MELİSSA FEZA KATLAR Deprem ülkemizin bir gerçeği. Geçmişten günümüze bu durumdan binlerce kişi etkilendi ve etkilenmeye devam ediyor. Bu süreçte esas konuşulması gereken konulardan olan ve uzun vadede hayatlarımızı etkileyecek gerçeklerden biri de psikolojik travma. Depremden fiziksel olarak etkilenmeyen, ekran başındaki insanların bile psikolojilerini etkileyen deprem travmaları, özellikle de çocukları oldukça etkiledi. Depremzede çocukların uyum sürecinde gördükleri destek, travmayı kolay atlatmaları için oldukça önemli. Bununla beraber çocuklara deprem olgusunu doğru anlatmak ve doğru yaklaşım da önem taşıyor. Uzman Gelişim Psikoloğu Gözde Yazıcı ile deprem sonrası çocukların yaşadığı psikolojik sorunlarını, uyum sürecini ve çocuklara deprem olgusunu anlatırken nasıl bir dil kullanmamız gerektiğini konuştuk.
Depremi anlatırken somut ve doğru bilgiler vermek önemli
-Küçük yaştaki çocuklara deprem olgusu nasıl anlatılmalıdır? Hangi söylem ve cümleleri kullanmak uygundur? -Bir afet olayı bireylerin yaşantılarında izler bırakır. Öncelikle çocuğun mizacı, yaşı, 6 Şubat’ta yaşadığımız afet gibi büyük ve yıkıcı olaylara ne şekilde maruz kaldığı önemli noktalar. Deprem olgusunda da çocuğun bu olaya vereceği tepkiyi belirleyen faktörlerden biri mizacı olacaktır. Korkulu, kaygılı bir çocuğunuz varsa eskiye göre biraz daha içine kapanmak, ebeveynlerinden ayrılmak istememek, uyku, beslenmek, tuvalet konularında birtakım problemlerin ortaya çıkması olası. Okul öncesi dönemde, 3-6 yaş grubunda, deprem olgusu çocuklar için belirsizdir. Bu nedenle depremi anlatırken olabildiğince somut ve doğru bilgiler vermek önemli. Örneğin, “Deprem dediğimiz şey tıpkı yağmur ve kar yağması, güneşin doğması gibi bir doğa olayı. Yerin altında kocaman kaya parçaları var ve zamanla bu kaya parçaları eskidikleri için parçalanarak birbirlerine çarpıyorlar. İşte onlar birbirlerine çarptıkları için sallanıyorlar ve biz de yerin üstünde sallanarak bunu hissediyoruz” gibi basit bir dille, belki birtakım malzemeleri kullanarak ve oyun yolu ile anlatmak çocuklara iyi gelir. Bununla birlikte çocuğun duygularını önemsemek, aklındaki soruları cevaplamak da gerekir. Örneğin çocuğun depremi anladıktan sonra deprem yaşanırsa senaryosuna yönelik soruları da oluşabilir. Burada “Korkacak bir şey yok” veya “Bir daha olmayacak, korkma geçti” gibi çocuğun duygularını görmezden gelmek ve gerçekdışı cümlelerle olayları geçiştirmek uzun vadede çocuğunuzun duygusal gelişimine zarar verebilecek davranışlardır. Deprem olgusu anlatıldıktan sonra olası bir deprem durumunda güvenliklerini nasıl sağlayabilecekleriyle ilgili de bilgi verilmeli, gerekliyse birlikte deprem çantası oluşturulabilir, bilgilendirici kitap, broşür gibi kaynaklar birlikte gözden geçirilebilir. Ayrıca çocuğun endişe, korku gibi duyguları yaşayabileceğini bilmesi ve bu duyguları hissetmesinin normal olduğunu, zamanla azalacağını, azalması için de sizin yanında olduğunuzu bilmesi bu duyguları işleyip düzenleyebilmesine yardımcı olacaktır. Bunun için de güvenli bir ortam yaratarak, fiziksel temas kurmak, göz hizasında ve sakin ses tonuyla iletişim kurmak çocukların kaygılarını azaltabilecek basit ama etkili yöntemler. Tabii bir de deprem bölgesinde birebir bu afeti yaşayan çocuklarımız var. Bu durumda ise çocukların acil ve fiziksel ihtiyaçlarının giderilmesi, güvenli ortamın sağlanması, eğer bakım verenlerini kaybettiyse akrabalarıyla iletişime geçilmesi ve mümkünse çocuğun tanıdığı, güvendiği kişilerle buluşturulması öncelik arz ediyor. -Depremzede çocuklarda görülebilecek psikolojik tepkiler nelerdir? -Bu konuda bakılması gereken öncelikle çocuk için kaybın ne derece olduğu. Yakınını kaybetmek, evini kaybetmek, okulunu kaybetmek, sağlığını kaybetmek, bir uzvunu kaybetmek, güvenini kaybetmek… Deprem durumlarında yaşanılan kayıplardan sadece bazıları. Tabii kayıplar farklılaşsa da deprem sonrasında “akut” dönem dediğimiz, olaydan sonra verilen ilk tepkileri içeren dönemde çocuklarda şok hali, şiddetli korku, olayı anlamlandıramamaktan kaynaklı şaşkınlık, öfke gibi yoğun duygular uzun vadede, davranışsal olarak örneğin ağlama krizleri, parmak emme, alt ıslatma, iştah kaybı, konuşmada bozukluk, uyku problemi, saldırganlık, ayrı kalmak istememe odaklanamama şeklinde kendini gösterebilir.
