Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan'ın açıklamalarından satır başları şöyle:

"Her iki bakanımızın da seleflerinden devraldıkları hizmet bayrağını ileriye taşıyacaklarına yürekten inanıyorum. Görevden affını isteyen ve bu talepleri şahsımıza kabul edilen Mehmet Özhaseki kardeşimiz ile Fahrettin Koca kardeşimize de emekleri, fedakarlıkları ve milletimize yaptıkları hizmetler için teşekkür ediyorum. Her iki arkadaşımızla inşallah yakın temas halinde olmaya devam edeceğiz.

Önceki ay çiftçilerimizle buluşmamızda Türkiye'nin tarım alanında son 21 yılda nereden nereye geldiğini rakamlarla tek tek ortaya koyduk. Hükümetlerimizin tarım politikalarını eleştirenlerin çoğu bilgiden ziyade önyargılarla hareket etmektedir. Açıkçası bunlar ne ülkemizi tanıyor ne de dünyayı takip ediyor. Her mesele gibi tarım konusuna da istismar malzemesi olarak bakıyorlar.

Özel’den Çayırhan Direnişine destek: Madencilerin umudu biziz Özel’den Çayırhan Direnişine destek: Madencilerin umudu biziz

Seçim meydanlarında bedava traktör vadedip sonrasında biz onu dikkat çekmek için söyledik diyerek işi pişkinliğe vurdukları gibi yalan yanlış bilgilerle milletimizin zihnini bulandırmaya çalışıyorlar. Bir defa şunu kabul etmek lazım; bunlar seçim meydanlarında dalga konusu yapılacak işler değildir. Tarım ciddi bir uğraştır. Ülkemiz açısında stratejik bir sektörüdür. Hükümet olarak biz de tarıma, sektörün ciddiyetine ve önemine uygun bir anlayışla yaklaştık. Çiftçi kardeşlerimizin alın terlerinin hakkını daima vermeye çalıştık.

ÇAYKUR'un çay alım fiyatı ve TMO'nun buğday ve arpa alım fiyatı üzerinden yapılan haksız eleştiriler izliyoruz. Yaş çay alım fiyatının yanında üreticilerimize destekleme primi verilmesi uygulamasını ilk kez biz başlattık. Hasat döneminde üretimimizi korumak için yeni çay fabrikaları yaparak ÇAYKUR'un kapasitesini biz artırdık. Buğday fiyatlarında ise dünya piyasasının hayli üzerindeyiz. 

Soğuk savaş döneminde bloklar arası rekabetin yoğunlaştığı bölgelerden biri Türkiye'nin merkezinde olduğu coğrafyaydı. 13. yılını tamamlayan Suriye krizi en fazla bizim bölgemizi etkiledi. Rusya-Ukrayna savaşının olumsuz yansımalarına maruz kalan bölgelerin başında yine biz yer alıyoruz. 7 Ekim'den bu yana İsrail'in Gazze'de gerçekleştirdiği soykırıma varan katliamlar yine bizlerin yüreğini yakıyor.

Batılı güçlerin askeri, diplomatik, siyasi desteğini arkasına alan İsrail'in gözünü komşularına diktiğini görüyoruz. Lübnan'a yönelik saldırıların ve tehdit dilinin artması bölgemizin geleceği adına bizi ciddi manada endişelendirmektedir. Batı dünyası destek verdikçe, İslam dünyası da sessiz kaldıkça Netanyahu denilen caninin tüm bölgemizi ateşe sürükleme pahasına işgal politikasına devam edeceği anlaşılıyor. Türkiye olarak ilk günden beri Gazze krizinin sadece Gazze ile sınırlı kalmayacağını, İsrail zulmünün çok vahim sonuçları olabileceğini sık sık dile getirdik.

Şu uyarıyı yapmak durumundayım; karşımızda devlet adamı vasfının asgari şartlarını dahi karşılamayan, gözü dönmüş, aklını, vicdanını kaybetmiş bir katil vardır. Bu zalim siyasi ömrünü uzatmak adına kendi vatandaşlarının güvenliğini dahi hiçe saymaktadır. Netanyahu yönetimi altındaki İsrail saldırganlığı durdurulmadıkça Türkiye dahil bölgemizdeki hiçbir devlet kendini emniyette hissedemez.

Komşumuz Suriye'de 13 yıldan fazla süredir devam eden ve 1 milyon insanın hayatına mal olan ihtilafa siyasi çözüm bulmak için çok uğraştık. Asana süreciyle rejim ve muhalefetin aynı zeminde buluşmasını sağladık. bunun dışında farklı kanallarla daha fazla kan  dökülmesinin, çatışma yaşanmasının önüne geçmeye çalıştık. Sahada bazı konularda müspet neticeler de aldık. Bizim kimsenin toprağında ve egemenliğinde gözümüz yoktur. Suriye'nin toprak bütünlüğünün ve milli birliğinin korunması Türkiye'nin de önceliğidir.

