Kültür-Sanat

Farklı bakışlar bir arada: Mamut Art Project 11. edisyonu sanatçıları eserlerini anlattı

Farklı disiplinlerden sanatçıları bir araya getiren Mamut Art Project'e katılan sanatçılar Arda Cosan, Ece Yalçın, Emre Taş, Kübra Su Yıldırım, Şafak Kocaoğlu ve Özge Akdeniz çalışmalarını ve sergiye dahil olma sürecini 24 Saat'e anlattı.

Abone Ol

Ahmet Çağatay Bayraktar

Türkiye’nin birçok noktasından sanatçıları bir araya getirmeyi amaçlayan ve farklı disiplinleri bir araya getiren Mamut Art Project'in 11. edisyonu mamutartproject.com üzerinden izlenmeye devam ediliyor. Mamut Art Project'in 11. edisyonunda yer alan Arda Cosan, Ece Yalçın, Emre Taş, Kübra Su Yıldırım, Şafak Kocaoğlu ve Özge Akdeniz projeye dahil olma süreçlerini ve eserlerini 24 Saat’e anlattı.

İnsanın olmadığı gelecek nasıl olur?

Bu yılki Mamut Art Project’e ‘Ruins’ isimli eseriyle katılan Arda Cosan, dünya üzerinde doğayı en çok etkileyen canlı olan insanın, varlığının son bulması sonrası arkasında bıraktığı kalıntılar üzerinden bir kurgu oluşturuyor. Cosan, bu kurgusal gelecekte inşa ve yıkım süreçlerine odaklanıyor, metal ve ahşap gibi malzemelerin hem zıtlıklarına hem de uyumlarına şahitlik ediyor. İstanbul Teknik Üniversitesi’nden mezun olan Cosan, daha önce de Mamut Art Project’i genç sanatçılara görünürlük olanağı sağladığı için takip ettiğini söyleyerek çalışmasını anlattı:

“Sanat arka planından gelmesem de bu benim sergilenen ilk sanat serim. Seri diyorum çünkü ‘Ruins’ 15 parçadan oluşuyor. Öteki taraftan sergileme bitse de seri için üretmeye devam ediyorum. İnsanlığın dünya üzerinde son bulduğu post-antroposen çağa ilişkin kurgusal bir gelecek oluşturuyorum. Ve insanlığın var olduğu sürede inşa ettiği binaların, yapıtların insanlık yok olduktan sonra kalıntılar olarak görünebileceğini işliyorum. Bunu yaparken de eser-çerçeve-dubar arasındaki ilişkileri de sorguluyorum. parçaların duvarla kurduğu ilişkinin duvara asılmanın ötesinde. Eserlerin ortasındaki plakalar duvardan bağımsız olarak havada duruyor. Veya eserin içinden duvar gözüküyor. Bu sayede de oluşan parçalar heykel ve resim arasında muğlak bir boyut oluşturuyor. Yani resim gibi tek boyutlu mu yoksa heykel gibi çok boyutlu mu, sorusu akıllara geliyor.”

Seride yer alan eserlerin hepsinde yaşanmışlığın izleri olduğuna vurgu yapan Cosan, “Mimarlık eğitiminde kalıntı kavramı antik kentlerde ziyaret ettiğimiz yapıtlar için kullanılıyor. Fakat insanlık bugün yok olduğunda insansız bir gelecekte bugün var olan binaların ve kentlerin kalıntılarının izini sürüyorum. Seride kullandığım malzemeler de aslında tam da bu düşünce ile uyumlu. Kentsel dönüşümle yıkılmış evlerden, çöp konteynerlerinin kenarına bırakılmış eşyalara unutulup giden, önemsenmeyen fakat hepsi bir zamanlar insan yaşamının bir yerinde olan objeleri kullanıyorum, deforme ederek olanları seriye dahil ediyorum” dedi.

