Sevgili okurlar, üzerimizdeki ağır enflasyon baskısı, ekonomik kriz, emeklilerin hayatını idame ettirebilme mücadelesi, Ortadoğu”daki sıcak gelişmeler filan; bunların her biri hakikaten önem arz eden gündem başlıkları. Ancak; milyonlarca insan hayatının söz konusu olduğu, her geçen dakika biraz daha yaklaşmakta olan Marmara depremi, bana göre, ihtiyaçlar hiyerarşisi bakımından da ivedilik arz eden öncelikli bir gündemidir.
Bildiğiniz gibi daha önce de “Siyasi vizyonunuzu çelik yapılarla güçlendirin” başlıklı bir yazı yazmıştım. Bu yazımdan sonra Çevre Şehircilik ve İklim Değişikliği Bakanlığı”nın Okul, cami, cemevi gibi yapıların çelik taşıyıcı ile modüler olarak inşa edilmesi konusunda bir çalışma yaptığını duydum. Duyar duymaz da Avrupa Yapısal Çelik Birliği (ECCS) önceki Başkanı ve Türk Yapısal Çelik Derneği Başkanı Yener Gür”eş ile konuştum.
Aslında, size biraz da Yener Bey”den söz etmek isterim. Üst düzey görevler deruhte etmiş, Devlet geleneğinden geliyor. Bu yüzden çok fazla konuşmuyor. Sohbet ederken kelimeleri adeta kerpetenle çekiyorsunuz. Emekli olduktan sonra çeyrek asırdan fazla bir süredir Yapısal Çelik alanında mesai vermiş. Amatör bir ruhla, gönüllü olarak yıllardır gayret gösteriyor. Avrupa ölçeğinde, konunun uzmanı akademisyenler ile sürekli irtibat halinde. Küresel ölçekte Yapısal Çelik ile ilgili gelişmeleri anbean takip ediyor. Bir de alt yapı çalışmalarını sürdürdüğü “ Yapısal Çelik Üniversitesi”nin hayatiyet kazanması için girişimlerde bunduğunu da belirtelim.
Yener Bey; yaptığımız görüşme sırasında yapılarda mimari ve mühendislik hizmetlerinin yanı sıra kalite ve özdenetimin önemine vurgu yaptı ve merkez üssü Kahramanmaraş olan 7.7 büyüklüğündeki depreme işaret ederek; “ Bölgeye yapmış olduğumuz ziyaret sırasında gördük ki, betonarme ve yığıma yapılar yıkılmış, ya da ağır hasar görmüş. İnsan kaybının olduğu bir tek çelik bina mevcut değil. Hatta İskendurun”da altında AVM bulunan 14 katlı bir çelik yapı var. Çelik taşıyıcılar ile inşa edilmiş olan bu çok katlı sitede, küçük bir hasar dahi yoktu.”derken bir anda heyecanlanarak sesi yükseliyor ve ekliyor; “ Bakınız; bizim Çanakkale köprüsünü biliyorsunuz. Dünyanın en büyük geniş asma köprülerinden biridir. Bizim Türk mimarlarımız, mühendislerimiz, teknikerlerimiz ve diğer çalışanların gayretleri ile yerli çeliğimiz kullanılarak inşa edilmiş bir eserdir. Dikkatinizi çekerim; orada, sadece denetimi Güney Koreliler yaptı. Evet, bütün mesele denetim. Burada şunu da belirtmekte yarar görüyorum; inşaat sahasında çok insiyatif hata ihtimalini arttırıyor. Oysaki çelik yapılar modüler olarak fabrika ortamında üretilip sahada monte edildiği için hayati önemde hata ile karşılaşmıyorsunuz. Haydi milyon da bir ihtimal olsa da, hata ile karşılaşıldı diyelim; çok kısa sürede telafisi mümkün!.. Bu bağlamda, çelik yapı konusunda, uluslararası arenada güvenilir bir adres durumuna gelmiş durumdayız; söyleyecek sözümüz, referans niteliğinde anlatacak çok hikâyemiz var… Mesela; bakın, taa, Peru”da, bir kasırga felaketi sonrası ihtiyaç hasıl olan 148 çelik asma köprüyü de biz yapmış bulunuyoruz. Biz derken, yani Ankara”daki MİM mimarlık, mühendislik firması yaptı.”
Bu görüşme sonrası Cumhurbaşkanlığı strateji ve Bütçe Başkanlığı”nın 18 Mart 2023 tarihli raporundaki verilere şöyle bir baktım. Kahramanmaraş merkezli Depremden etkilenen ilk 11 ilde 5.649.317 binanın yüzde 82 si betonarme imiş. Büyük çoğunluğu endüstriyel yani sanayi yapısı olan yüzde 2.4 çelik yapı… Yığma bina yüzde 3.5…Prekast beton, prefabrik bina yüzde 3.6… Bu binaların 518.009 adedi yıkılmış ve ağır hasarlı olarak kayıtlara geçmiş. Tabii yukarıda belirtmiş olduğum rakamlar müteakip incelemeler sonucunda değişikliklere uğramış da olabilir.
Şimdi, önümüzde böylesine onbinlerce insanın hayatını kaybettiği, çok acı bir veri tablosu duruyor. Ülke ekonomisi derin bir yara almış durumda. Bunları daha önce de yaşamıştık. 1999 deprem felaketi hafızalardan silinmiş değil! Aynı travmayı, tarifsiz acıları bir kez daha yaşadık… Ekran karşısında haftalarca gözyaşı döktük! Düşünebiliyor musunuz? Derin yaralar almışız ama neden ise; hala ders almamakta sanki direnç gösteriyormuşuz gibi bir halimiz var.
Bakın mesela; yaklaşık çeyrek asır önce yaşadığımız Gölcük deprem felaketinden bu yana memleketteki çelik yapı oranında en küçük bir değişiklik olmamış. Fay hattı üzerinde bulunan binalarda görünmez bir “öğrenilmiş çaresizlik” etkisi altındaymışız, sanki kısıtlanıyormuşuz gibi, ortadaki verilere rağmen hala betona öncelik veriyoruz.
Mesela; bugünler de bir yönetmelik belirsizliği konuşuluyor. Binalarda yan çıkmalar meselesi filan tartışılıyor. Özellikle kentsel dönüşüme girecek olan parsellerin daha verimli kullanılabilmesi, kat maliklerinin kayıplara uğramaması bakımından depreme karşı dirençli ve sönümleme kabiliyeti olan çelik yapıların özellikleri dikkate alınamaz mı, bu bağlamda ek madde eklenerek yönetmelik revize edilip güncellenemez mi? Elbette, bütün bunların kısa sürede sonuçlanması ve belirsizliğin ortadan kalkması gerekiyor.
Önümüzdeki günlerde Ankara”da “Deprem dirençli yapılaşma zirvesi” yapılacak. Sanırım tarih için Çevre Şehircilik ve İklim Değişikliği Bakanı Mehmet Özhaseki”nin onayı bekleniyor. OSTİM Teknik Üniversitesi desteği ile TUCSA tarafından düzenlenen zirvede sunumlar yapılıp bütün bu ayrıntılar üzerinde konuşulacak.
Bu arada şunu da belirtmekte yarar var; Bakan Özhaseki”nin Kentsel dönüşüm hızının ivme kazanması konusunda büyük bir gayret içinde olduğunu öğrendik. Önümüzdeki sürecin çelik yapıların artarak kentsel dönüşüm zihniyetinin yeni bir formasyon kazandığı dönem olması temennisi ile; sağlıkla, sağlıcakla kalın efendim.