarında yapılan ilk seçimlerde Meclise 18 kadın milletvekili girdi, o dönem kadın parlamenter temsil oranı yüzde 4.6 idi. O günden bugüne parlamentoya giren erkek milletvekili sayısı 11 bine yaklaştı, kadın sayısı ise 597. Yani oransal olarak baktığımızda yüzde 5’lerdeyiz. Siyasette şu an kadın temsili oranı 19.8, bu çok düşük bir oran. Bunun bir nedeni ‘siyaset erkek işidir’ anlayışıdır. ‘Devleti erkek kurar, yuvayı ise dişi kuş yapar’ zihniyeti son derece önyargılı bir bakış açısıdır. Bu ülkede kadın olmak, siyasetçi olmak, gazeteci olmak, muhalif olmak zor” bilgisini verdi.  

“Bu dönemde kadın belediye başkan sayısını en az ikiye katlamayı hedefliyoruz

Kadınların karar mekanizmalarında azınlık olmasının nedenlerini sıralayan Nazlıaka, bu anlamda medyanın üzerine düşen rollere de değindi. Nazlıaka, “Toplumun yarısını kadınlar oluştururken karar mekanizmasında neden bu noktadayız? Demokraside dört büyük güç var, basın bunlardan biri. Bugün basın ne yazık ki zapturapt altına alınmaya çalışılıyor. Araştırmalara göre Türkiye’de basının yüzde 95’i iktidarın etkisi altında, geri kalan beşlik kısım hür basın. İktidar bu yüzde beşten korkuyor. Basında kadın temsiline baktığımızda bu oranın yüzde 25’lerde olduğunu görüyoruz. Ancak karar mekanizmalarında bu oran çok düşük. Cam tavan sendromu dediğimiz kadınların kimi zaman kendisine uyguladığı kimi zaman da geleneksel rollerin onlara yüklediği sorumluluklar nedeniyle toplumsal baskılarla uygulanan bir bariyer var. Kadına yüklenen toplumsal roller kariyer hayatında baskın oluyor. Bunu aşmanın yolu karar mekanizmalarına kadınları daha fazla taşımaktan geçiyor. Eşitlik anlayışı politik düzlemde anaakımlaştırılmalıdır, kadınları özgürleştiren yerel yönetim anlayışlarından geçiyor. Çalışan basın mensubu arkadaşlarımızın bakım yükü omuzlarından alacak denklem kurulamazsa bugün burada işlerini yapamazlar. Mecliste kadın temsil oranı yüksek olsaydı Meclis çok daha temiz bir dile sahip olurdu, kadınların uzlaştırıcı kimliği nedeniyle çözüm üretmek kolay olurdu. Bu dönemde kadın belediye başkan sayısını en az ikiye katlamayı hedefliyoruz” sözlerine yer verdi. 

“Partimize bugüne kadar en yüksek kadın belediye başkan aday adayı başvurmuş durumda”

Mecliste ve yerel yönetimlerde kadın temsilinin artması için parti olarak önemli çalışmalar yürüttüklerini ifade eden Nazlıaka, “Yerel seçimlerle ilgili partimizde bir cinsiyet kotası var, bu da yüzde 33. Seçimlerden sonra tüzük kurultayımız olacak ve kadın mücadelesi ve eşitlikçi erkeklerin desteğiyle bunu yüzde 50’ye olması gereken eşitliğe taşıyacağız. Bu yüzde 33’e uyulması için net bir tutum sergiledik, belediye meclis üyelikleri ve il genel meclis üyeliklerinde her üç kişiden biri mutlaka kadın olacak, pozitif ayrımcılık kotası uygulanacak. Bir kişi birden fazla kota için sayılamayacak. Belediye başkanlığında kadın temsili ise son seçimlerde yüzde üç oranındaydı. Muhtarlıkta ise yüzde 62’lik bir artış oldu. Muhtarlıkta 50 bin küsür seçim bölgesi var bunun sadece bin 119’u kadın. Biz bunun en az 25 binin kadın olmasını istiyoruz. Bölgesinde öne çıkan kadınları muhtarlık konusunda özendiriyoruz, teşvik ediyoruz. Belediye meclis üyelikleri ve il genel meclis üyeliklerinde her üç sıradan birisinin kadın olması konusunda net tavır sergiliyoruz. Belediye başkanlıklarında daha fazla kadın aday adayı olmasını istedik. Partimize bugüne kadar en yüksek kadın belediye başkan aday adayı başvurmuş durumda. Onan adaylaştırılmaları ve kazanmaları için çalışmalar yürüteceğiz. Önceki dönem başkanlarımızla bu adaylarımız arasında koçluk bağı kurduracağız. Kadın siyasetçilere eğitim veren kurumlarla iş birliği yaptık kız kardeşlerimizin eğitim almasını sağladık” dedi. 

