Diyanet Başkanları

Mehmet Necati GÜNGÖR Kamudaki görevim dolayısıyla eski Diyanet İşleri Başkanlarını yakından tanıma imkânım oldu. Sonki ve bir evvelki hariç, hepsine saygı duydum. Sonki...

Abone Ol
Mehmet Necati GÜNGÖR Kamudaki görevim dolayısıyla eski Diyanet İşleri Başkanlarını yakından tanıma imkânım oldu. Sonki ve bir evvelki hariç, hepsine saygı duydum. Sonki ve bir evvelki hariç, toplum hepsine saygı duydu. Çünkü, eski başkanların hiç birisi siyasete bu kadar teşne olmamış, kanunun öngördüğü başkanlık görevlerini Anayasa ve kanunlara saygılı bir şekilde yerine getirmişlerdi. AKP’nin tayin ettiği Başkanlardan Ali Bardakoğlu’nu son iki başkanla birlikte mütalâa etmiyorum. Kendisini yakından tanıyamadım ama, O da söylem ve davranışları dolayısıyla değerli başkanlarımızdan birisidir. Eski başkanlardan MSP’li vekil başkan Lütfü Doğan, CHP’li olarak bilinen Dr. Lütfi Düğan, Tayyar Altıkulaç, Prof. M. Sait Yazıcıoğlu ve Mehmet Nuri Yılmaz, benim de taktir ettiğim, kamuoyunun saygı duyduğu değerli başkanlarımızdı. Hiçbir parti liderinin oyuncağı olmadılar. Hiçbir partinin eyyamcılığına soyunmadılar. Devletin kurucusuna hakaret eden tek cümlelerine rastlamadık. Hutbeye çıkarken başlarında sarık, sırtlarında cübbeden başka bir dini simge taşımadılar. Sözün kısası; Cumhuriyetle, onun değerleriyle cebelleşmediler. Vekil başkanlardan Lütfü Doğan MSP’li idi. Ama merhum Erbakan’ın yanı başında propaganda çalışmalarında boy gösterirken, söz söylerken hiç görülmedi. Yüksek sesle bile konuştuğuna şahit olmadık. Tam bir din adamı gibi davrandı, halen öyle bir kimlikle anılıyor. Dr. Lütfü Doğan da CHP’li olarak bilinmesine rağmen bu parti ile ilgili hiçbir kelam etmedi, Cumhuriyetimize ve onun kurucusu Büyük Atatürk’e saygı içinde oldu. Tayyar Altıkulaç, otoriter bir başkandı. Din adamlarının partili milletvekilleri ardına takılmalarına hiç izin vermedi. Onlara particilik yaptırmadı. Prof. Dr. Sait Yazıcıoğlu da öyle. Giyimi, kuşamıyla modern bir müftü olan eski Söke müftüsünün oğlu, efsane vali Yazıcıoğlu’nun kardeşi idi. Güzel bir başkanlık dönemi geçirdi. Particilik yapmaya tenezzül etmedi, ettirmedi. Mehmet Nuri Yılmaz, çok yakından tanıdığım bir başkandı. Aynı zamanda dostum ve hemşerimdi. Diyanet’i 12 yıl yönetti, başında bulunduğu kurumun ve din görevlilerinin siyasete alet olmalarına izin vermedi. Görevini hakkiyle ve din adamına yakışır bir disiplin içinde başara ile yaptı. AKP’li bakana yaranamadığı için göreve devam etmedi ve emekliye ayrıldı. Şimdiki adam görevini fersah fersah aşan, kurumu tartışmaya açan tutum ve davranışlarıyla ve verdiği uçuk fetvalarla toplumun tepkisini üzerinde topladı. Doğrusu, ben de sevemedim. Hele Atatürk aleyhindeki sözlerini ve Atatürk’e dil uzatan imamlara arka çıkmasını asla unutamam. Günaydın demek cahiliye dönemi adetiymiş ona göre. Sormak isterim: Günaydın demek cahiliye adetiyse, sen hangi devrin adamısın?