Melek Eliş
Türkiye İstatistik Kurumu’nun (TÜİK) 2023 yılına ait verilerine göre, Türkiye genelinde bebek ölümleri arttı. 2018’de binde 9,3 olan bebek ölüm hızı, 2023’te binde 10’a yükseldi. 6 Şubat 2023 Kahramanmaraş merkezli depremin ardından bölgede yaşanan sağlık sorunları, bu artışın en büyük nedenlerinden biri olarak öne çıkıyor. Depremden etkilenen Hatay ve Adana’da bu oran çok daha dramatik bir şekilde artıyor.
Konuyla ilgili görüşlerine başvurduğumuz Hatay Tabip Odası’ndan Doktor Sevdar Yılmaz ile Adana Tabip Odası Halk Sağlığı Komisyon Üyesi Doktor Hakan Şen, bölgedeki mevcut durumu ve çözüm yollarını değerlendirdi.
“Liyakatsiz sağlık yöneticileri en büyük sorun”
TÜİK verilerine göre bebek ölüm hızında Türkiye genelinde bir artış olduğunu belirten Hatay Tabip Odası’ndan Dr. Sevdar Yılmaz, şu değerlendirmeyi yapıyor:
“Türkiye’de bebek ölüm hızı binde 10 iken, Hatay’da deprem sonrası binde 20,3. Depremi yaşayan diğer illere bakacak olursak, Malatya’da 11,5, Gaziantep’te 17,7, Kahramanmaraş’ta 20,8 ve Adıyaman’da 23,0’dır. Bu veriler, depremin yarattığı ve çözülemeyen olumsuz koşulların çok büyük etkisinin olduğunu gösteriyor. Şu an 207 konteyner kentte 177.000 insan yaşıyor Hatay’da. Konteynerler 15-20 m2 alana sahip. Ailelerin uzun süre böyle bir alanda yaşaması kolay değil. Bulaşıcı hastalıklar açısından herkes risk altında. Özellikle bebekler, çocuklar, yaşlılar ve gebeler açısından risk daha fazla. Psikolojik rahatsızlıklar artmış durumda. Yanı başımızda devam eden Suriye’deki çatışmalar, nüfus hareketliliği, mülteci sorunu önemli bir etken. Bunun yanında deprem bölgelerinde maddi sıkıntılar, beslenme problemleri, temiz hava ve suya erişimde yaşanan zorluklar da etkiliyor. Hekim ve ebe-hemşire eksiklikleri de çok büyük etken.”
Deprem sonrası Hatay’daki sağlık merkezlerinin altyapı eksikliklerinin bebek sağlığını etkilediğine dikkat çeken Dr. Yılmaz, şunları söyledi:
“An itibariyle aile hekimleri Hatay’da 70 konteyner aile sağlığı merkezinde hizmet vermeye çalışıyor. Burada elektrik kesintilerinden dolayı aşıyı koruyamıyorsunuz. 58 aile hekimliği birimi boş, 75 aile sağlığı çalışanı eksik ve kimse bu bölgelerde çalışmak istemiyor. Nüfus yok, ASM binası yok, hemşire yok, hekim yok. Hatay Eğitim ve Araştırma Hastanesi’nde (HEAH) çocuk yoğun bakım uzmanı yok, Mustafa Kemal Üniversitesi’nde (MKÜ) çocuk yoğun bakım ünitesi, bebek yoğun bakım ünitesi yok. Yoğun bakıma gereksinim duyan bebekler sevk için 24 saate varan süreler beklemek durumunda kalıyor.”
Deprem sonrası Hatay’da sağlık hizmetlerine erişimde karşılaşılan en büyük zorluk ve eksik kalan hizmetlere ilişkin sorumuzu Dr. Yılmaz, “Liyakatsiz sağlık yöneticileri en büyük sorun. Hem yerel hem merkezi anlamda bu konuda yetersizlikler mevcut. Birinci basamakta Hatay’da 56 Aile Sağlığı Merkezi (ASM) yıkıldı, 22 ay oldu şimdiye kadar bir ASM yapılabildi. 55 ASM eksikliği devam ediyor. 58 aile hekimi ve 75 aile sağlığı çalışanı eksik. Bu; aşı eksiklerine, gebe, bebek, çocuk takibi yapılamamasına bağlı olarak bebek ölümlerini artırıyor” diye yanıtladı.
