Kültür-Sanat

Fatih Kızılcan’ın "R | L" sergisi, Maçka Sanat Galerisi’nde açılıyor

Sanatçı Fatih Kızılcan'ın "R | L" başlıklı sergisi, Maçka Sanat Galerisi’nde Salı günü sergi severlere sunulacak. Bugünlerde üzerinde sıkça konuşulan sağ beyin-sol beyin farkındalığını sergide soyut bir anlatım diliyle kuran Kızılcan, çağın dünyasından bir bakış açısıyla izleyiciyi iki yarının farkları ve yakınlaşması üzerine düşünmeye sevk edecek.

Abone Ol

Haber Merkezi - Sanatçı Fatih Kızılcan’ın Maçka Sanat Galerisi’nde açılan “Monoton-Monokrom” adlı kişisel sergisinin ardından ikinci sergisi “R | L” sergiseverlerle Salı günü buluşuyor. Sergi, izleyiciyi sağ - sol beyin farkları ve yakınlaşması üzerine düşünmeye davet ediyor. 16 Ocak 2024 Salı günü saat 16:00 itibariyle açılacak olan sergi, 7 Şubat 2024 Cumartesi günü saat 19:00’a kadar gezilebilecek. 

1997’de başlayan sanat kariyerinde, İstanbul’un yanı sıra, İzmir ve Ankara’da dahil birçok kurum ve fuarda 30’a yakın kişisel sergi açan Kızılcan, Maçka Sanat Galerisi’nde yer alacak yeni yapıtlarında günümüz insanı ve içinde yer aldığı zorlu dünyanın kendisine ilettiği türlü sosyal, psikolojik durumlar karşısında maruz kaldığı halleri, eleştirel, figüratif ve dışavurumcu, fantastik kompozisyonlarıyla sanatseverlere sunuyor. Kızılcan, sergiyi şu cümlelerle anlatıyor: "Bütün organlarımız çift, öyleyse beynimiz de çift olmalı." diyen René Descartes (1596- 1650) henüz anatomik çalışmalar keşfetmeden önce bugünlerde üzerinde sıkça konuştuğumuz sağ beyin-sol beyin farkındalığını ön görmüştür. Biz farkına varmadan önce sol beyin daha yaşlı olan sağ beyin üzerindeki hakimiyetini çoktan koymuştur. Bunu da yazıyla, konuşarak ve ad vererek yapmıştır."

“Metaforik olarak anlatırsak sol beyin dosdoğru gider. Sağ beyin yayılarak gider. Sol beyin hedefe doğru hızlıca giderken her şeyi soyutlamak, özetlemek zorundadır. Ona göre dört bacaklı her şey sandalyedir. Hangi tahtadan yapıldığı, hangi yüzyıldan kaldığının da önemi yoktur. Sandalyenin kokusu da yoktur. Üzerine oturduğunda onu görmez zaten masadaki ekrandaki rakamlar ilgisini çeker. Bir süre sonra kağıdın hışırtısı da kalmamıştır. Mektup yazmakla da vakit kaybetmez mail atar ya da WhatsApp'tan mesaj gönderir karşısında oturan, orada buluştuğu sevgilisine… Kalemin kağıt üzerinde çıkardığı ses, sevgilinin kokusu yoktur iletide. Koku yoksa duygu da olmaz.” diyen Fatih Kızılcan’ın yapıtları, alışıldık tuval-fırça veya
desen-kâğıt ilişkisiyle değil, kendisinin erken 20. yüzyıl psikoloji biliminden gelen Gestalt kuramına dayandırdığı betimleme tekniği ile öne çıkıyor. Karanlık zeminden silme yolu ile çalışan Kızılcan, kuramsal dayanağı “Ortaya Çıkış”, “Cisimleştirme”, “Çoklu Stabilite” ve “Değişmezlik” gibi anahtar ilkelere dayalı Gestalt kuramına kavramsal yönde sadık çalışmaları ile bu fenomeni canlandırdığına ve bu yolla kafasındaki imgelere daha kolay erişebildiğine inandığını dile getiriyor. “Silerken, diyelim ki en ışıklı yerden başlıyoruz, bir figürün alnını siliyoruz. O sırada kaşlar belirmeye başlıyor kendiliğinden. Arkeolojik bir kazıda üzerindeki toprağı süpürüyormuşsunuz gibi tanıdık yüzler alttan beliriyor.”