Çocuklar kayıp haberini tanıdıkları birinden duymalı
-Çocuğun yaşayabileceği yas tepkileri nedir ve uygun müdahale şekilleri nelerdir? -Yas kavramı üzerine çeşitli tanımlamalar yapılsa da genel olarak her yaştan bireyin bu süreçte geçtiği evreler benzerdir. Çocuklarda da yas tepkileri aslında az önce bahsettiğim psikolojik tepkilerle benzer süreçleri içerebilir. Çocuğun kayba verdiği tepkiyi etkileyebilecek birtakım faktörlere; çocuğun yaşı, ölüm kavramıyla ilgili bilgisi, kaybın şekli (ani, beklenmedik oluşu gibi), daha önce bahsettiğim çocuğun mizacı, kaybettiği kişiyle olan ilişkisi örnek verilebilir. Bu faktörler göz önüne alındığında bazı çocuklar, kayıp haberine ilk olarak şok hali, tepkisizlik (donma gibi), konuşmama şeklinde tepki verebilir ve böyle durumlarda önceliğimiz çocuğun fiziksel sağlık ve güvenliğini sağlamak olmalı. Bu yüzden mümkünse kayıp haberini ebeveyninden, sevdikleri, bağ kurdukları veya tanıdıkları birinden ve güvenli bir ortamda duymaları, ihtiyaçları ve duygularını daha rahat ifade edebilmelerine olanak sağlar. Önemli bir diğer nokta, çocuğun ölüme dair doğru bir şekilde bilgilendiriliyor olması. Ölümün “O artık bizimle değil” veya “Annen/baban gökyüzünden seni izleyecek” gibi belirsiz ve gerçekdışı anlatılması çocukta daha çok kafa karışıklığına, ilerde de ayrılma korkusu geliştirmelerine sebep olabilir. İkincil olarak verilen tepkilerde kaygı, korku, uyku bozukluğu, içe kapanma, özlem, suçluluk gibi duygular ve davranışlar ortaya çıkabilir. Çocuğun iç dünyasında yaşadıklarını işleyebilmesinin ve duygularını yansıtabilmesinin en bariz yolu oyundur. Oyun aracılığıyla çocuklar baş etmekte zorluk çektikleri, anlamlandıramadıkları, ifade edemedikleri durumları dış dünyaya aktarırlar. Yas döneminde oyunların temaları da bu döneme paralel olarak değişebilir. Örneğin, enkazda ailesini kaybeden bir çocuk için oyununda binalar tekrar tekrar yıkılabilir ancak ailelere sağ salim ulaşılabilir. Bu yolla çocuk aslında ailesi için olayı kendi arzu ettiği şekilde iç dünyasında işliyor olabilir. Oyunlara eşlik etmek, ihtiyaç duyduklarında yanlarında olmak, güvende hissettirmek çocuğu yas döneminde destekleyebileceğimiz yöntemler. Ancak bir uzmanın desteğini almak da hem çocuğa hem de çocuğun bakımdan sorumlu kişilere iyi gelebilir. -Okula uyum sürecinde depremzede çocuklara nasıl davranılmalı? -Bu konuda aslında işin büyük kısmı, öğretmenlerimize düşüyor. Sınıfa deprem bölgesinden gelen öğrencilerin ihtiyaçlarını anlamak, gerekliyse aileye bu konuda bilgilendirme yaparak destek olmak gerekli. Öğrencinin yeni sınıf ortamına adapte olabilmesi, arkadaşlarıyla kaynaşabilmesi için sosyal aktiviteler yapılabilir. Okulda güven duygusunun oluşturulması kritik bir öneme sahip. Evde de rutinlerin oluşturulması, mümkünse deprem öncesinde yapılan aktivitelerin günlük hayata yeniden dahil edilmesi çocuğun okula uyum sürecinde kendini güvende hissetmesine hizmet eder.
