Ahmet Çağatay Bayraktar
Memet Fuat’ın “Orhan Kemal’in kahramanı olan kızlardan biri yazmaya başladı” diyerek 1960’larda edebiyat dünyamıza müjdelediği yazar Füruzan, 85 yaşında hayatını kaybetti. İlk kitabı Parasız Yatılı ile 1972 Sait Faik Hikâye Armağanı'nı Bu ödülü kazanan ilk kadın yazar ünvanı ile birlikte kazanan Füruzan 1972 ve 1973’te ‘Kuşatma’ ve ‘Benim Sinemalarım’ kitaplarına imza attı. Öykülerinde kadınların, yalnız başına hayat mücadelesi vermeye çalışanların sesi olmasının yanında edebiyatımızda farklı türlerde yazsa da öykü türüyle özdeşleşti. Öyle ki şair Ece Ayhan, Füruzan ile yaptığı bir söyleşide yazarı “öyküye saygınlık kazandıran” bir isim olarak okuyucuya takdim eder. Erken yaşta kaybettiği babası, yoksulluk yüzünden yarım bıraktığı eğitim hayatı edebiyata olan ilgisine engel olmaz; toplumsal olayları öykülerine yansıtır. Yazarlığını ise yine toplumla birlikte olmasını daha kolay kılacak bir araç olarak gördüğünü Ece Ayhan’ın söyleşisinde şu sözlerle anlatır: “Bir de havuzlarda çalışanların eline geçse diye düşünüyorum Parasız Yatılı. Yer minderleriyle çevrili odalara girse… Aşağılarda gaz lambalarının şişelerini bezle siliyorlardır. Bayram günlerini çok severler. Ben şimdi daha da seviyorum. Her yanı ikinci mevki olan vapurlarda kızararak gülümseyen gencecik gelinlerin bayram konukluklarını, artık yanlarına oturduğumda tedirgin olmayacaklar.”
Ece Ayhan Yeni Edebiyat dergisinin Mart 1971 tarihli sayısı için Füruzan ile bir söyleşi gerçekleştirmişti
1975 yılında Alman Akademik Değişim Servisi sanatçı değişim programı ile bir yıl kaldığı Berlin’de Türk işçileriyle yaptığı röportajları 1977’te 'Yeni Konuklar’da okuyucularıyla buluşturdu. 1988 tarihli 'Ev Sahipleri' kitabında ise Alman aydınlar ve konuk işçilerle röportajlarını yayımladı. Bu eserleriyle edebi gazetecilik alanında da üretimler yaptı.
Yaşam yolculuğuna Feruze Çerçi olarak başlayan Firuzan, soyadını kullanmamasını ise “Ben o yıllar çok ünlü bir soyadı taşıyordum. Çok ünlü, çok saygıdeğer iki adamın kendi akıllarıyla, emekleriyle ve yetenekleriyle ünlendirdiği saygıdeğer bir soyadıydı. Ben, o ünlenmiş soyadının bana sağlama ihtimali olan kolaylıklarına hiç yanaşmak istemedim. Ben, yazarlığımın sınanmasını öyle bir şekilde tek başıma yapıp bu büyük addan yararlanmamalıydım” sözleriyle açıkladı. Öyküleri Fransızca, İspanyolca, Farsça, İtalyanca, Japonca, İngilizce, Rusça, Bulgarca, Boşnakça gibi dillere çevrilen ve yaşamını kendi emeğiyle var eden Füruzan’ın edebiyatımızdaki yerini; anıları ve izlenimleriyle sanatçılar 24 Saat Gazetesine anlattı.
Doç. Dr. Tuğba Çelik Korat
Korat: Sakin ama muhalif ve aykırı
'Füruzan’ın Öyküleri ya da Kadınların Tarafı' başlıklı makalesiyle Füruzan’ın ‘Kuşatma’ kitabını inceleyen Bahçeşehir Üniversitesi öğretim üyesi Doç. Dr. Tuğba Çelik Korat, yazarın hayatın kenarında kalmış insanların estetiğini anlatmasıyla farklılaştığını söyleyerek özellikle kadınların her türlü zor durumda güçlü ve estetik duruşunu yansıttığını belirtti: “Füruzan kadınların değiştiren ve dönüştüren gücünü eserlerinde yansıtan bir yazardı. Çok cesur kadın karakterlerle birlikte kendine özgü bir söz varlığı yarattı. Sakin görünen bir dili olsa da oldukça muhalif ve aykırı. Yoksulluk üzerine kafa yormasının yanında sert konuları herhangi cinsiyetçi bir ifadenin kullanmadan vermesi ayrı bir güzellik.”
Füruzan’ın yazın hayatına giriş yaptığı dönemde kadın yazar sayısının az olmasına rağmen çağının ilerisinde bir kaleme sahip olduğunu söyleyerek Çelik bunun temel nedenini ise yazarın iyi okumasına bağladı: “Aynı zamanda çok iyi bir araştırmacı. Ve hassas da. İnsanlara dair detayları gözlemliyor, takip ediyor ve önemsiyor. Ve bunu her kesimi tanıyarak, tepeden bakmadan gerçekleştiriyor.”
