Dünya Okyanus Günü, her yıl 8 Haziran'da okyanusların dünya için önemini hatırlatarak onları korumak için farkındalık yaratmayı hedefliyor. Birçok sivil toplum kuruluşu, okyanuslardaki kirliliği azaltmak, ekosistemleri restore etmek ve deniz yaşamını korumak için projeler geliştiriyor. Türkiye ise son yıllarda giderek artan müsilaj sorunu ile mücadele ediyor. Sivil toplum kuruluşları ve belediyeler, havaların ısınmasıyla artacağı öngörülen müsilaj tehlikesine karşı yapılabilecekler konusunda topluma neler öneriyor?
CEMRE POLAT/ANKARA - Dünya Okyanus Günü, her yıl 8 Haziran’da dünyaya okyanusların ve tüm dünya sularının ekosistem için önemini hatırlatıyor ve toplumda farkındalık yaratmayı amaçlıyor. Tüm dünyada sivil toplum kuruluşları, dernekler ve belediyeler ekosistem için hayati önem taşıyan dünya sularını korumak için çeşitli çalışmalar yürütüyor. “8 Haziran Dünya Okyanus Günü”, tüm bu çalışmaları desteklemek, toplumda farkındalık yaratmak ve okyanusları koruma konusunda birlikte hareket etmek için bir platform sunuyor. Sivil toplum kuruluşları, çeşitli organizasyonlarla okyanusların sağlığını iyileştirmek ve gelecek nesillere güvenli bir çevre bırakmak için toplumu bilinçlendiriyor. Dünya Okyanus Günü, sivil toplum kuruluşlarının ve çalışmalarının önemini hatırlatırken okyanusları koruma çabalarına destek sağlıyor. Türkiye’de Marmara’da başlayıp Ege ve Karadeniz’i de etkisi altına alan müsilaj tehlikesi denizlerimiz için acil önlemler almamız gerektiğinin bir göstergesi. Peki okyanusları, denizleri, tüm sularımızı temiz tutmak ve canlıları korumak için neler yapılabilir? Türkiye, son yıllarda giderek artan müsilaj sorunuyla mücadele için neler yapıyor? Türkiye’de müsilaj sorunu Bu yıl da sıcaklıkların artmasıyla Marmara, Batı Karadeniz ve Ege’de müsilaj tehlikesiyle karşı karşıya kalabileceği öngörülüyor. Müsilaj, deniz yaşamını, balıkçılığı ve turizmi olumsuz etkiliyor. Peki bu konuda bilim insanları ve ilgili kuruluşlar neler söylüyor? Müsilajla mücadele için Türkiye’de neler yapılıyor? Müsilaj, biyolojik ve kimyasal birçok koşulun bir araya gelmesiyle oluşuyor. Kirlilik, “fitoplankton” denen bitkisel canlıların çoğalması, deniz sıcaklığının yükselmesi ve buna bağlı olarak bakteriyel aktivitelerin artmasıyla oluşuyor. Bu tip etkiler denizlerdeki biyoçeşitliliğin azalmasına neden oluyor. Bu koşulların bir araya gelmesi müsilaj oluşmasını tetikliyor. Marmara Denizi ise endüstriyel ve evsel atıklardan çok etkilenen bir deniz. Marmara Denizi'ndeki kirlenme 1980'li yıllarda fark edilmeye başlandı. Bazı fitoplanktonlar tarafından oluşturulan alg patlamaları, Marmara Denizi'nin bazı bölgelerinde kırmızı ve kahverengi renklenmelere yol açtı. 2007, 2008 ve 2009 yıllarında fitoplankton türünün aşırı çoğalması sonucunda deniz yüzeyinde çamurumsu bir kümelenme oluşmaya başladı. Bu kümeler, parçalanarak denizin dibine çöküyor ve oksijen seviyelerini düşürerek deniz canlıları için ölüm tehlikesi yaratıyor. “Deniz salyası” olarak da