Depremzede çocuklar için öncelikli hedef güvenilir ortam sağlamak
-Evi yıkılan, hayatı değişen çocuklar uyum sürecini nasıl kolay atlatırlar? Herhangi bir öneriniz var mı? -Tabii bu süreci kolay atlatmak mümkün değil. Sahip olduğu evi, odasını, oyuncaklarını, eşyalarını, düzeni, belki aileyi kaybetmek birçok açıdan zorlayıcı bir durum. Öncelikle hedefimiz bu çocuklar için yeniden güvenilir bir ortam sağlayabilmek olmalı. Bu yüzden çocukların bağ kurdukları kişilerle bir arada kalmaları, fiziksel ve psikolojik sağlıklarının kontrol edilmesi ve ihtiyaçlarının giderilmesi gerekli. Güvenli ve sağlıklı bir ortam oluştuktan sonra ise üzerinde durulması gereken en önemli konulardan bir diğeri, duygularını paylaşmalarına olanak verilmesi. Bu da tabii öncelikle yetişkinlerin de duygularını paylaşıyor olmaları ve birbirlerine destek olmalarıyla mümkün oluyor. Yani bir çocuğa, “Korktuğunu anlıyorum, ben de korkuyorum. Ama şu anda güvenli bir yerdeyiz, ben yanındayım ve bir şeye ihtiyacın olduğunda bana söyleyebilirsin” gibi basit, açık ve etkili bir cümle kurmak bir çocuğun hayatını kolaylaştırabilir. -Deprem korkusu yaşayan çocuklara nasıl yaklaşmak gerekir? -İlk olarak depremin ne olduğu, nasıl hissedildiği gibi konular daha önce bahsettiğim gibi çocukla açık bir şekilde paylaşılmalı. Böylelikle bilmediği bir şeyler varsa bu bilinmezlikten doğan kaygıların yatışmasını sağlayabiliriz. Unutmamalıyız ki böylesine yıkıcı sonuçları olan olaylardan sonra verdiğimiz tepkiler normaldir. Depremi yaşayan çocuklarda deprem korkusu, “bir daha yaşanırsa” şeklinde bir düşünceden oluşabilir. Bu durumda elimizdeki imkânlarla çocuklara önlem almayı, deprem anında nasıl kendimizi güvene alabiliriz konularını kitaplar, oyunlar eşliğinde yaşına ve mizacına uygun bir yaklaşımla açıklayabiliriz. Fakat bu korkunun boyutu ve çocuğun verdiği tepkilerin yoğunluğu da çok önemli. Mutlaka bir uzman desteğine başvurulmalı. Depremi yaşamamış ancak sosyal medya, haberler gibi kaynaklardan maruz kalarak deprem korkusu yaşayan çocuklarda da aynı yolları izlemek etkili olur. Güven duygusunun desteklenmesi, korku duygusunun hafife alınmadan ele alınması önemli ve yine gerekliyse yardım alınmalı.
Tepkiler bir aydan fazla devam ederse uzman desteği alınmalı
-Çocuğun profesyonel desteğe ihtiyaç duyduğu nasıl anlaşılır? Uzman desteği hangi tepki durumlarında, ne zaman alınmalı? -Psikolojik ilk yardım temelinde destekleyici bir müdahale yöntemidir. Afet sonrasında kişilerin ihtiyaçlarını belirlemek ve temin etmek, konuşmak isteyeni dinlemek, kişilerin güvenliğini sağlamak, doğru bilgiye ve kişilere ulaşılması konusunda destek olmak gibi adımları barındırır. Sadece profesyoneller değil herkesin verebileceği bir destek yöntemidir ve afet sonrasında bölgede uygulanır. Ancak sonraki süreçlerde psikolojik destek için bu alanda çalışan uzmanlara danışmak gerekebilir. Çocuklarda bahsettiğimiz davranışlarda gerileme (parmak emme, alt ıslatma vs.), ayrılık korkusu, okulda yaşanılan problemler, saldırganlık, ağlama krizleri, yoğun öfke, kaygı, korku, uykuda, beslenmede, tuvalet konusunda yaşanılan problemler bir süre için normaldir. Fakat yaşanılan olaydan 4 hafta kadar sonra bu davranışlar devam ediyorsa mutlaka bir uzman desteği alınmalı diyebiliriz.