Genel

Erman Tamur, 70 yıllık fotoğrafçılık öyküsünü meraklılarıyla buluşturdu

Alanında bir ilk eser: “Antranik’ten Foto Rıdvan’a Mugamyanlar’dan Gökçeatam’a Ankara’da Fotoğrafçılık ve Posta Kartları”

Abone Ol

Naz Akman

Erman Tamur’un kaleminden Koç Üniversitesi Vehbi Koç Ankara Araştırmaları Uygulama ve Araştırma Merkezi (VEKAM) tarafından bastırılan, Ankara fotoğrafçılığı ve Ankara posta kartlarının öyküsünü anlatan “Antranik’ten Foto Rıdvan’a Mugamyanlar’dan Gökçeatam’a Ankara’da Fotoğrafçılık ve Posta Kartları (1890-1960)” kitabı okuyucu ile buluştu. Kapsam ve içeriğiyle alanında bir ilk eser olma özelliği taşıyan kitap, Ankara fotoğrafçılık tarihinden fotoğraf sanatçılarının hikâyelerine, Ankara’nın kent dokusundaki değişimlerin posta kartlarına yansıyan görüntülerine kadar pek çok konuda okuyucuya bilgiler sunuyor.
Ankara ve Ankaralıların fotoğrafla tanışma sürecini, Osmanlı Döneminin son 30 yılı ile Cumhuriyet Dönemi’nin ilk 40 yılını esas alarak toplamda 70 yıllık fotoğraf serüvenini anlatan kitap Ankaralıların fotoğrafla ilişkisindeki dönemsel değişimleri, her bir dönemde öne çıkan fotoğrafçıların yaşam öyküleri, sanat ve meslek anlayışları, fotoğrafhanelerin süreç içindeki sayısal artış seyri ve semtler itibariyle dağılımları gibi konuları ele alıyor. Kitapta posta kartlarına ilişkin olarak da fotoğrafçılar ve editörler hakkında bilgiler verilerek, kart grupları karakteristik özellikleriyle tanımlanıp bunlardan seri oluşturan belli başlıları tasnifli olarak sunuluyor. Ankara’ya ilişkin zengin bir fotoğraf, belge ve posta kartı arşivine sahip olan yazarın diğer arşiv ve kaynaklardan da yararlanarak ortaya koyduğu çalışmada 400’ü aşkın sayıda siyah beyaz fotoğraf, 300’ü aşkın siyah beyaz posta kartı, 70’i aşkın renkli posta kartı ve muhtelif belgeler yer alıyor. Ankara fotoğrafçılığı konusunda önemli bir kaynak oluşturan kitap bu alanda yapılacak yeni çalışmalara da ışık tutacak nitelikte.
Gizemli posta kartlarından Başkentin 70 yıllık fotoğrafçılık serüvenine

Yazar, kitabın yazım sürecini gazetemize özel olarak şöyle anlattı:
“Ankara’ya ilişkin posta kartları, stüdyo fotoğrafları ve bu konularla ilgili çeşitli belgeler içeren otuz yılda oluşturduğum bir koleksiyona sahibim. Eski posta kartlarındaki görüntüleri irdeleyip kendimce keşiflerde bulunmaktan büyük keyif alırken, sararmış, solmuş fotoğraflarda görüntülenen şahısların kimliklerini, hikâyelerini de hep merak etmişimdir. Bu bağlamda, Harf Devrimi’nden önce basılan, üzerinde eski yazıyla ‘Foto M.B’ ibaresi bulunan ancak fotoğrafçısı veya editörü bilinmeyen bir posta kartları grubu baştan beri çok ilgimi çekmişti. 1927-28 yılları Ankara’sından çeşitli görüntüler sunan bu kartlarda fotoğrafçı veya editörlerin neden isimlerini açık olarak yazmak yerine bir rumuz kullanmayı tercih ettiklerini merak etmiştim. Bu kartların ilginç bir özelliği de bunların birçoğunda fötr şapkalı, takım elbiseli iki beyefendinin de fotoğraflarda yer almasıydı. Bu şahıslar âdeta kendilerini o görüntünün bir parçası yapmak istemişlerdi. Anlaşılan Ankara onlar için çok özel bir anlam ifade ediyordu. Konuyu değişik yönleriyle araştırıp irdelediğimde bu şahısların 1800’lü yılların sonlarında, 1900’lerin başlarında Ankara’da fotoğrafçılık yapan ve o dönemde otuz civarında Ankara posta kartı bastıran Ermeni Mugamyan Kardeşler olduğu kanısına vardım. Nitekim “M.B.” rumuzu da “Mugamyam Biraderler” ibaresinin baş harflerinden oluşuyordu. Onlar Birinci Dünya Savaşı yıllarında Ermenilerin zorunlu göçe tabi tutulmaları ve bu olaydan bir yıl sonra da çoğunlukla Ermenilerin oturduğu Ankara’nın en gelişmiş semtinin büyük bir yangın felâketine uğraması gibi hayatlarını zora sokan olaylar nedeniyle Ankara’yı terk etmek zorunda kalmışlardı. 1927 yılında Ankara’ya dönerek kapısına kilit vurup bıraktıkları stüdyolarını yeniden faaliyete geçirip, kaldıkları yerden mesleklerine devam etmek istemişlerdi. Mugamyan Biraderlerin öykülerini araştırmaya yönelik çalışmamı, bir süre sonra, Ankara fotoğrafçılık tarihini tümüyle kapsayacak şekilde genişletmeye karar verdim. Daha sonra fotoğrafçılıkla iç içe geçmiş bir konu olarak Ankara posta kartlarını da çalışmama dâhil ettim. Bu arada kitabın kapsamına zaman olarak bir sınırlama getirmem gerekiyordu çünkü Ankara’da 1950 yılında 25 civarında olan fotoğrafhane sayısı 1955’te 50’yi aşmış, daha sonraki yıllarda da hızla artışını sürdürmüştü. Dolayısıyla kitabın kapsamını en geç 1955 yılında mesleğe başlayan fotoğrafçıları kapsayacak şekilde sınırlandırdım.”
Başkentin fotoğrafçılık tarihi

