Gazeteciler Cemiyeti, meslektaş ve meslektaş adaylarıyla Mersin'de bir araya geldi. Etkinlik, Mersin Ticaret ve Sanayi Odası, Mersin Gazeteciler Cemiyeti, Mersin Üniversitesi İletişim Fakültesi ve Hatay Mustafa Kemal Üniversitesi İletişim Fakültesi'nin katkı ve katılımlarıyla gerçekleştirildi.
"Bölgesel Eğitim ve Durum Değerlendirme Toplantıları"nın altıncısı Malatya, Adıyaman, Gaziantep, Trabzon ve Giresun'un ardından Mersin Ticaret ve Sanayi Odası'nın ev sahipliğinde yapıldı.
Basın mensupları, akademisyenler ve öğrencilerin yoğun katılım gösterdiği buluşmada yerel basının durumu tartışıldı. Gazeteciler Cemiyeti'nin ülkenin dört bir yanındaki basın meslek örgütlerini kapsayan dayanışma çalışmalarının anlatıldığı etkinlikte gazeteciliğe ilişkin söyleşilerin yanı sıra internet haberciliği konulu eğitimler verildi.
Oruç: Gazetecilik bir deneyim ve birikim mesleğidir
Etkinliğin açılış konuşmasını gerçekleştiren Gazeteciler Cemiyeti Başkan Yardımcısı Ali Oruç, sözlerine Gazeteciler Cemiyeti Başkanı Nazmi Bilgin’in sevgi ve selamlarını ileterek başladı.
“Bu birlikteliğin bizim için anlamı çok büyük. Daha önce çeşitli illerde düzenlediğimiz eğitimlerimizin dördüncüsünü bu beraberlikle hazırlamanın haklı gururuna sahibiz” diyen Oruç, “Bu birlikteliğin anlamı çok büyük çünkü gazetecilik bir deneyim ve birikim mesleğidir. Deneyim aktarımı sadece anı paylaşımı değildir. Herkesin kendisinden bir şeyler kattığı karşılıklı bir öğrenme sürecidir. Bugün bizlere düşen, öğrendiğimiz pratiklerimizden telefon rehberimize kadar genç meslektaşlarımızla birikimimizi, deneyimimizi paylaşmak ve onları dinlemek, onlardan öğrenmektir” dedi.
Mesleği bugünden yarına taşıyacak köprünün ayaklarından birinin meslek örgütleri olduğuna dikkat çeken Oruç, “Gördük ki yalnız değiliz. Medya Dayanışma Grubu dahil olmak üzere pek çok meslek örgütü elini taşın altına koyuyor. Ancak mesleğimizi yapmak isteyen meslektaş adaylarımız olmadan bu çaba, nafiledir. Bugün bu salonda umut veren şey budur. Aramızda bulunan pek çok iletişim fakültesi öğrencisi gazeteciliğe ilişkin bir şeyler öğrenmek için burada aramızda” dedi.
Oruç, mesleğin güncel sıkıntılarını da şöyle vurguladı:
“Bugün gazetecilik yapmak önceki yıllara kıyasla başka zorluklar da barındırıyor. Gazeteciler, Türk basın tarihinde bugün yaşadıkları kadar ekonomik zorluk yaşamamışlardır. Mesleğini sürdürebilen gazeteci sayısı hiç olmadığı kadar azalmıştır. İletişim fakültesi mezunu çoğalsa da gazetecilik yapma imkanı bulan kişi sayısı azalmıştır. Meslektaş adaylarımızın staj yapma imkanı bile hiç olmadığı kadar daralmıştır.”
