Asgari ücret açıklandı | Özel'den grev çağrısı! Asgari ücret açıklandı | Özel'den grev çağrısı!

BİGACEM Başkanı Gazeteci Sinan Aygül’e, kamuoyunda “Sansür Yasası” olarak bilinen yasa (TCK 217/A) kapsamında yargılandığı davanın ilk duruşmasında, 10 ay hapis cezası verildi

HAKAN OKAY Kamuoyunda “Sansür yasası” olarak bilinen ve birçok kesimin tepkisini çeken Dezenformasyon Yasası, Resmi Gazete’de yayınlanıp yürürlüğe girdi. Yasa ile ilgili tartışmalar devam ederken, yasa kapsamında ilk ceza, Bitlis’te gazetecilik yapan Bitlis Gazeteciler Cemiyeti (BİGACEM) Başkanı Sinan Aygül’e kesildi. Aralık 2022’de sosyal medya hesabından çocuk istismarı iddiasını paylaşan Aygül hakkında Tatvan Cumhuriyet Başsavcılığı tarafından, “halkı yanıltıcı bilgiyi alenen yayma” gerekçesiyle soruşturma başlatılmış, bu kapsamda Aygül, 14 Aralık’ta tutuklanmış ve 9 günlük tutukluluğunun ardından avukatlarının itirazı neticesinde tutuksuz yargılanmak üzere serbest bırakılmıştı. Soruşturma kapsamında hakkında iddianame hazırlanan Aygül, davanın ilk duruşmasında, Tatvan’da hâkim karşısına çıktı. Aygül’ün, “halkı yanıltıcı bilgiyi alenen yayma (TCK 217/A)” suçlamasıyla yargılandığı dava, Tatvan 1. Asliye Ceza Mahkemesi’nde görüldü. Duruşmada Aygül’ün avukatları, Anayasa Mahkemesi’nin (AYM) Dezenformasyon Yasası incelemesinin bekletici mesele yapılmasını talep etti. Mahkeme, avukatların talebini reddetti. Kimlik tespiti ardından Aygül, Dezenformasyon Yasası’nı protesto etmek için susma hakkını kullanarak savunma yapmadı. İddia makamı, esas hakkındaki mütalaasında Aygül’ün TCK 217/a maddesinde düzenlenen suçtan, 1 yıldan 3 yıla kadar hapis ile cezalandırılmasını talep etti. Mahkeme, Aygül’ün üzerine atılı “halkı yanıltıcı bilgiyi alenen yayma” suçunu işlediğinin sabit olduğuna kanaat getirerek gazeteciye, 10 ay hapis cezası verdi. Mahkeme, Aygül hakkında hükmün açıklanmasının geri bırakılmasını da uygulamadı. Cezanın onaylanması halinde Aygül, daha önce aldığı cezanın tekrarlanması nedeniyle 10 aylık hapis cezasının tamamını kapalı ceza infaz kurumunda tamamlayacak. [caption id="attachment_267237" align="alignnone" width="700"] Bitlis Gazeteciler Cemiyeti (BİGACEM) Başkanı Sinan Aygül[/caption] “Bugün ifade ve basın özgürlüğü öldürüldü” Kararla ilgili açıklama yapan Aygül, “utanç verici” bir yasadan ceza aldığına dikkat çekip protesto amacıyla mahkemede sustuğunun altını çizerek şunları söyledi: “Utanç verici bir yasadan, utanılacak bir ceza aldım. Adına ısrarla ‘Dezenformasyon yasası’ denilen ucube bir yasa var. Yasanın nasıl uygulanacağı bile belli değilken, nasıl uygulanabileceği hukuk tekniği açısından açıklanamazken, kamuoyunun sesini kısmak için bu yasayı çıkaranların bile, ‘Bu yasa uygulanamaz’ demelerine rağmen, yani uygulanamaz bulunan bir yasa maddesi uygulanarak hapis cezası aldım. Yasa maddesinin tek amacının, sansür olduğunu biliyoruz. ‘Madem bu bir sansür yasası, o zaman kendimi sansürlüyorum, susuyorum’ dedim. Bunu, hukuken izah etmeye çalışmak bana göre zuldür. Mahkeme huzurunda sadece sustum, kendimi sansürledim. Bir gazeteci sansürlenirse ancak bu şekilde sansürlenir, kamuoyu karşısında konuşmak zorundayız. Yarın aynı haberler olsa yine o haberi yaparım. Sinan Aygül ceza almış, cezaevine girmiş, çok önemli değil. Meşhur bir Kızılderili atasözü var, ‘Son ağaç yok olduğunda, son balık tutulduğunda’ diye... Biz de, son muhalif tutuklandığında, son gazeteci susturulduğunda bu yasanın ne anlama geldiğini ancak tam olarak o zaman anlayacağız. İfade özgürlüğü mağduru olduğunu iddia eden birinin cumhurbaşkanı olduğu bir ülkede, onun talimatıyla çıkarılan ve uygulanan bir yasayla, bugün ifade ve basın özgürlüğü öldürüldü. Bunu da tarihe not düşmek lazım.” “Dezenformasyon ile ilgili düzenleme elbette yapılmalıdır ama…” Aygül, yasanın neden olacağı mağduriyetlere ilişkin şu açıklamayı yaptı: “Yasa, maalesef