Tamur, Ankara fotoğrafçılık tarihine de en genel çizgileriyle şöyle değindi:

“Ankara fotoğrafçılığı deyiminden Ankara’da stüdyo açan fotoğrafçıların uygulamalarını anlayacak olursak, bunun başlangıç tarihi 1890 yılıdır. Bu tarihten önce de Ankara’da çekilen fotoğraflar vardır ama bunlar Ankara’ya muhtelif nedenlerle gelen araştırmacıların, gezginlerin çektiği fotoğraflardır. Ankara’da stüdyo açan ilk fotoğrafçı Ermeni Antranik Cevahirciyan’dır. 1890-1914 yılları arasında Ankara’da olup biten bütün önemli olayları, resmi törenleri fotoğraf karelerine geçiren fotoğrafçı hep odur. Ankara’da Cevahirciyan’dan sonra stüdyo açan fotoğrafçılar Ermeni Mugamyan Biraderler ve yine bir Ermeni fotoğrafçı olan Vincent Pernayan’dır.

Ankara’da Birinci Dünya Savaşı yılları fotoğrafçılık tarihi açısından sönük bir dönemdir. 27 Aralık 1919’da Mustafa Kemal Paşa’nın Ankara’ya gelişiyle Ankara’nın Kurtuluş Savaşı’nın karargâhı oluşu ve Büyük Millet Meclisi’nin Ankara’da toplanması Ankara’da fotoğrafçılık tarihi bakımından da bir dönüm noktası olmuştur. Bu dönemde görevleri gereği fotoğraf çeken asker fotoğrafçılardan Başkomutanlık Fotoğraf Zabiti Esat Nedim (Tengizman) ve Garp Cephesi Fotoğraf Zabiti Etem Tem’in isimleri öne çıkar. Ankara’da sivil fotoğrafçıların stüdyo açmaları da bu döneme rastlar. Bunlardan Zafer Fotoğrafhanesi adıyla stüdyo açan Çulluzâde Mehmet Âdil Bey ve onun hemen ardından Hilal Fotoğrafhanesi’ni açan İsmail Remzi Bey gerek sanatları, gerekse yeni fotoğrafçılar yetişmesine yaptıkları katkılarla Ankara fotoğrafçılık tarihinde önemli yer tutarlar.

Uzun yıllar dini gerekçelerle fotoğraf çektirmede biraz çekimser duran Müslüman halk giderek bu yanlış anlayıştan uzaklaşmış, özellikle 1920’li yılların sonlarında 1930’lu yılların başında Ankaralılar fotoğraf çekmeye ve çektirmeye büyük ilgi duymuşlardır. Bu aşamada Ankaralı fotoğrafçılardan Foto Aile’nin kurucusu Ahmet Mahir Bey, Foto Rıdvan (Rıdvan Kırmacı) ve portre sanatının büyük üstadı Foto Osman’ı (Osman Darcan) öne çıkan isimler olarak sayabiliriz. Başlarda önce Ulus civarında sonra Anafartalar Caddesi’nde açılan fotoğrafhaneler giderek Ankara’nın ikinci önemli merkezi konumuna gelen Kızılay civarında yoğunlaşmıştır. 1950-1955 yıllarında ise Ankara’nın hemen her semtinde, her mahallesinde fotoğrafçı dükkânları açılır olmuştur.

Ankara posta kartlarından da biraz söz edecek olursak: Osmanlı döneminde ve Cumhuriyetin ilk yıllarında Augustus Tapınağı, Julian Sütunu gibi tarihi eserler ile Bent Deresi boyları, Ankara Kalesi, Hacı Bayram semti, sonradan Hakimiyeti Milliye Meydanı ve Ulus Meydanı adlarını alan Taşhan Meydanı gibi ilginç ve pitoresk konular ön plandadır. Daha sonraki yıllarda şehrin büyüyüp gelişmesine paralel olarak açılan yollar, inşa edilen kamu binaları, anıtlar ve heykeller de Ankara posta kartlarının gözde konuları olmuştur. Nihayet 1950’li yılların ortasından itibaren renkli posta kartlarının basılmaya başlanmasıyla yeni bir aşamaya geçilmiştir. Ankara posta kartları şehrin son yüzyılı aşkın bir süre içinde gösterdiği değişim ve gelişmeleri görsel olarak algılamamızı sağlayan önemli bir kaynak oluşturmaktadır.”