bilinen kalın ve yapışkan bir madde olan müsilaj, hızla çoğalabiliyor. Batı Karadeniz, Marmara ve Ege Denizi'nin birçok bölgesinde müsilaj tabakası bulunuyor. Deniz canlılarının toplu ölümüne yol açıyor Müsilaj, deniz yaşamını, balıkçılığı ve turizmi olumsuz etkiliyor. Balık ağlarına zarar veriyor ve balıkçıların ağlarını toplama süresini uzatıyor. Denizin derinliklerindeki etkisi daha fazla olmasına rağmen yoğun olarak deniz yüzeyinde görülüyor. Parçalanarak çöken müsilaj, oksijen miktarının azalmasıyla ekolojik zararlara neden oluyor. Deniz dibinde yaşayan bazı canlıları etkiliyor ve toplu ölümlere yol açabiliyor. Müsilaj sorunuyla mücadele için neler yapılıyor? Çevre ve Şehircilik Bakanlığı tarafından Marmara Denizi için yayımlanan koruma eylem planına göre iklim değişikliği nedeniyle yükselen deniz sıcaklıklarının denizin yükünün azaltılması ve hava koşullarının normale dönmesi gerektiği belirtiliyor. ODTÜ Deniz Bilimleri Enstitüsü Öğretim Üyesi Doç. Dr. Mustafa Yücel'e göre, mevcut verilere ve modellere göre Marmara Denizi'nin müsilaj sorunundan kurtulmasının 5-6 yıl içinde mümkün olabileceği ifade ediliyor. Türkiye'de çevre koruma dernekleri, müsilaj tehdidine karşı mücadele ediyor. Örneğin, Türkiye Deniz Temiz Derneği (TURMEPA), müsilajın yayılmasını önlemek, temizlik çalışmaları yapmak ve deniz canlılarını korumak için deniz temizliği projeleri düzenliyor. Aynı şekilde, Türkiye Çevre Koruma Vakfı (TÜÇEV) ve Türkiye Tabiatını Koruma Derneği (TTKD) gibi dernekler de müsilajla mücadelede önemli roller üstleniyor. Muhtaç olduğumuz suları korumak için sadece sivil toplum kuruluşları ve belediyelerin çalışmaları yetmiyor. Her bireyin çevresine saygılı ve bilinçli olarak yaklaşması hayati önem taşıyor. Sularımızı korumak için neler yapabiliriz? Okyanusların ve denizlerin korunması, tüm dünyanın ortak sorumluluğu. Günlük hayatta plastik atıkları azaltma, denizlere zararlı kimyasalların boşaltılmasını önleme ve doğru avlanma gibi basit adımlarla okyanusları koruma konusunda etkili olabiliriz. Örneğin, plastik atıkların doğaya atılmaması ve geri dönüştürülmesi, sürdürülebilir balıkçılık ürünlerinin tercih edilmesi, okyanuslarda doğal yaşam alanlarına zarar vermeyen turizm faaliyetlerinin desteklenmesi gibi basit ama etkili önlemler alabiliriz. Deniz ürünleri tüketiminde bilinçli olmak Sürdürülebilir balıkçılık uygulamalarına dayalı olarak avlanan ve yetiştirilen deniz ürünlerini tercih etmek, deniz kaynaklarının sürdürülebilir şekilde kullanılmasına yardımcı olur. Deniz kirliliğiyle mücadele etmek Plastik atıkların okyanuslara ulaşmasını önlemek için plastik kullanımını azaltmak, geri dönüşüm yapmak ve plastik atıkları düzgün bir şekilde imha etmek önem arz ediyor. Aynı zamanda, deniz kıyılarında ve plajlarda düzenli temizlik etkinliklerine katılarak deniz kirliliğinin azaltılmasına destek olabiliriz. İklim değişikliğiyle mücadele etmek Fosil yakıt kullanımını azaltmak, yenilenebilir enerji kaynaklarına geçiş yapmak ve enerji verimliliğini