Erva Gün

Erzincan'ın İliç ilçesi Çöpler Köyü'nde 2010'dan bu yana Anagold (SSRMining+Lidya Madencilik) firmasının siyanürlü altın arama çalışmaları devam ediyor.

Maden alanında 22 Haziran 2022’de siyanürlü bileşikleri taşıyan borular patlamış, 210 metreküp siyanürlü çözelti toprağa karışması bölgedeki çalışmaları gündeme getirmişti. Patlamanın ve sızıntının ortaya çıkmasıyla Çevre, Şehircilik ve İklim Değişikliği Bakanlığı 16,4 milyon lira ceza kesmiş, madenin faaliyetlerini durdurmuştu.

Bakanlığın faaliyet durdurma kararından sonra Anagold firması ‘gerekli iyileştirmeyi yaptığını’ savunarak yeniden faaliyete başlamak için bakanlıktan onay aldığını duyurmuştu. Avukat İsmail Hakkı Atal, kimyasal madencilikte zararların önlenemeyeceğini vurgulayarak İliç’teki patlama nedeniyle Fırat Nehri ve Harran Ovası'nın tehlikede olduğunu dile getirdi.

Maden sahası fay hattı üzerinde

Siyanür liçi yöntemiyle altın madenciliği yapılan Çöpler Altın Madeni’nde, siyanürlü çözelti taşıyan borunun patlamasının ardından  üç buçuk saat boyunca siyanür çözeltisi toprağa karışmıştı. Maden sahasının Bingöl-Yedisu fay zonunda yer alıyor olması birçok tehdidi de beraberinde getiriyor.

27 Mayıs 2022’de bu fayda meydana gelen kırılmayla 4,1 büyüklüğünde deprem meydana gelmişti. Bu depremden sonra Bilim Akademisi Üyesi Yer Bilimci Prof. Dr. Naci Görür, sosyal medya hesabından şunu demişti:

Depremden sonra patlama meydana gelmiş olabilir

Patlamanın neden olabileceği hakkında Atal, “Geçtiğimiz 2022 yılı Mayıs ayında burada 4,1 büyüklüğünde bir deprem oldu. Erzincan İliç’teki siyanürlü maden arama sahası ve Bingöl’deki fay zonu arasında 70 km var. Burası aktif bir faydır” dedi.

Naci Görür'den Datça depremine ilişkin yeni değerlendirme Naci Görür'den Datça depremine ilişkin yeni değerlendirme

Atal, depremden sonra 1 Haziran’da Erzincan Valiliği’ne ‘Depremler nedeniyle burada herhangi bir kayma olabilir, Fırat’a siyanür karışabilir’ diyerek başvuruda bulunduklarını söyledi. Başvurudan sonra herhangi bir önlemin alınmadığını aktaran Atal, “23 Haziran’ı 24’üne bağlayan gece büyük siyanür borusu patladı. Kendileri 8 kilogram siyanür ve 20 metreküp siyanür çözeltisi ve atık bileşeninin doğaya karıştığını söylediler” dedi.

Bilirkişi incelemesinde daha fazla sızıntı olduğu ortaya çıktı

6 Temmuz 2022 tarihinde altın madeni sahasında yapılan keşif ve bilirkişi incelemesinde inşaat mühendisi bilirkişinin patlayan borunun debisini hesapladığını söyleyen Atal, “Şirket sızıntının 3,5 saat aktığını kabul etmişlerdi. Bu 3,5 saatte patlayan borunun debisi hesaplandığında 210 metreküpe tekabül ediyor. Dolayısıyla doğaya karışan siyanüründe, onların iddia ve kabul ettiği 8 kg değil 80 kg siyanür olduğu dolaylı olarak ortaya çıktı” dedi.

Atık havuzunda güvenlik önlemi: Zemine plastik branda serilmiş

Patlamadan sonra zehirli atıklara karşı herhangi bir güvenlik önlemi ve tedbirin alınmayacağını dile getiren Atal, “Asıl olay zaten sadece siyanür değil. Siyanürün dışında kamuoyunu ayakta tutmak için söylediğimiz şey buradaki asıl tehlike 66 milyon ton ve içinde 39 çeşit zehirli kimyasal ve ağır metal barındıran atık havuzu” dedi.