antidemokratik, muğlak, net ifadeler içermeyen, her türlü fiilin; suç sayılabileceği, suç olarak konumlandırılabileceği bir yasa ne yazık ki. Yasa daha tartışma aşamasındayken gerek bir gazeteci olarak ve gerekse bir meslek örgütü temsilcisi olarak yasanın esas amacının, kamuoyunda baskı oluşturma ve sansür için bir araç olarak kullanılması olduğu hususunda görüşlerimizi bildirmiştik. Bizzat karşısında olduğumuzu iletmiş ve bunun teknik olarak uygulanamayacağını söylemiştik. Ancak gelinen süreçte, nasıl uygulanabildiğini bizzat yaşayarak gördüm. Bu gerçekten çok kötü bir durum. Yasa, art niyetli kullanımlarda çok rahat bir şekilde iletişim kanallarının kapatılmasına olanak sağlayabiliyor. Ya da başta gazeteciler olmak üzere insanlar, sorgusuz-sualsiz şekilde tutuklanabilir. Bu kötü bir şey, uygulamaları kötü olacak. Bu yasadan şu ana kadar tutuklanan ilk ve tek kişi benim. Yasanın iptaline ilişkin yapılan itirazlar var, süreç devam ediyor. İptal edilme olasılığının yüksek bir ihtimal olduğunu düşünüyor ve iptal edilmesi gerektiğine inanıyorum. Böyle bir süreç devam ederken mahkemelerinde bu süreçleri gözetmesi gerekir. Hele ki tutuklama gibi bir durum çok zorlayıcı bir tedbirdir. Umuyorum ki hiçbir gazeteci meslektaşım, bundan dolayı mağdur olmaz. Gazeteci diyorum ama burada aslında tüm toplumu ilgilendiren bir durum söz konusu. O yüzden kesinlikle yasanın iptal edilmesi gerektiğini düşünenlerdenim.” Dezenformasyonun önlenmesine karşı olmadıklarını aksine en çok konudan gazeteciler olarak kendilerinin mustarip olduğuna işaret eden Aygül, sözlerini şöyle tamamladı: “Evet, yanlış bilginin yayılmasıyla, dezenformasyonl mücadele edilmelidir. Bundan en çok muzdarip olan yine biz gazetecileriz zaten. Yanlış bilginin yayılmasının önüne geçmek amacıyla yasal düzenlemeler yapılmalıdır, önlemler alınmalıdır. Ancak bu yapılırken hem niyet iyi olmalı hem de yapılacak yasal düzenlemeler asla art niyetli kullanımlara, sansür aracına dönüşmeye, insanları kriminalize etmeye yönelik olmamalıdır. Bizlerin itiraz ettiği nokta, tam da budur. İstenildiğinde, suçlamaya dayanak gösterilmek amacıyla kullanılacak bir yasa olmaktan çıkarılmalıdır. Evet dezenformasyon kötüdür ama bir bilgi kime göre neye göre dezenformasyondur. Bunun çizgilerinin net olması gerekiyor ki bu da teknik olarak çok mümkün değil. Basın ve ifade özgürlüğünü, halkın düşüncesini açıklama özgürlüğünü sınırlayabilecek en ufak bir şüphe taşımadan hazırlasınlar. Bu şekilde yapılabilecek bir kanun belki bir işe yarayabilir.” İstinaf Mahkemesi’ne itiraz… Davayı, Gazetecileri Koruma Komitesi (Committee to Protect Journalists -CPJ) Türkiye Temsilcisi Özgür Öğret, Türkiye Gazeteciler Sendikası’ndan (TGS) Av. Ülkü Şahin, Bitlis Barosu Genel Sekreteri Av. Cengiz Akdemir, Medya ve Hukuk Çalışmaları Derneği (MLSA) avukatlarından Emine Özhasar’ın yanı sıra birçok gazeteci ve sivil toplum örgütü (STÖ) temsilci takip etti. Kararın hukuksuz olduğunu vurgulayan Aygül’ün avukatlarından Diyar Orak ise şu değerlendirmede bulundu: “Biz hem soruşturma aşamasında hem yargılama aşamasında savunmalarımızı yaptık. Ülke olarak Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi’ne (AİHM) tarafız. Ancak ne yazık verilen kararlarla, en çok ihlal alan ülkeyiz. Sebebi, bu ve bunun gibi soruşturmalar, yargılamalardır. Müvekkilimize yönelik bir önyargı ve hukuksuzluklar silsilesi içinde bir soruşturma başladı ve bu şekilde noktalandı. Verilen karar, açık bir şekilde hukuka aykırı ve süreç içerisinde müvekkilimizin birçok temel hak ve hürriyeti ihlal edildi. Bununla ilgili gerekli mercilere başvuruları yapacağız. Fakat hem hukuk dünyası açısından hem de gazeteciler açısından maalesef bugün hukuksuz bir kararla karşılaştık.” Tatvan 1. Asliye Ceza Mahkemesi’nin gerekçeli kararı açıklanmasından sonra Aygül’ün avukatları İstinaf Mahkemesi’ne itiraz başvurusunu yapacak.

Editör: Ahmet Ertüm