Ankara’da gerçekleşen 14 Şubat Öykü Günleri’nde Füruzan’a dair bir bildirim sunduğunu ve yazar ile orada karşılaştığını anlatan Çelik, “Sunumumu dinlemişti. Ve birbirimizi de çok sevdik. Yine İstanbul’da tekrar görüşmüştük. Pırıl pırıl dili benim öykücülüğümü de çokça etkiledi. Hep güzel görünmeyi, kibar olmayı çok önemsiyordu. Ben bıraktığı etki her zaman zarafet ve bilgelik olmuştu” dedi.
Müge İplikçi
İplikçi: Yarattığı rüzgârın etkisi devam edecek
“Onun kaybıyla biraz daha yalnızlaştık” diyen yazar Müge İplikçi, “Çok genç yaşlarda onun satırlarıyla tanışmış ve büyülenmiştim. Ancak ilerleyen zamanlarda yazdıklarının derinliğini daha iyi anladım. O zaman, bir kez daha farklı bir dünyaya daldım. Bugün baktığımızda Parasız Yatılı hâlâ eşsiz bir yerde duruyor. İçimizden bir rüzgâr gibi geçti. Ve bu rüzgârın etkisiyle ile devam ediyoruz” dedi.
Atilla Birkiye
Birkiye: Marksist estetiği inceliklerle yansıttı
Yazarlığının yanında Füruzan’ı “çok iyi bir film izleyicisi” olarak tanımlayan yazar Atilla Birkiye, kendisinin aynı zamanda çok iyi bir “flanöz” olduğunu söyledi: “Şehri gezen, keşfeden, arayan ve gözlemleyen İstanbullu bir flanözdü Füruzan. Eskiden Beyoğlu’nda sık sık karşılaşırdık. Oraları gezmeyi çok severdi. Marksist estetiğe sahip bir yazardı. Fakat bunu inceliklerle eserlerinde yansıtan bir kalemdi.” Füruzan’ın Benim Sinemalarım kitabını hatırlatan Birkiye, “Sinemaya özel bir ilgisi vardı. Hemen hemen tüm film festivallerini takip ederdi. Normalde salonda arka koltukları tercih etse de eski Atlas Sineması’nda özellikle ön sıralarda oturmayı severdi” dedi.
Murat Ertel
Milliyet gazetesinde 1957’de çizmeye başladığı Abdülcanbaz karikatürü ile hatırlanan Turan Selçuk ile bir dönem evli olan Füruzan’ı; Selçuk’un yeğeni BaBa Zula grubunun üyesi Murat Ertel şu sözlerle andı: “Özgün eserler yaratan uluslararası değeri olan yazardı. Çocukluktan beri gördüğüm, konuştuğum bir isimdi. Son olarak Yapı Kredi Kültür Sanat’ta düzenlenen Turhan Selçuk’un Abdülcanbaz sergisinde bir aradaydık.”
Semih Gümüş
Gümüş: Sevgi sözlerini eksik etmezdi
Füruzan’ı ilk gençlik yıllarında Parasız Yatılı, Kuşatma, Benim Sinemalarım adlı öykü kitaplarıyla tanıdığını söyleyen Notos Dergi Genel Yayın Yönetmeni Semih Gümüş, bu üç kitabın yayımlandığı dönem içerisinde “Füruzan Olayı” olarak tanımlandığını hatırlatarak yazarı şu sözlerle andı: “Dönemin önde gelen dört önemli kadın yazarından biri de Füruzan olarak anılırdı. Sonra elbette yakından izleyicisi oldum. Yazdığı her şeyi okumuş olabilirim. Ben İstanbul’a geldikten sonra tanıştık da. Karşılıklı güven ilişkisi içinde, bazen kısa, bazen uzun aralarla görüşürdük. Son yıllarında ben de uzakta olduğum için telefon ederdi. Konuşurduk, büyüğümüz olarak pek çok şeyden, ama hep edebiyattan söz eder, anlatırken sevgi sözlerini eksik etmezdi. Yazdıklarıyla ilgili olarak benim fazla söz etmeme gerek yok. Çok sevilen bir yazardı. Füruzan gibi bir yazarın yazdıkları unutulmaz, her zaman okunacaktır.
Feridun Andaç
Andaç: Çocuk yalnızlığını anlattı
Füruzan için “Füruzan, bir içsestir, duygu dokunuşudur. İnsana gitme öyküsüdür. Sait Faik’ten alınan duyarlığın kanatlanışını bulursunuz onun anlatılarında. Bırakılmışlıktan muhacirliğe, 'çocuk yalnızlığı'ndan kadının içe çekilme zamanlarına dair incelikli öyküler anlattı bize. Yazarak gitmeyi, görmeyi öğretti okuruna/yazanına” sözlerini kullanan yazar Feridun Andaç, yayıma hazırladığı bir kitabında da kendisine yer verdiğini söyledi: “Hep beklediğim bir kitabı vardı; öyle derdi: “Yazacağım kitap herkesi şaşırtacak!” İhtimal bu anıları, belki de bir özanlatı-roman olacaktı. Kim bilir, belki de yazdı, bir yerlerdedir. Kızı Aslı Selçuk’a zamanı gelince sormalı bunu da. Birkaç gün önce bir kitabımı yayıma hazırlarken Füruzan’la konuştum adeta; yaptığımız bir söyleşiyi “Edebiyatımızın Kadınları”nın yeni basımına alırken ona dair yazıyordum. Üzgünüm...”