“Kadın temsil oranının düşüklüğü basında da cinsiyetçi bir bakış açısına eviriliyor”

Medyada kadınlara ilişkin özellikle taciz, şiddet ve ölüm vakalarına yönelik haberlerin veriliş biçiminin hatalı olduğunu belirten Nazlıaka, bazı televizyon programlarında şiddetin özendirilmesi, katillerin aklanması masumlaştırılmasına karşın kamuoyu oluşturmak için örgütlendiklerini ve ilgili programların yayından kaldırılması konusunda mücadele verdiklerini belirtti. Nazlıaka, “Kadınlarla ilgili televizyon kanallarında tartışma programlarına denk geliyoruz, konuşmacılar erkek. Cinsiyetçi bakış açısının kırılması için kadınların daha fazla karar mekanizmalarında yer alması gerekiyor. İstanbul Sözleşmesine sahip çıkılmalı, biz sonuna kadar sahip çıkıyoruz, vazgeçmeyeceğiz. Kadın temsil oranının düşüklüğü basında da cinsiyetçi bir bakış açısına eviriliyor. Bu anlamda basına büyük sorumluluk düşüyor, kadına yönelik şiddet haberleri yapıldığında kurbanı suçlu gösteren suçluyu ise mağdur konumuna düşüren cinsiyetçi bir dil kullanılıyor. Şiddet haberi varsa bunun nasıl haberleştirileceği önemlidir, gereksiz detaylara girilmemeli ki potansiyel katiller tecavüzcüler teşvik edilmemeli, yol yordam gösterir gibi bir hava yaratılmamalıdır. Çünkü basın istemeden potansiyel katillere tecavüzcülere yol haritası çiziyor olabilir. Haberleştirirken katilin gereçlerini detaylı yazmak katili aklamak anlamına geliyor buna girmemek gerekiyor. Üçüncü sayfa haberi diye bir şeyi reddediyoruz, kadın cinayetleri politiktir, sistematiktir dolayısıyla politika sayfalarında yer almalıdır. Sesimizi duyurmak için özgür basına ihtiyacımız var” dedi. 

“Türkiye kadın hareketi güçlü bir muhalefet oluşturuyor”

Nazlıaka ayrıca bazı yasa ve yönetmeliklerin değiştirilmesi veya kaldırılmasıyla kadınları güçsüzleştiren yargı girişimlerine karşı yürütülen kitlesel hareketlerin kamuoyunda farkındalığa neden olduğunu dolayısıyla adımların atılmasında caydırıcı olduğunu belirterek, “Türkiye kadın hareketi güçlü bir muhalefet oluşturuyor. Kürtajın yasaklanması, tecavüzcülerin aklanması gibi konularda kadın hareketi nerede dur dediyse orada durmak zorunda kaldılar. Kadınlar hak arayış mücadelesini sosyal medyada vermek zorunda kalıyor. Kadına şiddet vakalarında yargının yavaş işlemesi veya televizyon gazetelerde yer bulamadıkları için sosyal medyaya başvuruyor seslerini duyurmaya çalışıyorlar. Kitlesel hareketler yapacağız, parti olarak değil hep birlikte bir duruş sergilemek istiyoruz. Eşitlikçi hareketlere ulaşacağız. Medeni Kanun silbaştan diyenleri biz tarihten sileceğiz” dedi.