Emrullah Tüzün - Bitlis 

Bitlis’te gazetecilikte 40 yılı geride bıraktıktan sonra emekliliğe ayrılan Ferhan Çelebi, emekli olsa da meslekten kopamıyor. Babasından kendisine miras kalan ve mesleğinin simgeleri haline gelen fotoğraf makineleri, daktilolar, ahizeli telefonlar gibi mesleki ekipmanları bir araya getiren Gazeteci Çelebi, emekliliğini geçirdiği evinde bu ekipmanlardan oluşan bir koleksiyon oluşturdu. Gününün büyük bölümünü bir dönemin gözdesi olan mesleki ekipmanlarla geçiren Çelebi, meslekten kendisine yadigâr kalan ve işlevini yitirmesi nedeniyle kendisi gibi emekliliğe ayrılan ekipmanlarına gözü gibi bakıyor. Mesleğinin simgeleri haline gelen fotoğraf makineleri, daktilolar, ahizeli telefonlar gibi ekipmanları bir araya getiren Çelebi, 50 yılı aşkın bir süreyi kapsayan bu mesleki koleksiyonuyla adeta zamanın izini sürüyor. 

TRT sanatçıları Kırşehir'de konser verdi TRT sanatçıları Kırşehir'de konser verdi

Her biri, bir zamanlar haberin nabzını tutan, bilgiyi aktaran bu ekipmanlar, şimdi nostaljik birer hatıra olarak Çelebi’nin yaşam alanını süslüyor. Emeklilik günlerinde bile mesleğine olan bağlılığını sürdüren Çelebi, gazeteciliğin köklü geçmişine bir saygısını gösterirken, gelecek nesillere de adeta mesleğin nasıl evrildiğini ve teknolojinin ilerleyişini gösteren bir sergi sunuyor. Gazetecilik kariyerini noktaladıktan sonra evine taşıdığı bu ekipmanlarla geçen günlerinde, mesleğinin heyecanı ve anılarını taze tutan Çelebi’nin bu koleksiyonu biriktirdiği eşyaların ötesinde, bir dönemin ruhunu ve gazeteciliğin izlerini taşıyor. Aynı zamanda bir zamanlar haberleri yazan, fotoğraflayan ve ileten insanların da hikâyelerini barındırıyor. Çelebi’nin evindeki bu mesleki koleksiyon, geçmişe bir yolculuk yaparken, geleceğe de bir miras bırakıyor.

“Amacım, mesleğimin değerlerini ve önemini gelecek kuşaklara aktarmak”

Ferhan Çelebi (5)Mesleğine duyduğu tutkuyu ve bağlılığı her fırsatta dile getiren Çelebi, gazeteciliğin kendisi için sadece bir meslek değil, bir yaşam tarzı ve sorumluluk olduğuna dikkat çekiyor.

Koleksiyonundaki her bir eşyanın arkasında bir anı, bir hikâye ve bir emek yattığını vurgulayan Çelebi, fotoğraf makineleriyle çekilen kareler, daktilolarla yazılan yazılar, ahizeli telefonlarla yapılan görüşmelerin tamamının gazetecilik serüveninin bir parçası olduğunu anlatıyor. Her bir ekipmanın geçmişte haber peşinde koşarken yaşadığı heyecanı, zorlukları ve mutlulukları hatırlattığını belirten Çelebi, şunları söylüyor: 

“Uzun yıllar boyunca gazetecilik mesleğini icra etmiş biri olarak, bugün kendi mesleki koleksiyonumu oluşturmanın sevincini ve heyecanını yaşıyorum. Emeklilik günlerimde, mesleğimle ilgili biriktirdiğim anıları ve ekipmanları içeren bir koleksiyon oluşturdum. Bu koleksiyon, benim için sadece geçmişe duyduğum bir saygının ifadesi değil, aynı zamanda gazeteciliğin değerlerini gelecek nesillere aktarma çabasının bir parçasıdır. Mesleki ekipmanlarımı toplarken, geçmişte yaşadığımız haber deneyimlerini, teknolojinin evrimini ve gazeteciliğin değişen yüzünü yeniden yaşamak büyük bir zevkti. Fotoğraf makineleri, daktilolar, ahizeli telefonlar gibi ekipmanlar, benim için sadece nesneler değil, aynı zamanda birer hikâye anlatıcısıdır. Her biri, bir zamanlar haber peşinde koşarken yaşadığımız maceraları ve gazetecilik ruhunu hatırlatıyor. Bu koleksiyonu oluştururken asıl amacım, mesleğimin değerlerini ve önemini gelecek kuşaklara aktarmaktır. Gazetecilik, toplumun haber alma özgürlüğünü sağlayan önemli bir meslek dalıdır. Bu nedenle bu mesleğin değerlerinin korunması ve yaşatılması büyük bir sorumluluktur. Bu anlamda bu koleksiyon sadece nostalji değil, aynı zamanda genç kuşaklara mesleğin geçmişini ve değerlerini aktarma amacını da taşır. Teknolojinin hızla ilerlediği günümüzde, basılı gazeteciliğin ve geleneksel haber alma yöntemlerinin önemi göz ardı edilmemelidir. Umuyorum ki bu koleksiyon, genç gazetecilerimize ilham verir ve mesleğimize duyduğumuz sevgi ve saygının bir simgesi olur.”

Emeklilik günlerinde bile gazetecilik ruhunu ve sorumluluğunu taşıdığını kaydeden Çelebi, koleksiyonun da sadece kendi yaşamını değil, aynı zamanda bir dönemin ruhunu ve gazeteciliğin evrimini de yansıtan bir miras olarak gördüğünün altını çizerek sözlerini bitiriyor.

Editör: Orhan Karadağ