Necdet Topçuoğlu
Dünyada sosyal güvenlik kurumlarının gelir gider dengesini sağlayabilmesi için ideal oran, bir emekliyi 4 çalışanın fonlaması şeklindedir. Uluslararası standartlar böyle kurulmuştur. Hesaplar bu denge üzerine oturtulmuştur.
Maalesef Türkiye'de bir emekliye düşen çalışan sayısı 1,40 seviyesine inmiştir. Aslında sistem tıkanmış, ekonominin kara deliği haline gelmiştir. 16 milyon emekli var denilse de, gerçekte, 11 milyon emekli vardır. Çözüm bu sayı esas alınarak aranmalıdır. Abartılmış 16 milyon emekliyi, 22 milyon çalışan prim ödeyerek fonlamaktadır. Yapılan bütün hesaplar yanlıştır.
İpin ucu kaçmış olup, toplanması mümkün değildir. Dünya ortalamasına göre 16 milyon emekli varsa (4x16=64) milyon çalışanın olması gerekmektedir. Oysa bizde 22 milyon çalışan bulunmaktadır. Gerçek emekli sayısı 11 milyon olduğuna göre, 44 milyon çalışan sayısına ulaşılırsa, dünya ortalamasına ulaşılmış olur.
Emekli sayısını sabit tutup, çalışan sayısını %100 artırırsanız ancak dünya ortalamasına gelinmektedir. Gerçek emeklilerin dışında kalan 5 milyon kişinin maaşları hazineden karşılanmalıdır. Onların emekli sayılmaları siyasi bir karardır. Bu nedenle siyasi iktidar farklı kaynak bulmalıdır. Bu haksız ve adaletsiz yük SGK'nın üstünden alınmalıdır.
Temel yanlışlık emekli sandığı, SSK ve Bağkur'un SGK çatısı altında birleştirilmesiyle yapılmıştır. Elma, armut, erik aynı sepete konulmuştur. Bu düzenleme sistemi çökertmek ve yüksek denetleme kurulu denetiminden kaçırmak için yapılmıştır. Zaten çöküş süreci de böyle başlamıştır. SGK yıllarca iktidar tarafından fütursuzca kullanılmıştır.
Yapılması düşünülen emeklilik reformunda, emekli sandığı, SSK ve Bağkur'un tekrar ayrılarak, her üç kuruluşun doğrudan sayıştay denetimi altına alınması zorunlu görülmektedir. Aksi takdirde denetimden uzak yönetimler tekrar ekonominin kara deliği haline gelmektedir.
Hesapsız kitapsız yönetim sebebiyle, hepimizi çok kötü günler beklemektedir. Devletin bütün dengelerini, emekli bir sayıştay mensubu olarak bildiğim için sistemin tıkandığını görüyorum. Sorunun sadece iktidar mantığı ile çözülmesi mümkün değildir. Muhalefetin katkısı da sağlanmalıdır. Aksi takdirde tartışmalar devam edecektir.
Hiç inat etmeye gerek yoktur. Kafaları düzeltmeden, ekonomi düzeltilemez. Çözümü hiçbir parti tek başına gerçekleştiremez. Zira siyasi popülizm çözümü engellemektedir. Çözüm "milli ittifak" yapılmasından geçmektedir. Söz konusu kısır siyasetin çekişmesinden halk zararlı çıkmaktadır. Tehlikenin büyüklüğünün halen anlaşılmadığını düşünüyorum.
Maaş almak için, bankamatiğe gittiğinizde, ATM de para yoksa, biliniz ki devlet iflas etmiştir. Geçmiş olsun. Harç bitti inşaat paydos demek mümkündür. Daha nasıl anlatalım, felâketi söylüyorum. Anlamamak için, kör veya sağır olmak gerekmektedir.
Peki ne yapalım, hep birlikte bütün partilerin katılacağı "Milli İttifak"ı savunmamız lâzım. Ya yaparız, ya da hep birlikte aç kalırız. Bu saatten sonra kimse parti siyaseti yapacak kadar, aklını yitirmiş olmamalıdır. hatırlatmış olalım.
Siyasi iktidarın, düşük maaş alan emeklilere yüksek, yüksek maaş alan emeklilere düşük artış yaparak, gelecekte bütün emeklileri en düşük maaş seviyesinde eşitlemeyi plânladığı anlaşılmaktadır. Bu durum emeklilik sisteminin tamamen bitirilmesine yönelik bir hamledir.
Sosyal güvenlik reformu ulusal bir sorundur. Bu derin sorunun çözülmesi için bütün paydaşların görüşleri alınmalıdır. Sadece cumhur ittifakının getireceği yasal düzenlemenin sosyal barışı sağlaması mümkün değildir.
Umarım akılları başlarına gelir ve ortak akılda birleşirler.