Tepe: Gazeteciler Cemiyeti tüm cemiyetlere örnektir
Ali Oruç’un ardından söz alan Mersin Gazeteciler Cemiyeti Başkanı Rüstem Kaya Tepe, Mersin Ticaret ve Sanayi Odası’na teşekkür etti. Etkinliğin hazırlık sürecine değinen Tepe, “10 Ocak Çalışan Gazeteciler Günü’nde bir eğitim etkinliği yapalım önerisiyle ticaret odasından talepte bulunduk. Mersin Ticaret ve Sanayi Odası Başkanı Hakan Sefa Çakır da önerimize sıcak baktı. Daha sonra Gazeteciler Cemiyeti’nin bu alanda eğitimler verdiğini öğrendik ve görüşmeye başladık. Gerçekten içerik olarak dolu dolu bir eğitim programıydı ve bizleri de kırmayarak buraya geldiler. Gazeteciler Cemiyeti çok önemli, biz dahil tüm cemiyetlere örnek olmuş bir cemiyettir. Örnek dernek binası ve örnek eğitmen kadrosu var. AB ile ilgili özel bir birimi var ve Ankara’dan tüm gazetecilerin ihtiyaçlarına cevap vermeye çalışıyorlar. Cemiyetin başkanı Nazmi Bilgin aynı zamanda Türkiye Gazeteciler Federasyonu’nun da kurucusuydu, seksenin üzerinde cemiyeti aynı çatı altında toplamaya çalışan bir başkan ve halen bize ışık tutuyor, yolumuzu aydınlatıyor, kendisine selamlarımızı iletiyoruz” dedi.
Mersin Gazeteciler Cemiyeti’nin 1975’te kurulduğunu belirten Tepe, “50 yıllık sürece baktığımızda kurucularımız ne güzel bir tohum atmışlar ki şimdi bir çınar olmuşuz, biz de bu çatı altında dayanışmayı ve bütünleşmeyi sağlıyoruz” dedi.
"Sosyal medya influencerının yazdığı bir cümle haber değildir"
Mesleğin güncel zorluklarına da vurgu yapan Tepe, “Ekonomik, psikolojik birçok baskıya maruz kalıyoruz. Ama gazeteciler en çok da bir sabah uyanıp ben gazeteci oldum diyen insanlardan mustaripler. Bir sosyal medya hesabının veya influencerın yazdığı bir cümle haber olmaz, haber gazetecinin yazdığıyla haber olur. Siz her şiir yazana şair, her resim yapana ressam diyemiyorsanız her haber yapıyorum diyene de gazeteci diyemezsiniz” dedi.
Tepe yerel basının önemine dikkat çekerek şu ifadeleri kullandı:
“Şehri yaşanabilir kılan, otokontrol mekanizmasını kuran kişiler gazeteciler… Şehri denetleyenler gazeteciler. Gelişmiş ülkelerde gazetecilik el üstünde tutulur. Gelişmemiş ülkelerde gazeteciliğin diplerde olduğunu görürsünüz. İş adamlarının yerel medyaya reklam, ilan vermesi aboneliklerle desteklemesi gerekiyor. Bundan kaçınıyorlar, bir şey olduğunda da gazeteci bunu niye yazmıyor diyor. Gazeteci yazsın da yakında ortada haber yazacak gazeteci bulamayacaksınız.”
Çobaner: İyi bir gazetecilik eğitimi için artık sınıflar yeterli değil
Başkan Tepe’nin ardından söz alan Mersin Üniversitesi İletişim Fakültesi Dekanı Prof. Dr. Aslıhan Ardıç Çobaner, sözlerine meslek örgütlerinin mesleki eğitime katkılarına vurgu yaparak başladı.
“Bugünkü toplantı basın tarihimizden önemli bir geleneği de sürdürüyor” diyen Çobaner, “Gazetecilik eğitiminin başlamasında İstanbul ve Ankara’daki gazeteci cemiyetlerinin İstanbul Üniversitesi ve Ankara Üniversitesi’nde eğitim programlarının başlamasına ön ayak oldu. Meslek örgütlerinin katkı ve telkinleriyle kurulan basın yayın yüksek okulları 1982’de iletişim fakültelerine dönüştürüldü. Günümüzde Türkiye’de 74 iletişim fakültesi var” sözleriyle Türkiye’deki gazetecilik eğitiminin tarihini kısaca özetledi.