Atık havuzunun brandalar ile korunmaya çalıştığını belirten Atal, “8-10 cm kalınlığında bir branda sermişler o havuzun dibine- yüzme havuzunun fayansı gibi düşünün- o 66 milyon ton zehirli atığı o plastik branda ile güya yeraltı sularına karışmasını engelleyecekler. Bu sahiden akıl dışı bir şey. 66 milyon ton zehirli atığın ağırlığı ile o branda durur mu ya?” diyerek şirketin almış olduğu ‘güvenlik önlemlerine’ tepki gösterdi.

Siyanürlü atık Fırat Nehri’ne oradan da Harran Ovası’na

Atal, Türkiye’nin deprem kuşağı bir ülke olduğu hatırlatmasını yaparak, “Hiçbir şey olmasa bile 2-3 şiddetindeki yer sarsıntısı, zeminin kaymasına, çatlaklar oluşmasına neden oluyor. Kırılmalar yüzünden yeraltı sularına çok rahat karışıyor, o sular Fırat Nehri’ne ulaşıyor sonra Harran Ovası’nı etkiliyor. Siyanür karışan su ile Harran Ovası sulanıyor şimdi” dedi.

Kimyasal madenciliğinin zararlarının engellenemeyeceğine değinen Atal, “Buradaki esas problem oradaki altını üretirken kimyasal madenciliğin yapılmasıdır. Toprağın içerisinde element olarak bu altın dünyanın her yerinde var. Ama biz de insan öldürmek serbest olduğu için yabancı şirketler gelip biz de çıkartıyorlar. Siyanürle toprağı yıkayarak bu toprağın içindeki element halindeki altını siyanüre yapıştırıp, onu toplayıp altını üretiyorlar. Kamuoyunun dikkatini çekmek için hep siyanür üzerinden gidiyoruz ama altın madenciliğinde esas problem 66 milyon ton 39 çeşit zehirli kimyasalın olduğu atık havuz” ifadelerini kullandı.

Kamulaştırma kanununda şirketlere kolaylık

Kamulaştırma kanununda yapılan değişikler ile kolaylıklar gösterildiğini aktaran Atal, “Maden, inşaat, termik, güneş enerjisi gibi kaynakları ihtiyaç adı altında kamulaştırmaları yapıldı. İlk olarak yurttaşların elinden toprağı, arazisi gasp edildi diğer taraftan da şirketler lehine kamulaştırma işlemleri yapıldı. İkinci olarak ise kamulaştırma kanununda şirketlere yönelik öyle maddeler getirdiler ki şirket gidiyor başvuru yapıyor, ‘ben kamu yararından faydalanarak enerji üreteceğim, benim adıma kamulaştırma yap’ diyerek valilik, il özel idare, bakanlık kim varsa artık kamulaştırma yapıyor” ifadelerini kullandı.

Devletin çıkarılan altından haberi yok

Şirketlerin çıkardıkları madenler üzerinden kayıt sisteminin olmadığını vurgulayan Atal, “Türkiye’de çoğunluğu yabancı olan bu maden şirketlerinin ürettiği altının ne olduğunu ve ne kadar olduğunu devlet bilmiyor. Kayıt veya denetim sistemi yok sadece şirketin beyanına tabi” dedi.

Atal, şirket beyanları ile çıkarılan madenin bilinemeyeceğine değinerek, “Örneğin şirket 100 ton altın üretti, sana ‘1 ton altın ürettim’ diyebilir ve önceden bunun üzerinden yüzde 1,5 devlete bırakıyordu. Bundan tam 5 ay önce Cumhurbaşkanı kararıyla altın madeni şirketlerinin devlete bıraktığı pay yüzde 8’e çıkarıldı” açıklamasında bulundu.

Muhabir: Erva Gün