Haber: Deniz Ali Tatar
Gazeteciler Cemiyeti, 10 Ocak Çalışan Gazeteciler Günü’nde 78. yaşını kutladı. Gazeteciler Cemiyeti Lokali’nde düzenlenen resepsiyona, cemiyet üyeler, ve gazeteciler katıldı. Açılış, Gazeteciler Cemiyeti Genel Sekreteri Kenan Şener’in sunumuyla başladı. Ardından Gazeteciler Cemiyeti Başkanı Nazmi Bilgin konuştu.
“Bu kapıdan Atatürk düşmanları giremez”
Gazeteciler Cemiyeti’nin 78 yıl önce çok partili siyasi hayata geçişle yaşıt ve Türkiye’nin ilk cemiyeti olduğunu hatırlatan Bilgin, şunları söyledi: “Benden önceki başkanlar, bu cemiyeti belirli ilkelerle yaşattılar. Bu ilkeler hiç değişmedi, umarım ki bizden sonra da hiç değişmeyecek. Bu vesileyle, önceki başkanlarımıza rahmet ve yaşayan başkanlara saygılarımı sunuyorum. 78 yıldır bu çatı altına, her türlü siyasi görüşten meslektaşlarımız ve dostlarımız bulundular. Bu kurumdan iki şey içeri hiç girmedi. Bunlardan birisi ‘korku’. Benden önceki başkanların hepsi bedeller ödediler. Hemen hepsi hapiste yattı, ama korkuyu buradan içeri hiç sokmadık. Bu cemiyet yaşadıkça da bu kapıdan içeri korku girmeyecek. İkincisi ise, nerede çalışırsa çalışsın, görevi ne olursa olsun Atatürk düşmanları giremez. Cumhuriyete ve Atatürk’e uzanan el kırılmalıdır. Cumhuriyeti hiç yoktan var eden ulu önder Atatürk ve onun silah arkadaşlarına laf söylettirmeyiz. Bu bizim meslek onurumuzdan daha önce gelir. Bizim en önemli kırmızı çizgimizdir. Benden sonra da bozulmayacağına adım kadar eminim.”
“10 Ocak artık bayram değil, bir ‘dayanışma’ günü oldu”
10 Ocak Çalışan Gazeteciler Günü’nün bir bayram olduğunu, ancak bugün bayram olarak kutlayamadıklarını söyleyen Bilgin, “10 Ocak’ı yıllarca bayram olarak kutladık. Çünkü 2012 sayılı bizi koruyan kanunlar, haklar, sendikalar vardı. Belirli hakla verilmişti gazetecilere. Ama şimdi bunlardan hiçbiri maalesef yok. Yıllardan beri söylüyoruz, artık 10 Ocak artık bayram değil, 10 Ocak bir ‘dayanışma’ günü. 10 Ocak, Basın çalışanlarının insan haklarına, demokrasiye, basın özgürlüğüne uzanan ellerle mücadele günü. Bütün meslek kuruluşlarını mücadeleye davet ettik yıllardır. Özellikle sansür yasası konusunda büyük mücadele verdik. Mücadelemizi tüm örgütlerle birlikte devam ediyoruz. Kavgamız siyasi partilerle değil, iktidarla. Kavgamız, bu ülkeyi demokrasiden uzaklaştırmaya çalışanlarla. Kavgamız, yazdıkları, konuştukları için hapsedilen gazetecilerin davasını savunmak için. Kavgamız Türkiye sevdalısı olduğumuzdan bize görev verildiği içindir. Bu kurumdan girerken yazan söz Atatürk’ün Türk basını cumhuriyetin etrafında çelikten bir kale meydana getirecek bir fikir kalesidir’ sözünü şiar ederek kavgamızı yürütmektir. Bu mücadelede bizimle yürüyen herkese, en kalbi şükranlarımı sunarım” dedi.
Bilgin, sözlerine şu şekilde devam etti: “Usta çırak ilişkisi içinde öğrendiğimiz mesleğimizde bize sadece haber yazmayı değil, ülkemizi sevmeyi, oturmayı kalkmayı konuşmayı, kavga etmeyi öğrettiler. Bedel ödenmeden hiçbir başarıya ulaşılamayacağını öğrettiler. Başıma ne gelir diye düşünenler bizden değil. Bizim yanımızda olanlar haklıysa bu bedeli öderiz diyenlerdir.
Mesleğe ilk başladığımda, çömez dönemimde beni meclise verdiler. Suratı asık ama sempatik, yakışıklı birisiyle karşılaştım. O dönem beş yıl basın kartı taşımayanlar parlamento muhabirliği yapamıyordu. Kartıma baktı tamam senin süren dolmuş dedi. Onun en taktire şayan yönlerinden biri, kendini yetiştirmesi bir yana yetiştirdiği meslektaşlarımızın başarısıyla doğru orantılı. Can Pulak tam bir ekip adamıdır, tevazunun simgesidir ve bugün ona onur ödülü vermek benim için büyük bir onurdur. Yaşasın cumhuriyet, yaşasın Atatürk ve basın özgürlüğü!”
“Bu ödül, bir gazetecinin meslek hayatında kazanacağı en büyük onurdur”
Gazeteciler Cemiyeti tarafından 2023 yılında “Meslek Onur Ödülü” ne, duayen gazeteci Can Pulak layık görüldü. Ödül takdiminden önce, Pulak için hazırlanan sinevizyon izlendi. Pulak ödülünü, Gazeteciler Cemiyeti Başkanı Nazmi Bilgin’den aldı.
Kendisini bu ödüle layık gören jüri üyeleri ve Cemiyet üyelerine teşekkür eden Pulak, ödülün ardından şunları söyledi: “Sayın Başkanımızın sözlerinden sonra ne söylesem havada kalır. Ama büyüklerimiz gazeteci olunmaz, doğulur derlerdi. Galiba öyle de doğduk, böyle de öleceğiz. Benim hayatımda yaptığım işlerin başında, gazetecilik geldi. Sonuna kadar gazetecilikle yürüdüm. Gazetecilik meslek ve ilkelerinden ödün vermemeye gayret sarfettim. Bu meslekte benim elimden tutan abilerimin öğütlerini ve yardımlarını gördüm. Onlara bir kez daha teşekkür ederim. Bu çatının altında üye oldum olalı, çok büyük onur, gurur ve huzur duydum. Meslektaşlarım için Gazeteciler Cemiyeti üyesi olmak büyük bir ayrıcalıktır, burası köklü bir kuruluş. Hayatımın en büyük ödülüyle onurlandırdılar. Bu ödül bir gazetecinin meslek hayatında kazanacağı en büyük onurdur. Beni buna layık görenlere teşekkür ediyorum. Ben bu ülkede doğdum. Bu ülkeye aşığım, sevdalıyım. Bir Atatürk neferiyim. Atatürk’ün ilke ve inkılaplarının üzerinde ömür boyu dikkatle yürüdüm. Türk olmaktan iftihar ediyorum: ‘Ne mutlu türküm diyene’!”