Gazetecilik eğitimindeki güncel ihtiyaçlara da değinen Çobaner, “Dijitalleşme ve iletişimdeki gelişmeler eğitimde dönüşümü zorunlu kılıyor. İyi bir gazetecilik eğitimi için artık sınıflar yeterli değil, dijitalleşme şart. Bu bağlamda Gazeteciler Cemiyeti’nin projeleri önemli bir rol üstleniyor. GC Akademi’nin varlığı ve 9. Köy gibi projeler bu anlamda çok önemli. Şehir şehir dolaşan meslek örgütü temsilcilerinin çabalarını da takdir ediyorum” dedi.
Alanka: Sürekli olarak eğitimi iyileştirmek için çaba harcıyoruz
Hatay Mustafa Kemal Üniversitesi İletişim Fakültesi Dekanı Prof. Dr. Ömer Alanka, Çobaner’in ardından söz aldı.
Gelişen teknolojiye ayak uydurmanın öneminin altını çizen Alanka, “Müfredatımızı sürekli güncelliyoruz” dedi.
6 Şubat depremlerinin Hatay’da yarattığı yıkıma da değinen Alanka, “Depremde 250’nin üzerinde öğrencimiz, 150’nin üzerinde idari-akademik personelimiz rahmetli oldu. Fakültemizden 4 öğrencimiz hayatını kaybetti. Ancak bu felakete rağmen durmadık ve altyapımızı rektörümüz Veysel Eren’in destekleriyle geliştirmeye devam ediyoruz. Sürekli olarak eğitimi nasıl düzeltebiliriz, nasıl iyileştirebiliriz bunun için uğraşıyoruz bu etkinlik de bu bağlamda bizim için çok önemli” diyerek sözlerini noktaladı.
Çakır: Yerel basının kıymetini kaybettiğimizde anlayacağız
Prof. Dr. Alanka’nın ardından kürsüye çıkan Mersin Ticaret ve Sanayi Odası Yönetim Kurulu Başkanı Hakan Sefa Çakır şöyle konuştu:
“Mersin Ticaret ve Sanayi Odası olarak 1 senedir toplantılar yapıyoruz, sonuca baktığımız zaman ne yapıyoruz dedik ve artık bu toplantıları sonuca dökecek işlere girmemiz lazım dedik. Çünkü ülkemizin buna ihtiyacı var, çok çalışmamız gerekiyor. Konuşmak değil icraate dökmek gerekiyor.
Basında çok ciddi sıkıntılar var, ulusalda da sıkıntılar var. Biz yerel basını çok önemsiyoruz. Yerel basını önemsiyoruz ama sonucunda da bir şey olması lazım. Biliyoruz ki herkes maddi sorun yaşıyor. Gazetecilik mesleğinin hak ettiği yerde olmadığını düşünüyoruz. 74 tane fakülte var ama iletişim liselerinin öğrenci alamadığını görüyoruz. Sistemde çarpıklıklar var, ana noktayı belirlemek gerekiyor. Öğrenciler azalıyorsa demek ki önceki mezunlar iş bulamıyor.”
“Gazetecilerin rahat haber yapabilmesi, haber yazdığı zaman içeri atılmaması lazım” diyen Çakır, “Biz para veriyoruz diye bizim aleyhimizde yazıldığında desteği kesiyorsak en büyük yanlışı biz sanayiciler yapıyoruz demektir. Biz en büyük desteği veriyoruz ve bizi eleştirmeniz gerekiyorsa eleştirmeniz de lazım. Bize sadece iyi şeyler yazarsanız, bizi ilerletemezsiniz. Biz o zaman hatamızı göremeyiz. Tabii ki eleştirinin de dozajı var doğru şekilde olması lazım. İyi şeyi yazmaz kötüyü yazarsanız bu da doğru bir şey değil” dedi.