Seriyi oluşturan eserleri kayıt altına aldıktan sonra yıkarak başka bir eser yapmak için kullandığını belirten Cosan, bu durumun gerçek hayattaki karşılığına da işaret ediyor: “Üzerinde çalıştığım kalıntı yıkılarak var oluyor. Oradan çıkanlarla seri için yeni bir kompozisyonu bir araya getiriyorum. Her yeni kompozisyon farklı bir numara ile adlandırılıyor. Bu da serinin devinimini sağlıyor.”

Konu bu kez sergi mekanı

Resim sanatının betimleme ve temsil etme anlayışının dışına yaklaşarak tekrarlama ve kopya yöntemleriyle sergi alanını "Kat Planı" eserinde ele alan Ece Yalçın, "Copy of" serisinde ise sergi mekânını bölmek için kullanılan alçıpan levhaları referans alarak, bu nesneleri tuvalle eşitliyor. Kat Planı eserinin gündelik yaşamından izler taşıdığını söyleyen Yalçın, “O sırada başka bir eve taşınıyordum. Mamut’a da bir yerden bir yere taşındığım bu süreci hatırlatan Kat Planı ile başvurdum. 'Copy of' ise sergi kurulumu sırasında kullanılan ve kaldırılan alçıpan duvarlardan yola çıktım” dedi.

Ece Yalçın, Kat Planı, 2023

Eserlerinde kişinin ziyaret ettiği yerle kurduğu ilişkinin farklılaşmasına odaklandığını söyleyen Yalçın, “Ziyaretçi de aslında benim atölyeme dair nesnelerle karşılaşıyor. Taşınma döneminde yeni evimde atölyemin olup olmayacağı düşüncemin de bir izdüşümü bu. Örneğin gündelik hayatta fazla kullanılmayan şövaleleri ziyaretçileri, sergi sürecine davet etmek için yer verdim. Resim sadece tuval üzerindeki yüzeyden ibaret değil. Resmin üretim sürecine de işaret etmek amacıyla bitmiş gibi duran resimler ve altındaki şövaleleri birbirinin üzerine koyup kolajlıyorum. Bu da performatif bir etki yaratıyor. Nitekim şövale ve tuval birlikteliğine uzaktan bakıldığında ne olduğunu ayırt etmek gerektiği için bir süre bakmak gerekiyor. Bu bakış sürecinde de sanki bir binanın kat planına bakılıyormuş gibi hissettiriyor” şeklinde anlattı.

"Copy of"ta ise bu sefer sanatçıyı sergi kurulum sürecine taşıdığını söyleyen Yalçın, “Büyük bir sergi alanının çok kısa bir zaman içerisinde sanatçılar için bölünmesi de bence sanatsal sürecin içerisinde yer alıyor. Bu yüzden alçıpan hep ilgim çeken bir malzeme oldu. Alçıpanların kenarlarına yaptığım resimler ve altta yer alan ahşap palet, sergi kurulduktan sonra bakmamız gerekmeyen bölgeyi de serginin içerisinde dahil ediyor” şeklinde ifade etti.

Su ve getirdiği efsaneleri düşündürüyor

Yalova’da suya erişimi önceleyerek inşa edilmiş Antik Çağ yapılarını temel alan ‘Su, Kent ve Mit’ çalışmasıyla Mamut Art Project’e dahil olan Emre Taş, şehirde suyla ilgili yapılara odaklanarak sözlü kültürün mekanlardaki karşılığını inceliyor. Su mimarlığı kurmanın ve ifade etmenin yollarını da çalışmasında araştıran Emre Taş kolektif bellekte mimarinin nasıl bir anlatım aracı haline dönüştüğüne yer veriyor: “Mezuniyet sonrasında sivil toplum kuruluşu Aura-İstanbul Mimarlık ve Şehircilik Araştırmaları Akademisi stüdyosunda bir araştırma yürütüyordum. Pandemiye denk gelen bu süreçte araştırmadaki herkes yaşadığı yerden birbiriyle iletişim halindeydi. Ben de Yalova’daydım. Herkes yaşadığı bölgeyle ilgili bir araştırma yürütüyordu. Yalova’nın da çok ilginç bir coğrafyası var. Sıcak su kaynaklarının ve antik yerleşimin bulunduğu bir yer burası. Yalova’daki Dragon Vadisi’nde de yerleşim 4 bin yıla dayanıyor. Vadi üzerinde yer alan yolda hamam ve çeşme yapıları mevcut. Bu yapılarla ilgili ise birçok anlatı Yalovalıların hafızasındaki yerini koruyor.”

