KAYSERİ (AA) - Erciyes Üniversitesi (ERÜ) İç Hastalıkları Romatoloji Bilim Dalı Öğretim Üyesi Doç. Dr. Abdurrahman Soner Şenel, Ailevi Akdeniz Ateşi (FMF) hastalığının Türkiye'de ortalama bin kişiden, Sivas'ta 495 kişiden, Tokat'ta ise 123 kişiden birinde görüldüğünü söyledi.
ERÜ Hastaneleri Başhekimlik Konferans Salonu'nda, 17 Eylül Dünya Ailevi Akdeniz Ateşi Farkındalık Günü dolayısıyla basın toplantısı düzenleyen Şenel, yıllardır hem çocuk hem de erişkin bölümü olarak bu hastalara tanı koyup takip ettiklerini belirtti.
Hastalığın Akdeniz havzasındaki ülkelerde görüldüğünü aktaran Şenel, FMF'nin tekrarlayan ateş, karın, göğüs ve eklem ağrıları, eklemde şişlik ve deride kızarıklıklarla kendini gösterdiğini ifade etti.
Hastaların bu ataklar sırasında genellikle acile ya da aile hekimlerine başvurduğunu belirten Şenel, şöyle konuştu:
"Hekimlerin bu hastalığın olabileceği ihtimali akıllarına gelmeli. Özellikle soy geçmişi dediğimiz sorgulamaların yapılması önemli. Yani anne, baba, kardeş, hala, dayı, teyze ve bunların çocuklarında da hastalığı sorgulamak gerekir. Bu hastalık tedavi edilmez ise sadece ataklarla seyretmiyor, 'amiloidoz' dediğimiz bir tabloya neden oluyor. Bu da karaciğer, dalakta büyüme, böbrekte protein kaçağı, daha sonrasında da böbrek yetmezliğine, diyalize götüren ve nihayetinde de böbrek nakli olmayı gerektiren bir tabloya neden oluyor. Amiloidoz sadece bu hastalıkta görülmez, başka tipleri de var. Fakat bu hastalıktakinin özelliği engellenebilir tip amiloidoz yapmasıdır. Yani hasta tanı aldığı andan itibaren, erken tanı alır ve tedaviyi düzenli kullanırsa, burada en büyük mesaj bu, ilacın düzenli kullanılması, düzenli kullanılırsa yüzde 80 sadece atakları değil amiloidozu da engellemiş oluyoruz."
Hastalığın genetik olduğunu, yaş ve cinsiyet ayrımı gözetmediğini anlatan Şenel, "Türkiye ortalaması olarak binde bir görülüyor. Her bin kişiden bir tanesinde görülüyor. Ama özellikle Sivas'ta bu 495 kişide bir, Tokat'ta 123 kişide bir görülüyor. Kökeni Orta Asya ülkeleri. Arap, Ermeni, Türk ve Yahudilerde görülüyor. Özellikle Yahudilerde daha çok görülüyor, başka kişilerle evlenmedikleri ve gen havuzu hep ortak olduğu için. Dolayısıyla aynı gen tekrarladığı için hastalık da daha fazla görülüyor. Hasta sayısı olarak baktığımızda en çok hasta Türkiye'de var." dedi.
Şenel, FMF'nin aileyi ve soyu atlayarak gidebildiğine işaret ederek, "Biz tanı koyduktan sonra genelde soruyoruz, ailenizde var mı diye. 'Yok' deniliyor, aslında bilinen kimse yok. Belki karın ağrısıyla gitti, belki apandisit ameliyatı oldu. Birçok kez safra kesesini alıyorlar, her gittiğinde acile ameliyat oluyor ama tanı konulamıyor mesela. Çünkü akla gelmiyor. Ateşle birlikte tekrarlayan karın ağrıları, beyaz küre yüksekliği, CRP yüksekliği gibi durumlarda bu hastalık mutlaka akla getirilmeli. Özellikle ülkemizde İç Anadolu'da acilde çalışan hekimlerin biliyor ve sorguluyor olması gerekiyor." ifadelerini kullandı.
Bu hastaların sağlıklı bilgi alacağı kaynak bulunmadığını, zaman zaman kendi aralarında sosyal medya platformlarında konuşarak yanlış uygulamalara gittiklerini dile getiren Şenel, bunun sorumluluğunu hissederek bilimsel verilere dayalı bir kitap hazırladıklarını, bir ay içinde yayımlanacağını kaydetti.
ERÜ Çocuk Romatoloji Dr. Öğr. Üyesi Sümeyra Özdemir Çiçek de FMF'nin ataklarının yüzde 90'ının 20 yaşın altında ortaya çıktığı için özellikle çocuk hekimlerinin bunu iyi bilmesi gerektiğini ifade etti.