Ergun Mengi
Sporcular sanatçı gibi alkışlanmayı sever, tezahürat ister. Ancak ahlak sporun olmazsa olmazdır. Çünkü spor müsabakası sonucunda bir taraf kazanırken diğer taraf kaybedecektir. Ama spor ve dostluk el ele olmalıdır.
Futbol seyircisinde Türkiye’de çok ilerleme var aslında. Ama yeterli olmadığı açık. Küfürlerle başlayan maç, yine küfürlerle bitmektedir. En güzide tribünde oturan bir beyefendi yanında 15-16 yaşında kızı varken dahi, ağza alınmayacak küfürleri hakeme edebilmektedir. Bu küfürleri etmekle ne kazanıyor? Hakem duyuyor mu?
Değer yargılarını kaybeden güruh...
Maç günü insan kılığından “taraftar” kılığına giren insanın fabrika hataları tavan yapmakta ve taraftar çoğalarak güruh haline geldiğinde tehlike çanları çalmaya başlamaktadır. Güruh, karşı taraftarı, takımı, hakemi, oyuncuyu, çalıştırıcısını veya kendi taraftarını dahi linç edebilir. O anda karşıdaki değersizdir, çünkü değer yargılarını kaybetmiştir. Değerleri ve yargıları içinde bulunduğu güruh belirlemektedir.
Sporu spor için seyretmediğimizde, güzeli görüp alkışlamadığımızda; skora bakıp, bir nevi düşmanlık, hatta düşmanımın düşmanı dostumdur zihniyetiyle seyrettiğimizde insani duygular kaybolmaktadır. Statlara girenlerin üzerinden çıkan palalar, baltalar başka nasıl açıklanabilir ki? Bunlara holigan vb sıfat eklemek aslında tehlikeyi basite indirgemektir.
Bugüne kadar onlarca kişi stadyumlarda, maç yollarında hayatını kaybetti; Fenerbahçe Futbol takımını taşıyan otobüsün, dönemeçli yolda, şoförü kurşunlandı. Ama çok çabuk unutuldu.
Heyecan bir hafta sonra kaldığı yerden devam etti. Şov devam etmeliydi.