Ahmet Çağatay Bayraktar
Milli Eğitim Bakanlığı'nın “Türkiye Yüzyılı Maarif Modeli” adıyla sunduğu yeni müfredat taslağı, Bakan Yusuf Tekin’in eğitimde “sadeleşme” söylemiyle birlikte tartışmaları da beraberinde getirdi. AKP iktidarı boyunca 2005 ve 2018’deki değişikliklerin ardından üçüncü kez değişecek müfredatın taslağı, bakanlığın açıklamasına göre 10 yıllık bir çalışmanın eseri olarak kamuoyuna sunuldu. 26 Nisan’dan itibaren bir hafta süresinde erişime açık olan taslak toplamda 1 milyon 82 bin 266 kelimeden oluşuyor. Bakanlığın inceleme için sunduğu 7 günlük süre bugün bitse de taslağın hiç ara verilmeden okunması kabaca 75 saat sürüyor.
Anasınıflarından liseye tüm kademelerde 26 farklı yeni öğretim programını içeren “Türkiye Yüzyılı Maarif Modeli”nin uzun süreli bir şekilde ele alınması için eğitim dernekleri ve sendikalar sürecin zamana yayılmasını, karşılıklı fikir alışverişi ve tartışmalar için olanak verilmesini talep ediyor. 3 binden fazla sayfadan oluşan taslağın geri çekilmesi için Eğitim-İş pilot uygulama yapılmadan, ihtiyaçların analizi ve bilimsel tespitlerin yapılması talebiyle imza kampanyası başlattı. Türk Sanayici ve İş İnsanları Derneği de (TÜSİAD) “Gerçek beka meselesi olan eğitimde müfredat değişikliği oldubittiye getirilmemelidir” sözleriyle geri bildirim ve yapılacak analizlerle müfredatın daha iyi incelemesini talep etti.
Farklı çevreleri ortak noktada birleştiren ve “Anayasa” kadar önemli olan eğitim müfredatına getirilen “Türkiye Yüzyılı Maarif Modeli”ni Eğitimci ve Yazar Cihat Şener 24 Saat Gazetesi için ele aldı.
“İhtiyacımız müfredatın doğru bir şekilde uygulanması”
Üç yılda bir yapılan Ekonomik Kalkınma ve İş Birliği Örgütü (OECD), Uluslararası Öğrenci Değerlendirme Programı (PISA) 2022 sonuçlarına göre Türkiye; 37 OECD ülkesi arasında 32. sırada, Fen alanında ise 29. sırada yer aldı. Bu verileri kaynak gösteren Cihat Şener, güncel durumda müfredattaki sadeleşmenin bilgisizleşmeyi tetikleyeceğini söyledi. Var olan müfredatın alanında yetkin meslek uzmanlarını yetiştirmede yetersiz kaldığını belirten Şener, “Alınan kararın sadece yanlış değil aynı zamanda haksızlık olarak yorumluyorum. Çünkü mevcut sisteme veya ‘sistemsizliğe’ çözüm müfredat sadeleşmesi değil, mevcut müfredatın doğru bir şekilde uygulanması. Çözüm, mevcut müfredatı nasıl daha etkili bir şekilde sunabiliriz sorusunu cevaplandırmak” dedi.
“Var olan öğretmen kaynağımızı kullanamıyoruz”
Atanamayan öğretmen sorununa dikkat çeken Şener, “Eğitim fakültelerinde yetişmiş, atanmak için gereken puanı almış yüz binlerce öğretmenimiz var. Fakat var olan öğretmen kaynağımızı kullanamıyoruz. Bu durum öğretmenlerdeki idealizmi ve isteği de azaltıyor. Bu şartlarda çalışan veya ‘çalışmaya çalışan’ öğretmenlerimiz istese de öğrencilere tam kapasite bilgi veremez. Halbuki bizim zeki, bilgili ve yüksek kapasiteli öğretmenlere ihtiyacımız var. Özlük hakları ve maaşlar dışında uygulanan bir baskı var” dedi.
“İntegralin kaldırılması sorgulama yeteneğini olumsuz etkiler”
Ortaöğretim matematik programından integralin kaldırılmasını örnek gösteren Şener matematikte uygulanan sadeleşmenin yeni neslin düşünme yapısını da olumsuz etkileyeceğini savundu:
“Çocuklar öğrenemiyor mu diye kaldırılıyor yoksa öğretilemediği için mi? İntegral konusunun şanssızlığı lise son sınıfta öğretilmesidir. Birçok okulda da zaman yetmediği için bu konu işlenmez. Türev alma ise mevcutta duruyor. Halbuki integral, türevin ters alma işlemidir. Cevabın nereden geldiğini arayıp bulmaktadır esasında. Hayatta da bu durum geçerlidir. Hayatta da var olan durum ve olguların nereden geldiğini bulmak için esasında integral kullanırım. Bu açıdan iki konu birbirinden ayrılacak konular değildir. Üniversiteye geçtiğinde mi öğrenciler derslerde integral ile tanışacak?”
“İhtiyaç sadeleşme değil yenilenme”
Müfredat değişikliği için geri dönüşlerin alınması adına bakanlık, bir haftalık süreyi üç gün uzattı. Şener bu durumu şu şekilde yorumladı:
“Bence uzun bir süre verdiler. Zira daha önceden de geri bildirim için süre tanınsa gelen tepkilere kulak tıkayacaktı bakanlık. Verilen bu süre sadece göstermelik. Bizim özenmeye çalıştığımız tüm ülkelerde bilgi açısından daha dolu ve yoğun eğitim programları var. Bu da sadeleşme adı altında gerekli bilgilerin yontulmasının zararlı olduğunu gösteriyor. Bizim bilgi ve içerik açısından sadeleşmeye değil, bilgiyi sunma yöntemleri açısından yenilenmeye ihtiyacımız var.”