Ekonominin direksiyonu

Utku ŞENSOY Seçimin ardından dikkatler Cumhurbaşkanlığı hükumet sisteminde ülkeyi yönetecek kabinede. Piyasaların gözü kulağı ise, ekonominin direksiyonuna geçecek ekibe odaklandı....

Abone Ol
Utku ŞENSOY Seçimin ardından dikkatler Cumhurbaşkanlığı hükumet sisteminde ülkeyi yönetecek kabinede. Piyasaların gözü kulağı ise, ekonominin direksiyonuna geçecek ekibe odaklandı. Reel sektör, ekonomik adımlar ve çözüm reçetelerini heyecanla beklerken, yurttaşların önceliği “döviz, faiz, ve gıda fiyatlarındaki kontrolsüz artışın dizginlenmesinde.” Yeni dönemin sancılı konularından biri de kira konusu. Temmuz ayı sonrası mal sahipleri ve kiracıları mutlu edecek artış rakamının ne olacağı merakla bekleniyor. Kamuoyunun, hassasiyetle beklediği bir başka konu da seçim sürecinde verilen vaatlerin yerine ne zaman ve nasıl getirileceği. Depremzedeler kalıcı konutlarını, çalışan ve emekliler yüksek enflasyonda eriyen maaşlarını, gençler yeni istihdam alanı yaratılmasını, üretici, besici ve çiftçiler de tarım ve hayvancılıkta maliyetleri düşürülüp sübvansiyonların artırılması konularında atılacak adımları bekliyor. İçerde böylesine karmaşık sorunlar yumağı yeni hükumetin kararlarını beklerken, Türkiye’nin dış gündemi de hayli yoğun, orada da çözüm bekleyen konular dağ gibi. Öncelikli konu, ABD ile ilişkilerin onarımı. Masada bekleyen sorunlar arasında, Ankara-Moskova-Şam üçgeninde alınacak kararların ardından Esad yönetimiyle ilişkilerin düzeltilerek mülteci sorununa makul bir çözüm bulunması ve güney sınırımızın güvene alınması geliyor. Dış gündemden söz ederken, zaman zaman karşılıklı olarak köprülerin atıldığı Kahire-Tahran hatta Tel Aviv ile ilişkilerde yeni bir beyaz sayfa açılması gündeme gelecektir. Bu ülkelerle temasların yoğunlaşıp, yeni dönemde bu başkentler ile görüşme trafiğinin yaşanması pek de sürpriz olmaz. Öte yandan, Avrupa Birliği ile ilişkilerimiz çerçevesinde Atina ve Kıbrıs Rum Kesimi’nin bitmek bilmeyen talepleri ile İsveç’in NATO üyeliği konuları masada bekleyen konular arasında yer alıyor. Sonbahardan itibaren Ankara-Brüksel arasındaki trafiğin seyrine bakarak, AB ile ilişkilerimizin giderek kopma noktasına mı geleceği yoksa mevcut durağanlığa bir süre daha devam mı edileceği konusunda da fikir sahibi olabileceğiz. *** [caption id="attachment_312433" align="alignright" width="496"] AP’nin eski başkan yardımcısı Eva Kaili
serbest bırakıldı[/caption] AVRUPA BİRLİĞİ Avrupa Birliği ile iyiden iyiye gevşeyen ilişkiler bu dönemde yeniden normalleşebilir mi ya da farklı bir ivme kazanır mı onu bugünden kestirebilmek hayli zor. Kendi derdi başından aşmış olan Avrupa Birliği, eğer önümüzdeki çeyrek yüzyılda hala küresel çapta etkili bir aktör olmayı hedefliyorsa Ankara’yı göz ardı etmemeli. Yok AB, Türkiye gibi karmaşık büyük bir ülkeyi bünyesinde görmeye hazır olmadığını düşünüyor, ABD, Rusya ve Çin’in oluşturduğu üç güçlü blok dışında “mütevazi blokçuk olmakla yetineceğim” diyorsa kendileri bilir. Zira Ankara’nın da birliğin parçası olmaya çok da hevesli olmadığını görmeliler. Brüksel ve AB’nin dertlerinden söz etmişken, geçtiğimiz günlerde Avrupa Birliği’ni sarsan yolsuzluk skandalında dikkat çeken bir karar çıktı. Avrupa Parlamentosu bağlantılı yolsuzluk soruşturmasının baş aktörlerinden parlamentonun eski başkan yardımcısı Yunan parlamenter Eva Kaili serbest bırakıldı. Brüksel Savcılığı’nın soruşturması boyunca 4 ay cezaevinde tutulan ve nisan ayında şartlı tahliye edilen Kaili’nin adli kontrolü sona erdirilip elektronik kelepçesi çıkarıldı. Soruşturmayı yürüten Belçika makamları, bazı AP milletvekilleri ve çalışanlarını, rüşvet karşılığında nüfuzlarını kullanarak başka ülkeler adına AP’deki ekonomik ve siyasi karar alma mekanizmalarına etki etmekle suçluyor. Suçlamalarda adı geçen Katar ve Fas ise iddiaları ret ediyor. Bazı evlerde yapılan aramalarda 1,5 milyon avro nakit para ele geçirilmişti. Akçeli işler Avrupa Parlamentosu’nun en hassas olduğu konulardan biri. Hangi makamda olursa olsun, bu işlere bulaşanlar er ya da geç kendilerini yargı önünde buluyor. Birlikteki bu hassasiyet ve şeffaflığın tüm ülkelere örnek olmasını temenni ediyoruz. *** ŞAM VE KAHİRE İLE YENİ BİR SAYFA Suriyeli mültecilerin durumu seçim döneminde sıklıkla gündeme gelen konuların başında yer aldı. Türkiye barındırdığı mülteci sayısıyla dünyada başı çekiyor, Orta Asya’dan Afrika’ya, Ortadoğu’ya kadar dünyanın sorunlu bölgelerinde yer alan yüzbinlerce insan, kilometrelerce yol aşıp Anadolu’ya geliyor ve bu göç devam ediyor. Yapılan yüzlerce kilometrelik duvarlar ve karakollar soruna bir derece çözüm olsa da mülteci akınını tamamen önlemeye yetmiyor. Bu bağlamda yeni dönemde Ankara’nın Şam ile ilişkilere yeniden başlaması kaçınılmaz görünüyor. Keza bölgenin önemli aktörlerinden Kahire ile ilişkilerin yumuşatılıp karşılıklı olarak maslahatgüzar seviyesinden ivedilikle Büyükelçi düzeyine çıkarılması önemli bir adım olacaktır. Dışişleri Bakanı Mevlüt Çavuşoğlu, Kahire’yi 11 yıl sonra ziyaret eden ilk üst düzey isim olmuş, Mısırlı mevkidaşı Bakan Şükri de, Kahramanmaraş merkezli depremlerin ardından, 27 Şubat'ta dayanışma ve taziyede bulunmak için Türkiye'yi ziyaret etmişti. Ülkemizin çıkarları ve kangren haline gelen uluslararası sorunlarımızın çözümü için bölge ülkeleriyle diplomatik zemindeki görüşme ve temaslara yeniden başlanması yeni dönemin öncelikli dış politika hedefi olmalı.