Fesupanallah
Utku ŞENSOY
Anadolu Rock tarzının efsane sanatçısı Erkin Koray ustanın, “arkası gelmez dertlerimin bıktım illallah, biri biterken öbürü de başlar…” dizeleriyle başlayan 70’li yılların unutulmaz eseri, yarım asrı devirmiş delikanlı çınarların belleklerindeki tazeliğini korur. Son dönemde remix ile yeniden gündeme gelen bu şarkının girizgahındaki “illallah” ise, günümüz Atina’sının davranışlarına deyim yerinde ise cuk oturuyor.
Rum Kesimi üzerinden Kıbrıs’ta, adalar ve kayalıklar bahanesiyle de “yunan gölü” olarak gördüğü Ege’de bıkmadan, usanmadan, sonu gelmeyen talep ve isteklerinden bıktıran komşumuz Yunanistan’dan söz ediyoruz. Kıbrıs ve Ege’deki aslı astarı olmayan talepler komşuyu artık yeterince tatmin etmemiş olacak ki, tartışma konularını daha da büyük bir platforma, Akdeniz’e taşımaya başladı. Yunanistan, Ege’deki suları yeterince köpürttüğü yetmezmiş gibi bu kez Akdeniz’in sularını ısıtma çabasında. Avrupa Birliği’nin haşarı çocuğu Atina, arkasına Paris’i de alıp Akdeniz’de maceraya yelken açtı. Türkiye ise, Oruç Reis gemisinin yapacağı sismik araştırma faaliyetleri için günler önce Akdeniz’de Navtex (denizcilere duyuru) ilanında bulunmuş, Cumhurbaşkanı Erdoğan da bu faaliyetlerin 23 Ağustos’a kadar devam edeceğini belirterek uyarmıştı; “Doğu Akdeniz’de haklarımızı sonuna kadar korumaya kararlıyız, Oruç Reis’e saldıran bedelini ağır öder!”
Akdeniz’de Münhasır Ekonomik Bölge anlaşmaları
Türkiye, Kasım 2019’da Libya ile imzalanan “Deniz Yetki Alanlarını Sınırlandırma” anlaşmasını, Birleşmiş Milletler’ e de kaydettirip, Girit, ve Rodos adalarının güneyinde kalan bölgenin kıta sahanlığı kapsamında olduğunu dünyaya ilan etti.
Yunanistan ise, Türkiye ile Libya arasında yapılan bu anlaşma ile ortaya çıkan haritanın egemenlik haklarını çiğnediği iddiasıyla bunu tanımadığını açıklayıp, aynı bölgede Mısır ile bir anlaşma imzaladı. Avrupa Birliği genel olarak Yunanistan’ın bu hamlesini desteklerken, Almanya, Atina ile Kahire arasında varılan mutabakattan duyduğu rahatsızlığını dile getirdi. Washington ise, el altından Atina’nın sırtını sıvazlarken, “Ankara’ya yaptırım” taleplerine sıcak bakmadığı sinyalleri veriyor.
Aslında Atina-Ankara hattında son dönemde yaşanan elektrikli havanın ardında, Yunanistan, Kıbrıs Rum Yönetimi ve Fransa’nın Doğu Akdeniz’deki hakimiyet alanlarını geliştirme çabaları yatıyor. Türkiye’yi uluslararası platformlarda köşeye sıkıştırma girişimleri çerçevesinde yaygaralar koparıp pozisyonlarını sertleştiren bu üçlü, Ankara’nın Navtex ilanına karşı Navtex ile hamle yapıp savaş gemilerini bölgeye gönderiyor. Hal böyle olunca Ege’deki alışıldık “it dalaşının” ardından, bu kez Akdeniz’de Kemal Reis fırkateyninin yunan Limnos fırkateyninin taciz girişimlerini başarıyla bertaraf ettiği gibi “borda bordaya temas” kaçınılmaz hale geliyor.
