Kahramanmaraş merkezli iki büyük depremin etkilediği 11 ilde yaşayan göçmen ve çingene gibi topluluklar, depremden sonra gelişen nefret söylemine maruz kaldı
ŞENOL BALI
6 Şubat 2023’te merkez üssü Kahramanmaraş’ın Pazarcık ilçesi olan 7,9 büyüklüğündeki depremden 9 saat sonra Elbistan ilçesinde 7,6 büyüklüğünde bir deprem meydana gelmişti. Depremler, 11 ilde binlerce can kaybına, on binlerce yaralanmaya ve milyarlarca liralık maddi hasara neden oldu. Güncel rakamlara göre (14 Mart), 48 bin 448 kişi hayatını kaybetti, hayatını kaybedenlerin 6 bin 660’sının ise yabancı uyruklu olduğu açıklandı.
Malatya’dan Maraş’a kadar depremzedelerin neredeyse tamamında bir çaresizlik ve kimsesizlik duygusu hâkimdi. Özellikle ilk günlerin o kaotik şartlarında herkes, kendi başının çaresine bakma telaşı taşıyordu. Bu kimsesizlik ve sahipsizlik duygusu, deprem kentlerindeki göçmenler, çingeneler, abdallar gibi topluluklar açısından daha katmerli bir hal alıyor. Özellikle yok sayılma ve ayrımcılık çok belirgin bir şekilde sürüyor. Onların yaşadığı mahallelere daha az yardım gidiyor, kendi başlarının çaresine bakmaya çalışıyorlar. Çoğu, kamu, sivil toplum örgütleri ve yardımseverlerin yardımlarının dağıtıldıkları alanlara alınmıyorlar.
Önemli bir göçmen nüfusunun yaşadığı kentlerde etkili olan depremin ilerleyen günlerinde ana akım medyada, göçmenlerin yağma olaylarına katıldığı şeklindeki haberler, onlara dönük bir “cadı avına” evrilebilirdi. Nitekim göçmen olduğu belirtilen birkaç gencin işkenceye uğradığı görüntüleri de sosyal medyaya düştü. Bu durum, deprem yaşamış göçmenleri belki de deprem kadar çok ürkütüyordu. Daha da fazlası, yabancı olan herkese yağmacı gözüyle bakılmaya başlanmıştı ilk günlerin o kaos dolu atmosferinde.
Göçmenlerde büyük bir korku hâkim
Göçmenler, bu korkudan dolayı daha çok öbekler halinde ortak hareket etme eğilimi içine girdi. Kendi imkânlarıyla barınacak yer kurmaya çalışan bazı göçmenler, buralardan ayrılmamaya gayret ediyordu. Yemek ve diğer ihtiyaçlarının dağıtıldığı yerlere kalabalıklar şeklinde girmemeye çalışıyorlardı. Çoğu ise bulduğu ilk fırsatta deprem bölgesini terk ederek başka kentlere göç etti.
[caption id="attachment_268298" align="alignright" width="448"]
Göçmenlerin kaldığı çadırların bir kısmına bayrak asıldı.[/caption]
Göçmenlerin kaldığı çadırların bir kısmına bayrak asıldı.
Atatürk Bulvarı’nda kurdukları bir naylonun altına sığınan Suriyeli El Adbullah ve El Ramadan aileleri depremden etkilenenlerden. İki aile beraber kalıyor ve olabildiğince kaldıkları yerden ayrılmamaya çalışıyor. 8 yıl önce Suriye’den Türkiye’ye gelen 14 kişilik aile, kurdukları düzenin bu sefer de depremle yerle bir olduğunu dile getiriyor. Görüşmeye devam ettiğimiz ailenin daha sonra, Mersin’e göç ettikleri bilgisini aldık.
Depremin ardından buldukları naylon branda ile barınacak yer yapmaya çalışan Suriyeli El Adbullah ve El Ramadan aileleri.
[caption id="attachment_268302" align="alignright" width="476"]
Çingeneler, yaşadıkları çadırları kendi imkanlarıyla yaptıklarını söylüyor[/caption]
Adıyaman’daki Çingeneler, kurdukları çadırlarda bir arada…
Depremden etkilenen Çingeneler de ayrımcılığa maruz kaldıklarını belirtiyorlar. Deprem sonrasında da kendilerine yönelik karşıtlık ve önyargılar nedeniyle yağmalama, hırsızlık olaylarında ilk önce Çingeneler, hedef gösterildi, suçlandı, şiddete uğradı, yaftalanıp linç edildi.
Adıyaman’da sayıları 10 bini aşan ve mevsimlik işçi olarak çalışan çingenelerin kaldığı evler de ya hasar gördü ya da yıkıldı. Birkaç aile bir araya gelerek kent merkezindeki boş arazilerde çadırlar kurdu ve bazı ihtiyaçları kendi dar imkânlarıyla karşılamaya çalıştı.
Kayalık Mahallesi’nde çoğu akraba olan yirmiye yakın ailenin kaldığı çadırlara uğruyoruz. Önce burada bulunan Adıyaman Öz Romanlar Derneği Başkanı Fevzi Konaç karşılıyor bizi. Daha sonra görüştüğümüz aile bireyleri, önceki yaşamlarını anlatarak daha önce yarı göçmen olduklarını, şu an evlerinin zarar görmesiyle tam göçmen olduklarını vurguluyorlar. Çingeneler, bahar aylarında fındık, çay, kayısı ve pamuk toplamak için gittikleri kentlerden sonbahara doğru dönüyordu.
Çingeneler, yaşadıkları çadırları kendi imkânlarıyla yapmışlar.
[caption id="attachment_268301" align="alignnone" width="700"]
Depremin ardından buldukları naylon branda ile barınacak yer yapmaya çalışan Suriyeli El Adbullah ve El Ramadan aileleri[/caption]
Depremden sonra yaşanan “yağma” iddialarından rahatsızlar…
Çingenelere göre, dağıtılan yardımlarda kendilerine dönük ciddi bir ayrımcılık yapılıyor. İşte bu dışlayıcı yaklaşım nedeniyle çoğunlukla herkesten uzak yerlerde çadırlarını kuruyorlar. Depremden sonra özellikle sosyal medyada dillendirilen “yağma” iddialarına dikkat çeken çingeneler, masum yere suçlandıklarının altını çiziyorlar.
Konuştuğumuz Nazlı Konalca isimli kadın, uğradıkları ayrımcılığı şu sözlerle aktarıyor:
“Yemeğimiz yok. Yemek için gittiğimizde bize, ‘Siz çingenesiniz, Karaçisiniz’ diyip bizi ayrı yerde tutuyorlar. Su istediğimizde yine aynı şekilde, ‘Her birine bir küp su verin’ diyorlar ya da bize ‘Siz de gelin alın’ demiyorlar. Bize yardım etmiyorlar. Herkese çadır ve konteyner vermeye başladılar bize getirmediler. İçinde banyo yapacağımız bir yer yok. Çadırlara kaldık. Bize de temiz bir yer versinler. Biz hak etmiyor muyuz?”
Deprem bölgesinde yaşanan hırsızlık ve yağma olaylarından da kendilerinin sorumlu tutulduğundan yakınan Konalca, “Ayrımcılık yapılıyor. Uzak yerlerden gelip burada hırsızlık yapılıyor ama suçlanan biz oluyoruz. Ama biz öyle şeyler yapmıyoruz” sözleriyle suçlamalara itiraz ediyor.