DEAŞ ile birlikte güney sınırlarımız boyunca PKK'ya kurdurulmak istenen terör devletine en ağır darbeyi sınır ötesi harekatlarla Türkiye indirmiştir. Biz demokratik, güçlü bir Suriye görmek istiyoruz. Suriye'nin evlerini terk etmek zorunda kalmış milyonlar için güvenli bir yer haline gelmesini herkesten çok biz arzu ediyoruz. Böyle bir iklime ne kadar kısa sürede kavuşulursa o kadar iyi olacaktır. Biz ortak paydayı büyütme derdindeyiz. İç siyaset gibi dış politikada da sıkılı yumrukların açılmasında büyük fayda olduğuna inanıyoruz. Bunun için kiminle görüşülmesi gerekiyorsa geçmişte olduğu gibi yine görüşmekten imtina etmeyiz. Türkiye dostlarını yarı yolda bırakan bir devlet değildir ve olmayacaktır.

"Türkiye'nin Suriye'deki mevcudiyeti teröristan kurma planlarının önündeki en büyük bariyer"

Bayrağımıza uzanan mülevvez elleri kırmasını bildiğimiz gibi ülkemize sığınan mazlumlara uzanan elleri de kırmasını biliriz. Kimse kendini polisin, hakimin, devletin, yerine koyamaz. Kayseri'deki olaylar sonrasında ortalığı yakıp yıkan, polisimize saldıran, iş yerlerine ve evlere zarar veren 474 provokatör gözaltına alındı. Dün de Suriye milli ordusu güçleri ve güvenlik kuvvetlerimiz Suriye'nin kuzeyindeki kışkırtmalara gerekli müdahalelerde bulundu. Suriye geçici hükümeti ise şanlı bayrağımıza yönelik saldırıları lanetlediğini en sert biçimde kamuoyuna ilan etmiştir. Fitne teşebbüsleri bir kez daha boşa çıkmıştır. İstihbarat birimlerimiz sınırın öte tarafındaki ortaklarıyla birlikte titiz bir çalışma yürütmektedir. Hangi kirli ellerin bu işlerin arkasında olduğunu mutlaka ortaya çıkaracağız. Türkiye'nin Suriye'deki mevcudiyeti teröristan kurma planlarının önündeki en büyük bariyerdir. Çok iyi biliyoruz ki böl, parçala, yönet anlayışıyla coğrafyamızı lime lime eden emperyalistler bunlar rahatsızdır. Onları rahatsız etmeyi sürdüreceğiz.

"Bizim kimsenin toprağında gözümüz yok"

Tekrar söylüyorum, bizim kimsenin toprağında gözümüz yok. Biz yalnızca bölücü niyetlere karşı vatanımızı koruyoruz ve koruyacağız. Suriyeli kardeşlerimizin gönüllü, güvenli ve onurlu geri dönüşlerini bugüne kadar hep teşvik ettik. Suriye'nin kuzeyinde bölücü terörden arındırdığımız yerleşim yerlerine 670 bin kişi geri döndü. Projeler tamamlandığında buna 1 milyon kişi daha eklenecek. Suriye'de huzur ortamı yükseldikçe geri dönüşler de artacak.

Özel'e "erken seçim" cevabı: Yeni hükümet sisteminde erken seçim diye bir kavram yok

Son dönemde seçmen iradesini yok sayma aymazlığının tekrar nüksettiğini görmekteyiz. Geçen hafta gündeme taşınmak istenen erken seçim tartışmalarına bu zaviyeden bakılması gerektiği kanaatindeyiz. Bizce bu tartışmalar muhalefet bünyesinde giderek kızışan  iç savaşın dışa yansımasından ibarettir. Yeni hükümet sisteminde erken seçim diye bir kavram da yoktur. Bunun yerine cumhurbaşkanı ve Meclis'in seçimlerin yenilenmesi kararı vardır. Muhalefetin diğer birçok alan gibi burada da Türkiye'yi geriden takip ettiği anlaşılıyor. Hiçbir temeli olmayan, sahte gündemlerle muhalefet kendi içindeki 'bilek güreşini' perdelemeye çalışmaktadır. Hükümet olarak bu tartışmaların ne tarafı ne de muhatabıyız. Biz sadece işimize odaklanıyoruz.

Önümüzde, parlamento ve cumhurbaşkanlığında 4 yıllık, yerel yönetimlerde 5 yıllık seçimsiz bir dönem vardır. Herkes planını, programını buna göre yapmalıdır. İnşallah biz de hem kabinede hem de belediyelerde bu çerçevelerde adımları atacağız. Fuzuli gündemlerin peşine takılamadan milletin emanetinin hakkını vermeye devam edeceğiz. 

A Milli Futbol Takımımıza başarılar diliyorum. Bizim çocukların bu kritik maçı kazanarak, şampiyonluk yolculuklarını kararlılıkla sürdüreceklerine inanıyorum."

Editör: Erva Gün