Eğitim

Dünyanın en mutlu ülkesi seçilen Finlandiya'da eğitim sistemi nasıl işliyor?

Yedinci kez dünyanın en mutlu ülkesi seçilen Finlandiya’da eğitim sistemi, refah toplumunun önemli yapı taşlarından. Ülkedeki eğitim sistemini yerinde inceleyen Tampere Üniversitesi doktora araştırmacısı Aytuna Yamaç, Finlandiya’dan gözlemlerini ve çalışmalarını 24 Saat’e anlattı.

Abone Ol

Ahmet Çağatay Bayraktar 

Birleşmiş Milletler’in desteğiyle farklı ülkelerden üniversitelerden araştırmaların bir araya getirilmesiyle yayımlanan Dünya Mutluluk Raporu her yıl farklı ülkelerin yurttaşlarının refah seviyesine odaklanıyor. Farklı yaş gruplarının mutluluk seviyeleri, yaşlanan nüfusun refahının nasıl desteklenebileceği gibi farklı alt başlıklara yer verilen raporda ülkelerin ekonomik, toplumsal ve siyasi yapılarına da odaklanılıyor. Mutluluk tanımı ise soyut bir kavram olmaktan öte, ülkedeki yurttaşların refah seviyesi, eğitim olanakları, kültür ve sanata erişebilirlik, vergi adaleti, sosyal devletin güçlü olması gibi günlük yaşama yansıyan etkenlerden oluşuyor. Bu yıl Finlandiya 10 üzerinden 7,7 puanla yedinci kez listenin ilk sırasında ilk sırada yer aldı. Listede uzun süredir en başta yer alan Finlandiya’da uygulanan eğitim sistemi ise çocukların yaratıcı öğrenmesine olanak tanıyarak, problem çözme yeteneklerini, sosyal ve duygusal zekasının da geliştirme olanağı sağlıyor. Finlandiya’nın en mutlu ülke seçilmesinde eğitimin rolünü araştıran Finlandiya Tampere Üniversitesi doktora araştırmacısı Aytuna Yamaç, 24 Saat için araştırmasını, ülkeye ve sisteme dair gözlemlerini anlattı.

Finlandiya'da 1948'den beri her devlet okulunda öğrencilere yemek sunuluyor

Öğrenci odaklı yaklaşım mevcut

Finlandiya'nın eğitim sistemine olan ilgisinin Boğaziçi Üniversitesi Eğitim Fakültesi’nde geçirdiği lisans yıllarında başladığını söyleyen Aytuna Yamaç yaptığı literatür taramalarında ülkedeki eğitim sisteminde öğrenci odaklı yaklaşımların çocukların hem bireysel gelişimlerine hem de toplumsal faydaya sunduğu katkıyı fark ettiğini söyledi. Eğitimde fırsat eşitliği ve kapsayıcılığı yerinde inceleme hedefiyle iletişim bilimleri, eğitim, işletme, tıp ve yaşam bilimleri, doğa bilimleri ve sosyal bilimler olmak üzere altı fakültesi bulunan Tampere Üniversitesi’nde doktora araştırmacısı olarak çalışan Yamaç, son bir buçuk yıldır akademik kimliklerin değişen eğitim politikaları ve teknolojik ilerlemelere göre nasıl şekillendiğini irdeleyen bir araştırma yürüttüğünü ekledi. Finlandiya eğitim sisteminde dikkatini çeken noktaları sıralayan Yamaç, “Öğretmenlerin sonsuz özgürlüğü ve özerkliği, okul ortamlarının rahat ve stresten uzak olması, öğrencilere sorumluluk ve özgüven aşılayan yaklaşımlar ve herkesin kaliteli eğitime erişim hakkının korunması dikkatimi çeken unsurlar. Ayrıca, bireysel farklılıklara saygı duyulması ve her öğrencinin kendi hızında ilerleyebilmesi gibi uygulamalar, eğitimin kişisel bir yolculuk olarak ele alınmasını sağlıyor” dedi.

Aytuna Yamaç Finlandiya eğitim sistemi üzerine çalışmalarını sürdürüyor

Okul yemeği başarıyı destekliyor

Finlandiya’da 1948 yılında tüm okullarda zorunlu hale getirilen ve masrafları devlet tarafından karşılanan okul yemeği uygulaması da eğitimdeki başarıda etkisi olduğunu belirten Yamaç, “Finlandiya’da devlet tarafından ücretsiz sunulan okul yemekleri, öğrencileri hem zihinsel hem de fiziksel olarak öğrenmeye daha hazır hale getirir. Ayrıca, aileler üzerindeki ekonomik yükü ve beslenme çantası hazırlama stresini azaltarak sosyal adaleti destekler. Örneğin, somon çorbası gibi besleyici yemekler sunulurken, vegan ve Müslüman öğrenciler için de uygun seçenekler mutlaka bulunur. Eğitim gezilerimizde, öğretmenlerimizle birlikte dersleri gözlemleyip okul yemekhanesinde yemek yiyerek bu uygulamayı deneyimlemelerini sağlıyoruz” sözleriyle kendi deneyimini de aktardı.

