Film ve kaset yollama öyküsü….

Süreyya Oral İnternetin olmadığı yıllarda tek iletişim aracımız telefondu…Her gittiğimiz yerden en büyük sıkıntımız telefondu.. Bazen PTT merkezlerinde numarayı yıldırım basın diye...

Abone Ol
Süreyya Oral İnternetin olmadığı yıllarda tek iletişim aracımız telefondu…Her gittiğimiz yerden en büyük sıkıntımız telefondu.. Bazen PTT merkezlerinde numarayı yıldırım basın diye yazdırır beklemeye başlardık.. Telefon bağlandığında da kabine girer notlarımızı yazdırırdık.. Ajanslarda çektikleri fotoğrafları, bölgedeki bir fotoğrafçıda tab ettirdikten sonra telefoto ile geçerlerdi.. Dia filmler ise ya THY seferi varsa kargo ile, yoksa şehirlerarası otobüsler ile ya İstanbul’a veya Ankara’ya gönderilirdi.. Bunun için de vaktimizin bir kısmı terminallerde geçerdi… Afyon’da büyük bir trafik kazası olmuş, bölge muhabiri çektiği filmi otobüsle Ankara’ya göndermiş ve araç plakasını da bildirmişti.. Ancak filmin terminalden alınması halinde uçakla İstanbul’a gönderilmesi için yeterli zaman yoktu.. Otobüsün terminale girmeden durdurulması ve filmin alınması gerekiyordu.. Bu sıkıntılı durumun çözümü için tek çare vardı.. O da Bölge Trafik ekiplerinden yardım alıp otobüsün Terminale gimeden durdurulması idi… Aklıma tanıdığım ve dostum olan Bölge Trafik Müdürü geldi. Kendisini aradım olayı anlattıktan sonra otobüsün Ümitköy yakınlarında durdurulması için yardım istedi.. Müdürün bir motorcuyu görevlendirmesinden sonra soluğu Ümitköy’de aldık ve beklemeye başladık.. Trafik polisinin gözü gelen otobüslerde idi.. Hepsine geç işareti yaparken bizim beklediğimiz otobüs göründüğünde onu kenara çekerek durdurdu.. O an şoförün hemen evraklarını çıkarıp polise vermeye çalıştığını gördüm.. Polis şoföre milliyet gazetesinin bir zarfı olduğunu onu alacaklarını söyleyince, şoförün hiç tereddüt etmeden zarfı verdiğini ve derin bir nefes aldığını fark ettim.. Şoför ceza beklerken bir başka nedenle durdurulduğunu anlamıştı ve sevinmişti.. Ondan sonra iş başa düştü ve soluğu Esenboğa’da alarak zarfı İstanbul’a yolladık.. Sadece bizler değil TRT’ ciler de çektiği videolarda büyük sıkıntı yaşarlardı… Onlarda gidilen yerler de TRT verici istasyonlarının yolunu tutar kasetlerindeki görüntüleri oralardan aktarırlardı.. Verici istasyonları de genelde şehir merkezlerinin dışında yüksek yerlerde bulunurlardı… Bir doğu gezisinde TRT ekibinin çektiği videoyu gönderecek zamanı yoktu… Helikopterlerle hemen bir başka bölgeye geçecektik.. Tek çözüm helikopterin verici istasyonun üzerinde kısa bir tur atması ve kasetin bu tur sırasında aşağıya atılması idi… TRT ekibi bunu denedi ve istasyon çalışanlarını yerde açtığı çarşafın içine ellerindeki kaseti atarak sorunu çözdü.. Haber, fotoğraf ve videoları geçmek böyle renkli anlara neden oluyordu.. Bugün bunları anlattığımızda genç meslektaşlarımıza belki saçma gelebilir, ama o günlerin raconu böyleydi…