Yerel basının güçlendirilmesinin şart olduğunun altını çizen Çakır, “Yerel basının kıymetini kaybettiğimiz zaman anlayacağız ama şu anda kimseler bunun farkında değil” diyerek sözlerini noktaladı.
Avcı: Gazeteciliğin anayasal haber alma hakkının teminatı olduğunun bilincindeyiz
Başkan Çakır’ın ardından söz alan Mersin Büyükşehir Belediyesi Başkan Vekili Hamit Mert Avcı, “Gazetecilik yalnızca bir gelecek değil aynı zamanda bir miras” dedi.
Belediyenin yerel gazetecilere destek olmaya çabaladığını belirten Avcı, “Gazeteciliğin anayasal haber alma hakkının teminatı olduğunun bilincindeyiz. Bu yalnızca bir görev değil aynı zamanda bir sorumluluk. Rahmetli babam gazeteciydi, gazetecilikten ekmek yemiş bir ailenin çocuğu olarak bunları söylüyor, kurum olarak yanınızda olacağımızı tekrar vurguluyorum” dedi.
Açılış konuşmalarının ardından etkinlik, Gazeteciler Cemiyeti Yönetim Kurulu Üyesi Zeynep Gürcanlı'nın, Gazeteciler Cemiyeti’nin faaliyet ve projelerini anlattığı sunumla devam etti.
Çelik: Herkesin kaçtığı savaş ve afet alanlarına gazeteciler koşarak gidiyor
Gürcanlı’nın sunumunun ardından “Savaş-Diplomasi-Ekonomi Üçgeninin Merkezinde Gazetecilik” söyleşisi yapıldı. Moderasyonunu Özlem Akarsu Çelik’in üstlendiği söyleşinin konukları deneyimli gazeteciler Ayşe Sayın ve Sedat Bozkurt oldu.
Özlem Akarsu Çelik, tüm dünyada gazetecilerin karşı karşıya oldukları tehlikelere değindi. Çelik, “6 yıl süren İkinci Dünya Savaşı’nda öldürülen gazeteci sayısı 67, ancak Gazze’de İsrail’in sivil katliamına dönüştürdüğü savaşta öldürülen gazeteci sayısı 205’e ulaştı. Gazze’de her gün bir meslektaşımız öldürüldü. Ukrayna ve Rusya’da da aynı şekilde birçok gazeteci öldü. Doğu Avrupa’da meslektaşlarımız kaçırılarak öldürülüyorlar. Ancak herkesin kaçtığı savaş ve afet alanlarına gazeteciler koşarak gitmek zorunda. Mesleğimizi bu koşullar altında nasıl günler bekliyor?” diyerek sözü Ayşe Sayın’a bıraktı.
Sayın: Etki ajanlığı yasası hayatın her alanına yönelik tehlikeler taşıyor
Sayın, sözlerine gazeteciliğin zorluklarına vurgu yaparak başladı:
“Öldürülüyoruz, tutuklanıyoruz ve çok zor koşullarda çalışıyoruz… Hem ekonomik hem siyasal baskılar altında çalışıyoruz. Yeni yasalarla hayatımız daha da zorlaşıyor, habere erişmemiz daha da zorlaşıyor. 2000’li yıllardan sonra meslekte hissettiğimiz bir durum var: Kaynağa ulaşamamak. Akreditasyon uygulamaları var, Cumhurbaşkanlığına akredite olamayan gazetece Adalet ve Kalkınma Partisi’nin toplantılarına gidip izleyemiyor. Muhalefetin de benzer uygulamaları var. Dolayısıyla her gazeteci tüm haber kaynaklarına erişemiyor. Ben parlamentoda olduğum için bu konuda daha şanslıyım, bütün partilerin temsilcilerini bir arada görebiliyorum ama dışarda, ekonomi gibi farklı alanlarda çalışan meslektaşlarımız ilgili bakanlıklara ulaşamayabiliyor.”