Sınıflar dışında koridorlar ortak etkinlik ve oyun alanı olarak tasarlanmış

Karşılıklı güven günlük hayata hâkim

Finlandiya’da eğitim dışında günlük hayata dair gözlemlerini de sıralayan Yamaç, “Finlandiya, dürüstlüğe ve güvene dayalı bir toplum yapısına sahip. Örneğin, hasta olup işe gitmediğinizde rapor istenmeden sadece sözünüze güveniliyor. Ayrıca güvenlik konusunda inanılmaz; 8 yaşındaki çocuklar bile karanlıkta okula tek başına yürüyerek gidebiliyor. Bunun yanında, çocuklar -20 derecede bile her gün dışarıda vakit geçiriyor. Her yaştan herkes rutin olarak doğa sporları yapıyor. Ancak, sağlık sistemi zannedildiği kadar güçlü değil; bu alanda önemli eksiklikler var ve bu nedenle Finlandiya’da çok fazla yabancı sağlık profesyoneline ihtiyaç duyuluyor” şeklinde konuştu.

“Sistem Köy Enstitüleri’ne benziyor”

Finlandiya’da eğitim sistemini, 1940 yılında dönemin Milli Eğitim Bakanı Hasan Âli Yücel’in temelini attığı, dönemin İlköğretim Genel Müdürü İsmail Hakkı Tonguç’un çabaları ile kurulan Köy Enstitüleri’ne benzeten Yamaç, her iki sistem de öğrencilerin sadece akademik bilgiye değil, aynı zamanda yaşam becerilerine de hakim olmalarını hedeflediğine dikkat çekerek tespitlerini şu şekilde sıraladı:

“Finlandiya’nın eğitim sistemi ile Köy Enstitüleri arasındaki benzerliği ilk fark ettiğimde tarihimizi çok iyi bilmemiz gerektiğini bir kez daha anladım. Her iki sistem de öğrencilerin sadece akademik bilgiye değil, aynı zamanda yaşam becerilerine de hakim olmalarını hedefliyor. Finlandiya’da öğrenciler küçük yaşlardan itibaren ev işleri, yemek pişirme ve tamirat gibi günlük yaşam becerilerini öğreniyor. Köy Enstitüleri’nde olduğu gibi, hem entelektüel hem de pratik eğitim bir arada sunuluyor. Her iki sistemde de sorumluluk duygusu yüksek topluma faydalı bireyler yetiştirme hedefi ön planda.”

Türkiye’den Finlandiya’ya beyin göçü arttı

Türkiye İstatistik Kurumu’nun 2023 verilerine göre Türkiye’de yükseköğretim mezunlarının beyin göçü oranı yüzde 2 oldu. Bu oran 2015’de yüzde 1,6 olarak açıklanmıştı. Giderek yayınlaşan beyin göçünde Türkiye için Finlandiya’nın yerine dair bilgi veren Yamaç, “Türkiye’den Finlandiya’ya göç, son yıllarda özellikle eğitim ve teknoloji alanlarında hız kazandı. 2022 yılında Finlandiya’ya yerleşen Türk vatandaşı sayısı yüzde 25 oranında artış gösterdi. Türkler genellikle yazılım, mühendislik, akademi ve sağlık sektörlerinde istihdam ediliyor. Özellikle teknoloji sektöründe, Finlandiya, 2030 yılına kadar 30 bine yakın yeni teknoloji uzmanına ihtiyaç duyacağını belirtti ve Türkiye bu açığı kapatmaya katkı sağlayabilir. Kişisel olarak, eğitim amacıyla yapılan göçü bir kayıp olarak görmüyorum. Aksine, bireylerin en iyi eğitimi nerede alabileceklerse oraya giderek kendilerini donanımlı hale getirmeleri, hem sosyal hem de akademik olarak vizyonlarını genişletmeleri çok değerli. Bu süreç sonunda, bireyler hangi alanda olursa olsun kazandıkları bilgi ve deneyimleriyle, dolaylı ya da doğrudan, ülkemize büyük katkılar sağlıyor” dedi.