Emre Taş, Su Kent Mit

Çalışmasında bölgedeki ilk yerleşime odaklandığı gibi efsanelere de yer veren Taş, analitik ve mantıksal olarak yaklaşılan mimarlığın temelinde bu gibi anlatıların olup olmadığını sorguluyor. Yalova’daki efsaneye değinen Taş, “Efsaneye göre vadideki şifalı sıcak suların bir ejderhanın himayesindeymiş. Ve bu ejderhadan çekinen insanlar bugün Kurşunlu Hamamı’nın yer aldığı yerde ejderhayı öldürüyor. Mimari bir eserin böylesine bir efsaneye konu olmasını bu şekilde işledim” ifadesini kullandı.

Bu yerleştirmeye eşlik eden videoda ise mimari yapıların su gibi değişken ve akıcı olduğuna vurgu yapan Taş, burada “suya öykünen bir mimarlık neye benzer sorusunu video üzerinde işledim” dedi.

Bilinç akışı içe bakıyor

Bilinç akışı tekniğine referans verdiği çalışmalarında sembolizmden yararlanan Kübra Su Yıldırım, "Tek Nefes, Bir Soluk", "Ve Kapılar Açılır", "Üçe Kadar Say", "İlk Perde" ve "Boşluğun Çağrısı" isimli eserleriyle bu yılki Mamut Art Project’e dahil oldu. Birbirlerine iletişim içindeki eserlerde; kötü, iyi, varlık, hiçlik gibi bir bütünün iki parçasını temsil eden olguları elen alan Yıldırım, “İzleyicilerin kendi içsel yolculuklarını çıkmasını hedeflediği bu çalışmalarda grotesk figürler yer alıyor. Bu çalışmaların hepsi benim yansımam. Yansımamı gören izleyicinin kendi yansımasını da dönüp bakmasını isterim” dedi.

Kübra Su Yıldırım, Boşluğun Çağrısı 

Yapay zeka baskı sanatı ile buluştu

2021 tarihli Akbank 39. Günümüz Sanatçıları Ödülü Yarışması “Sessiz bir Doğum” ile yapay zekayı baskı ile sanatına taşıyan Şafak Kocaoğlu çalışmasında kültürel kodlar ile bu kodların algılanış biçimlerine eğildiğini belirtti:

“En temel tabir ile sürekli soyut olarak tasvir ettiğimiz yapay zekanın ‘Bir bedeni olsaydı nasıl görünürdü?’ düşüncesine eğildim. Metin ve görsel verilerin yer aldığı çalışmamda yapay zekaya kendi bedeni üzerine bir şiir yazma komutu verdim. Çalışmada da izleyici bu doğuma doğrudan tanık oluyor. İnsan için kullanılan doğum kavramının yapay zeka yani bir makine için kullanılması da yakın gelecekte bu iki kavramın günlük hayatta da giderek birbirine yaklaşacağına ilişkin bir öngörü.”

Şafak Kocaoğlu, Sessiz Bir Doğum, 2024

Yeni mezun sanatçı platformu BASE’in 2019 tarihli edisyonuna da katılan Marmara Üniversitesi Resim Bölümü’nden mezun olan Özge Akdeniz, "Günler Ekleyelim mi?" eseriyle bu yılki Mamut Art Project’e dahil oldu. Genel olarak çalışmalarında dil ve imge etkileşimine odaklandığını söyleyen Akdeniz, karakalem ile yaptığı çalışmalarını şu şekilde anlattı:

“Diyaloglar ve yanlarında yer alan imgelerin birbiriyle ilgisiz olması sözün illa ki görüntüye referans olma şartı olmadığını gösteriyor. Bu da yeni anlam ilişkilerinin geliştirilmesini sağlıyor.”

Özge Akdeniz, 'Günler Ekleyelim mi? IV', 2023