Yeniden Refah Partisi Genel Başkanı Erbakan, Genel Merkez’de Ekim Ayı Aylık Olağan İl Başkanları Toplantısı öncesi gündeme ilişkin açıklamalarda bulundu.

Erbakan'ın açıklamasından öne çıkanlar şu şekilde: 

“Türkiye’nin 2028 yılına kadar beklemeye tahammülü kalmamıştır, bunu milletimizin feryadından görüyoruz. Milletimiz bunalmış, bir çözüm istiyor. Bu çözümün de mevcut iktidarla olmayacağına inanıyor. Değişim olması gerektiğini açık bir şekilde ifade ediyor.

İmamoğlu'ndan 'asgari ücret' çıkışı: Sorumlusu cumhurbaşkanlığı sistemi İmamoğlu'ndan 'asgari ücret' çıkışı: Sorumlusu cumhurbaşkanlığı sistemi

Mantıken ve veriler doğrultusunda da baktığımızda bir erken seçimin olması gerektiği ortaya çıkıyor. Neden? Çünkü bir defa bu iktidar daha 14 Mayıs’ta, 28 Mayıs’ta işe başlamış bir iktidar değil. 22 senelik bir geçmişi var. 22 senelik geçmişinde neler yapmış, Türkiye nereden nereye gelmiş ekonomik anlamda, bundan sonra nereye götürebileceklerinin de en önemli göstergesi  22 senede yapılanlardır. İşte bakın, kamunun borcu neredeyse iki misline gelmiş, 130 milyar dolardan 250 milyar dolarlar seviyesine gelmiş. Dış borcu Türkiye’nin 113 milyar dolardan 512 milyar dolara gelmiş. Vatandaşın bankalara borcu 6,6 milyar liradan 5,3 trilyon liraya gelmiş 22 senede.

2003-2024 arasında devlet 598 milyar dolar faiz ödemiş. 273 adet devlet varlığı alınmış, satıla satıla elde avuçta 29 tane kalmış. Dolar kuru 1,2 liradan 34 liraya çıkmış ve dış ticaret açığı Türkiye’nin 15,7 milyar dolardan yıllık 106 milyar dolar seviyesine kadar gelmiş.

“Erken seçim istiyoruz”

Milletimiz de biz de doğal olarak artık bir yönetim değişikliğini ve bir erken seçimi istiyoruz. 22 senede yapılanlar ortada, biraz önce söyledim. Sayın Mehmet Şimşek döneminde düzeltecek diye ortaya konulan politikaların sonucunda geldiğimiz yer ortada. Şimdi önümüzdeki 3 senede ne yapacaklarını söylüyorlar, burada durum ortada. Vergiler artacak, faizler daha çok artacak ve borçlanma aynen devam edecek.

Mevcut iktidar üzülerek ‘mikrofon mücahitliği’ yapıyor”

Terörist İsrail Gazze’yi yerle bir ettikten sonra şu anda Lübnan’a saldırıyor. Merhum Erbakan hocamızın bu konularda bir benzetmesi vardı: ‘terbiye edilmemiş bir aygır gibi her yeri tepiyorlar’ diyordu, Amerika’nın Orta Doğu’daki operasyonları için söylemişti, şimdi bu İsrail için de çok uyumlu bir söz. Terbiye edilmemiş bir aygır gibi herkesi katlediyor, ne bulursa ezip geçiyor ve bizim Milli Görüş olarak 50 seneden beri ifade ettiğimiz gibi adım adım Türkiye’ye doğru geliyor. ‘Büyük İsrail Arzı mevud’ projesi asıl olarak hedefinde Türkiye olan bir projedir. Bunu merhum Erbakan hocamız 50 sene önce söyledi. Şimdi Lübnan, Ürdün, Suriye derken İran’ın ve Türkiye’nin de çökertilmesi, Allah muhafaza buyursun, ve Nevşehir’de Kayseri’den başlayıp Medine-i Münevvere‘ye kadar ve Nil ile Fırat arasındaki bölüm kadar toprağın büyük İsrail’e katılması,  büyük İsrail’in kurulması. Böyle bir tablo karşısında mevcut iktidar ne yapıyor?  Mevcut iktidar üzülerek ifade ediyorum ki ‘mikrofon mücahitliği’ yapıyor.

26 tane suç kaydınız ve bunların hiçbirinden tutuklanıp cezaevine girmiyorsunuz”

Dün akşam saatlerinde İstanbul'da bir vahşi bir olay yaşandı, büyük bir şiddet olayı. İki genç kızımıza yönelik bir saldırı. Onun öncesinde İstanbul’da 27 yaşındaki gencecik bir kadın polisimizi şehit eden zanlının, 26 tane suç kaydı olduğu ortaya çıktı ve bugüne kadar hiç tutuklanıp cezaevine girmediği ortaya çıktı. 26 tane suç kaydınız ve bunların hiçbirinden tutuklanıp cezaevine girmiyorsunuz. Burada ceza ve infaz sisteminin yeniden sorgulanması gerektiğini açık bir şekilde görüyoruz. Ceza ve infaz sistemi suçluyu yakalayıp kaydedip sonra da salıveren bir hâle dönüşmüş. 26 suç kaydı olan birisinin annesi bile diyor ki ‘Neden içeri almadınız evladımı, bunun suç işleyeceği belli’. Hayır, alınmış, kaydedilmiş ve tekrardan salıverilmiş. İki yılda bir yapılan infaz yasası değişiklikleri adalet, yargı ve infaz sistemini perişan hâle getirmiş durumda. Suçluyu yakalayınca kaydeden ve tekrar salıveren bir mekanizmaya dönüştürülmüş durumda. Suçluyu cezalandırmayan bir yargı ve infaz sistemi güvenlik güçlerinin görev şevkini de olumsuz etkiliyor.

Milletimizin vicdanında derin yaralar açan Narin Güran cinayeti sonrasında bu gibi cinayet vakalarının önüne geçilebilmesi için idam cezasının da caydırıcı bir ceza olarak mutlaka TBMM’nin gündemine alınması gerektiğini ifade ediyoruz.”

Editör: Erva Gün