artırmak gibi adımlar, okyanusların iklim değişikliği etkilerine dayanmasına yardımcı olabilir. Ayrıca sera gazı emisyonlarını azaltmak için ulaşım ve tüketim alışkanlıklarımızı gözden geçirebiliriz. Deniz ekosistemlerine saygı göstermek Okyanuslarda yaşayan canlıların doğal yaşam alanlarını korumak için koruma bölgeleri oluşturulmasına destek olabiliriz. Dalış veya deniz turizmi gibi aktivitelerde doğal yaşam alanlarına zarar vermeyecek kurallara uymak önem göstermek gerekiyor. Bilinçlendirme ve eğitim faaliyetlerine katılmak Okyanusların önemi ve korunması hakkında farkındalık yaratmak için toplum içinde bilinçlendirme kampanyalarına katılmak, eğitim programlarına destek olmak veya kendimizi okyanuslarla ilgili daha fazla bilgi edinmek için kaynakları araştırmak gerekiyor. Özellikle iklim değişikliği ve deniz biyolojik çeşitliliği konularında yapılan araştırmalar, okyanusların geleceği ve sürdürülebilirliği için kritik öneme sahip. Araştırmalar, okyanusların iklim değişikliği etkileriyle başa çıkmada önemli bir rol oynadığını ve deniz canlılarının korunması için uygun stratejilerin geliştirilmesine yardımcı olduğunu gösteriyor. Greenpeace’nin “Okyanusları Koru” kampanyasına en çok katılım gösteren ülkelerden biri Türkiye oldu Kırktan fazla ülkede şubesi olan uluslararası çevreci sivil toplum kuruluşu Greenpeace’in Birleşmiş Milletler’den güçlü bir küresel okyanus anlaşması talep ederek dünyanın her yerinde yaptığı “Okyanusları Koru” çağrısına okyanuslara direkt kıyısı olmamasına rağmen en çok katılım ve destek gösteren ülkelerden biri Türkiye oldu. İnsan faaliyetlerine kapalı okyanus koruma alanları oluşturulması için tüm dünyada imza kampanyası başlatan Greenpeace’ye en çok imza veren ülkeler arasında 124 bin 643 imza ile Türkiye 9’uncu sırada yer aldı. Okyanuslar, atmosferdeki karbondioksiti emerek iklim kriziyle mücadelede kilit bir rol oynuyor. Birçok sivil toplum kuruluşu, okyanusları koruma ve bilinçlendirme çalışmalarıyla öne çıkıyor. Örneğin, Ocean Conservancy, deniz kirliliğiyle mücadele ve okyanus temizliği konularında önemli projeler yürütüyor. Her yıl düzenlediği "International Coastal Cleanup" etkinliğiyle, sahil bölgelerindeki atıkların temizlenmesine ve kaynakların korunmasına katkıda bulunuyor. Aynı şekilde, Sea Shepherd Conservation Society, deniz yaşamını koruma amacıyla dünya genelinde operasyonlar düzenliyor ve yasadışı avcılıkla mücadele ediyor. Çevre aktivistleri ve aktivist gruplar da okyanusları koruma çabalarına katkı sağlıyor. Örneğin, Surfrider Foundation, kıyıların korunması, deniz kirliliğiyle mücadele ve sürdürülebilirlik konularında çalışmalar yapıyor. Okyanusların dalgalarıyla etkileşim halinde olan sörfçüler, bu organizasyonun önemli bir parçasıdır ve okyanusları koruma konusunda farkındalık yaratıyor. Aynı şekilde, 350.org gibi iklim aktivist grupları, okyanusların iklim kriziyle olan ilişkisine dikkat çekiyor ve fosil yakıtlara olan bağımlılığı azaltma çağrısı yapıyor.
Editör: Ahmet Ertüm