Atina’nın hamleleri
Türkiye’nin Navtex ilan ettiği sahada ortak askeri tatbikat icra eden Yunanistan ve Fransa, Türkiye’nin haklı ve kararlı adımlarının ardından, konuyu ay sonunda Berlin’de yapılacak AB toplantısı öncesi, “Ankara’ya yaptırım” talebiyle olağanüstü toplantı gerçekleştirmeyi başardı. Ancak telekonferans yöntemiyle yapılan bu olağanüstü toplantıdan Ankara’ya “uyarı-yaptırım-baskı” konularında Atina’nın beklentileri karşılıksız kaldı. AB Dışişleri ve Güvenlik Politikası Yüksek temsilcisi Josep Borrell de, üye ülkelerden gelen talep doğrultusunda, ay sonundaki Berlin Zirvesi’nin de salt Türkiye gündemiyle yapılmayacağını, bu konunun yanı sıra Lübnan’daki patlama ve Belarus’ taki tartışmalı seçimler konularının da gündeme alındığını duyurdu.
Türkiye’nin diyalog ve müzakere yolu ile sorunların çözümüne yönelik girişimlerine karşı statükoyu tercih eden Yunanistan’ın masadan kaçıp, gerilimden beslenmeye yönelik faaliyetleri, aslında uluslararası camianın gözünden kaçmıyor. Yunanistan’ın “Ankara’ya yaptırım” girişimleri birliğin 13 Temmuz’daki toplantısında, dönem başkanı Almanya, İtalya ve İspanya gibi ülkelerin karşı çıkmasıyla sonuçsuz kalmıştı.
Ekonomik çalkantılar nedeniyle iç siyasette sıkıntılı günler geçiren Miçotakis, benzer sorunlardan mustarip Macron ile Türkiye karşıtlığı konusunda işbirliğine gidip, dış politikada tansiyonu arttırıp gövde gösterisiyle seçmenlerine göz kırpıyor. Atina’nın bulanık sularda balık avlama hevesi şimdilik kursağında kaldı. Ancak Yunanistan, Ankara ile ilişkileri limoni olan Fransa gibi kendisine destek veren ülkeleri de yanına çekerek, Türkiye’yi ekonomik yaptırımlar ile karşı karşıya bırakmayı hedefliyor. Keza, kullanımına sunduğu Dedeağaç ve Girit üsleri ile ABD’yi de yanına almaya çalışan Atina, Washington ve Brüksel’deki güçlü lobi faaliyetleriyle, AB ve ABD gibi küresel aktörlerle Ankara’yı köşeye sıkıştırmayı planlıyor. ABD’de demokratların başkan adayı Joe Biden’ in densiz açıklamaları da bu çerçevede okunmalı.
Ankara ne yapmalı?
Türkiye’nin sorunların çözümü için diyalog ve müzakere yolunu seçip, Akdeniz’e kıyısı olan ülkelerin katılacağı bir toplantı ile konunun tüm boyutlarıyla masaya yatırılması girişimlerine devam etmesi, eninde sonunda müzakere masasından asıl kaçanın Yunanistan olduğunu ifşa edecektir. Yunanistan’ın, Meis adası gibi “küçük ada ve adacıkların kıta sahanlığı hakkı” gibi olmayacak şeyleri iddia ederek, denizlerde devasa alanlar kazanma çabalarının uluslararası platformlarda en üst düzeyde dile getirilip Atina’nın hukuksuz girişimi anlatılmaya devam edilmeli. Ortada bir “hak gaspının” söz konusu olduğu, ancak Doğu Akdeniz’deki bu gaspın Atina’nın iddia ettiği biçimde Türkiye tarafından değil, bizzat Yunanistan tarafından yapıldığı bıkmadan, usanmadan anlatılmalı. Türkiye’nin Doğu Akdeniz’de bir oldubittiyi kabul etmeyip, uluslararası anlaşmalardan doğan hakları çerçevesinde, Oruç Reis, Barbaros Hayreddin Paşa ve Yavuz araştırma gemileri ile Doğu Akdeniz›deki faaliyetlerini devam edeceğini uluslararası camiaya duyurmayı sürdürmeli. Bu arada, yaşadığı tüm saldırı ve kumpaslara rağmen dimdik ayakta durmayı başaran Türk Silahlı Kuvvetleri ve donanmamızı desteklemeye devam edip, her türlü tehdide karşı hava sahamız ve denizlerimizde gövde gösterisine devam etmemiz gerekiyor.
Arkası gelmez dertlerinden bıktırıp usandıran Yunanistan, er ya da geç Avrupa Birliğine de illallah dedirtip, oynadığı bu orta oyununa bir son vermek zorunda kalacaktır.