Konuşmasında, kamuoyunda “sansür yasası” olarak da bilinen dezenformasyon yasasının bilançosuna da değinen Sayın, “Bu yasa gerekçe gösterilerek 4 bin 500’e yakın tutuklama, göz altı ve soruşturma yaşandı” dedi.
Mayıs ayından beri tartışılan etki ajanlığı yasa tasarısının onaylanması halinde olası tehlikelere dikkat çeken Sayın, “Yasada birçok ‘veya’, ‘ya da’ ifadesi geçiyor. Ben bir yasada bunu görünce korkarım çünkü kapsamı çok genişletir. Bu yasa hayatın her alanına yönelik tehlikeler taşıyor, gerekçe kısmına geldiğinizde her şeyi kapsıyor çünkü kamu güvenliği kavramının içine her şey dahil edilebilir” dedi.
Bozkurt: Günümüzde Türkiye'de olan biteni sadece Erdoğan ve Bahçeli biliyor
Söyleşinin diğer konuğu Sedat Bozkurt sözlerine “Hiçbir sabah kalkıp da ‘doktorluk nedir, mühendislik nedir’ diye sormazsınız ama her gün gazetecilik tekrar yorumlanıyor, çünkü herkesin bir gazetecilik yorumu var” diyerek başladı. Gazeteciliğin evrensel bir meslek olduğunu belirten Bozkurt, “Medyadaki değerler bütünü muhtelif deneyimlerle oluşmuştur. Sizler üniversitelerde bu işin teknik kısmını öğreniyorsunuz ama asıl kimliği duruşunuzla kazanacaksınız, bu da çok zordur. Bireysel gazetecilik diye bir kavram oluştu; telefonda gördüğünüz cümleler haber değil bilgidir. O haberin size ulaşabilmesi için yazı işlerinden geçmesi lazım çünkü size ulaşırken o bilgiler bir şablondan geçerek doğrulanmalıdır” dedi.
Kulis haberciliğinin inceliklerine vurgu yapan Bozkurt, “6 ay önce bana ‘Bahçeli, Öcalan’ın serbest bırakılmasını talep edecek’ diye bir kulis bilgisi gelseydi ben bu bilgiye gülerdim ve haberi kullanmazdım. Aklımdaki şablona uymazdı çünkü ama bazen bu şablonlar da yanıltabilir” dedi.
Bozkurt, “Günümüzde Türkiye’de olan biteni sadece Erdoğan ve Bahçeli biliyor. Eskiden böyle değildi, habere erişimimiz vardı. Günümüzün en büyük gazetecilik hastalığı da ‘haberden kaçan’ anlayış. Eskiden aynı haberi Cumhuriyet’te de okurdunuz Tercüman’da da ama şimdi gazetelerin çoğunda hemen hemen hiç haber olmuyor. Sosyal medyadan aldığınız 1-2 bilgi sizi haberdarmışsınız gibi hissettiriyor” dedi.
Etkinlik, mesleki eğitimlerle devam etti.
Avukat Gökhan Tekşen, "Değişen gazetecilik ve hukuki durum" başlıklı oturumda gazetecilerin günümüzde karşılaşabileceği yasal zorluklara değindi.
Deneyimli Gazeteci Ünsal Ünlü, YouTube yayıncılığının inceliklerini "YouTube'ta var olmak" başlıklı oturumda katılımcılarla paylaştı.
"İnternet haberlerinde okura ulaşmak: Stratejiler ve gelir modelleri" başlıklı günün son eğitim oturumunda Gazeteci Mustafa Büyüksipahi deneyimlerini paylaştı.
Etkinlikte, Gazeteciler Cemiyeti'nin acil durum yayın aracı "Mobil Basın Evi" de katılımcılara tanıtıldı.
Bölgesel Eğitim ve Durum Değerlendirme Toplantısı, 17 Ocak Cuma günü Mersin Ticaret ve Sanayi Odası'nda devam edecek.