Deprem bölgelerinde sağlık öncelenmeli
Dr. Yılmaz, yaşanan sorunlar bağlamında yerel yönetimlere düşen görevler ve çözüm yollarına ilişkin görüşleriyle sözlerini tamamladı:
“Sağlık Bakanlığı, öncelikle birinci basamağı güçlendirmeli, cazip hale getirmeli. Ama lafta değil. Gebelerin, bebeklerin hızla ulaşabileceği hale getirilmeli. Aşı, amasız fakatsız özendirilmeli. Bebek ve çocuk yoğun bakım üniteleri hızla faaliyete geçirilmeli. Ailelerin insanca yaşayabileceği barınma alanları hızla tamamlanmalı ve ücretsiz dağıtılmalı. Hatay’ı afet bölgesi ilan etmek lazım. Personel Dağılım Cetveli’ne (PDC) göre bölgesi değiştirilmeli. Kısacası Hatay, cazip hale getirilmeli. Hatay’da aile hekimliği uygulanamaz durumdadır. Deprem bölgesine özel bir uygulamaya geçilmeli. Mesai saatleri kısaltılabilir. Deprem bölgelerinde sağlığın öncelendiğini göremiyorum. Önceliğiniz sağlık olmalı. Bunu başarmak çok da zor değil. Temiz su, temiz hava, sağlıklı beslenme, aşıya ve sağlık kurumlarına kolay ulaşım, ruhsal iyilik hali kolay başarılacak konular. Yıkımın bu kadar yoğun olduğu bir bölgede sağlık çalışanlarını üzmemeniz, küstürmemeniz gerekir. Bu sadece para işi de değil. Deprem bölgesi, afet bölgesi ilan edilmeli. Yıkılan 56 aile sağlığı merkezinin yerine kamu tarafından nüfus hareketlerine göre planlanarak yapılmalı. Mevcut hastanelerin kapasitesi artırılmalı, yenileri planlanırken halkın kolay ulaşabileceği yerlere yapılmalı. Yıkılan okulların yerine yenileri derhal ve çok hızlı yapılmalı. Çocukların ve çalışan öğretmenlerin sağlığı açısından prefabrik olması daha uygun olur. Taş ocaklarına Çevresel Etki Değerlendirmesi (ÇED) raporu zorunluluğu getirilmeli, uymayanlar derhal kapatılmalı. Mahalle içlerinde yapılan beton santralleri derhal kapatılıp yaşam alanlarının dışına taşınmalı ve ÇED raporu zorunluluğu getirilmeli. Trafik ve ulaşım sorunu derhal çözülmeli. TOKİ tarafından yapılan evler hak sahiplerine ücretsiz verilmelidir.”
ASM’ler, konteynerlerde ve sağlıksız koşullarda görev yapıyor
Adana Tabip Odası Halk Sağlığı Komisyon Üyesi Dr. Hakan Şen ise Türkiye genelindeki bebek ölüm hızındaki artışlarına ilişkin şu açıklamayı yaptı:
“Bebek ölüm hızı, Adana bölgesinde 2018’de binde 8,3’ten binde 11,3’e yükselmiş. Türkiye artışına göre daha dramatik bir artış göstermiştir. Hatay bölgesinde çok daha dramatik olarak binde 10’dan 20,3’e yükselmiştir. Hatay bölgesindeki artışta elbette deprem en büyük paya sahiptir. Bugün hâlâ birinci basamak sağlık hizmeti veren ASM’lerin çoğu konteynerlerde ve sağlıksız koşullarda görev yapmaktadır.
Burada çalışan aile hekimi ve sağlık çalışanları zaten kendileri depremzededir. Başka bölgelerden aile hekimleri ve sağlık çalışanları kaydırılmalı ve bebek, gebe takip hizmetleri gezici olarak yoğunlaştırılmalıdır. Göç nedeniyle bu hizmetleri vermek için ulaşım zorlaşmıştır. Adana’daki artış ise daha çok göç, yoksulluk ve eğitimsizliğin artışına bağlıdır. Deprem nedeniyle en azından birinci basamak hizmetleri Adana’da aksamamıştır.”
Sağlığın temel bileşenlerinin, sağlıklı barınma, yeterli beslenme, temiz suya ulaşma gibi kriterler olduğunu söyleyen Dr. Şen, altyapı eksikliklerinden en çok dezavantajlı grupların, bebeklerin, kadınların, engellilerin ve yaşlıların etkilendiğini belirtti.
“Küçük ve ulaşılabilir bölgelere daha çok hastane yapılmalı”
Adana bölgesinde ASM ve aile hekimi sayılarının arttırılması gerektiğini dile getiren Dr. Şen, şu önerileri yaparak sözlerini bitirdi:
“İkinci ve üçüncü basamak hizmetlerinin yatak kapasitesi, nüfus artışına uygun olarak artırılmamıştır. Şehir hastanesi açılırken başka hastaneler kapatıldığından toplam yatak kapasitesi yeterli değildir. Şehir hastanesi gibi hantal ve maliyeti yüksek tek hastane yerine daha rantabl, daha küçük ve ulaşılabilir bölgelere daha çok hastane yapılmalıdır.
Birinci, ikinci, üçüncü basamak hizmetleri entegre edilerek sevk sistemi getirilmelidir. Bugün aile hekimi başına düşen 3500 nüfus, 2000’e düşürülerek aile hekimi sayısı artırılmalıdır. Sağlığın ticarileştirilmesi ya da sağlık tasarrufu yapmak ölüm getirir. En azından yoğun bakım gibi ünitelerin mutlaka kamu hizmeti olarak verilmesi gerekir. Bizim isteğimiz ulaşılabilir, eşit ve ücretsiz sağlık hizmetinin kamu hizmeti olarak verilmesidir. Sağlık hizmetleri bir ticari işletme olduğunda en çok kârı gözeteceğinden hizmet sunumunu ucuza mal etmeye çalışacaktır.
Mutlaka konunun uzmanı bilim insanları tarafından tartışılmalı, paneller düzenlenmeli ve mutlaka halkı bilgilendiren toplantılar yapılmalıdır. Bu konuda sık sık basına bilgilendirme ve basın açıklamaları yapmaktayız.
Yoksulluk ve cehaletle mücadele bu konunun ayrılmaz parçasıdır ve sektörler arası iş birliği gerektirir. Deprem bölgelerinde yaptığımız gezi ve incelemelerde, sağlık personelinin kendisi de depremzede olmasına rağmen büyük bir özveriyle çalıştıkları gözlemlenmiştir. Ancak hâlâ binaları yapılamayan birçok sağlık kuruluşu bulunmaktadır. Bu durumun ivedilikle düzeltilmesi gerekir.”