Şükrü Karaman
Dolmabahçe’de ABD'nin Altıncı Filo’sunun limanları sömürge ülke gibi kullanmalarına direnmiş, kısa sürede Dolmabahçe’den demir almasını sağlamışlardı. Bağımsızlık, eşitlik hak ve özgürlük mücadelelerinde ezilen, sömürülen garibanın yanında yer almışlardı.
Anadolu’nun çeşitli kentlerinde dünyaya gözlerini açan, farklı kentlerinde okuyan üç genç “tam bağımsız ülke” ideali ile bir araya gelmişti. Biri İstanbul Hukuk, ikisi Ortadoğu Teknik Üniversitesi’ndeki öğrenimlerinde lise yıllarında filizlenen antiemperyalist görüşleri şekillenmişti. İdealleri uğruna verdikleri mücadelede fikir dernekleri kurmuşlardı. Hiç kimseyi öldürmemiş, cana kıymamışlardı.
Uzun boylu genç Sivas’ın İmranlı ilçesinde yakalandığında elinde silahı olduğu halde kendisi gibi Anadolu’nun bağrında yetişen Mehmetçiğe karşı koymamış, teslim olmuştu. Görevini yapan askere direnmek istememişti.
Deniz Gezmiş, Yusuf Aslan ve Hüseyin İnan'ın idam edilmelerinin üzerinden 52 yıl geçti. Emperyalizme karşı çıkmanın, bağımsızlığı savunmanın, işgale başkaldırının bedelini; doğanın canlandığı, bir bahar sabahı karanlığında, 6 Mayıs 1972’de idam edilerek canları ile ödediler.
"Üçe üç"
İdamların önlenmesi için avukatları Halit Çelenk’in koşuşturması ile Meclis’te ve kamuoyunda yoğun girişimlerde bulunuldu, ne ki sonuç değişmedi. İsmet İnönü ve “Taçsız Kral” Metin Oktay’ın idamlarını durdurmaya yönelik mücadelelerine karşın, “üçe üç” sloganı ile Meclis’te 48 “hayır” oyuna karşılık 323 “evet” oyu ile idam kararı çıktı. 6 Mayıs’ın alacakaranlığında Ulucanlar Cezaevi’ne kurulan idam sehpasında son nefeslerini verdiler.
Deniz Gezmiş ve Yusuf Aslan 25, Hüseyin İnan 23 yaşında idi asıldıklarında. Yaşamlarının baharında üç fidandılar.
Meclis’te evet oyu kullanan dönemin AP Genel Başkanı Süleyman Demirel’in yıllar sonra “O günün şartları onu gerektiriyordu” dediği idam kararı Türk demokrasinin en büyük defolarındandı. Adnan Menderes, Fatin Rüştü Zorlu, Hasan Polatkan’ın idamlarına karşı misillemeydi, Deniz Gezmiş, Yusuf Aslan ve Hüseyin İnan’ı darağacına göndermek. Meclis’te idamlara “evet” oyu kullanan Adalet Partili milletvekillerinin “üçe üç” diye haykırmaları da bundandı. Menderes ve arkadaşlarının idamı tarihte yerini nasıl “kara leke” olarak aldıysa, Deniz Gezmiş ile arkadaşlarının boyunlarına geçirilen yağlı urgan da demokrasinin bir başka “kara lekesiydi”. İdam cezası 1984 yılında fiilen kaldırıldı, 2004 yılında Türk hukuk sisteminden çıkarıldı.
İdamlarının üzerinden 52 yıl geçmesine karşın, hala unutulmuyorlar, mezarları başında anılıyor, kitaplar yazılıyor, paneller düzenleniyor, coşkulu etkinlikler gerçekleştiriliyorsa kuşkusuz üç gencin antiemperyalist, yurtsever ve tam bağımsızlık yanlısı siyasi görüşleri, ezilenin ve yoksulun yanında yer alan yiğit yürekleridir nedeni. Bugüne dek nasıl unutulmadılarsa, gelecekte de hep anılacaklar.
Siyasi yaşamları ve idam süreçlerine ilişkin çeşitli kitaplar yazıldı. Bunlardan avukatları Halit Çelenk’in, “İdam Gecesi Anıları”, Erdal Öz’ün “Gülünün Solduğu Akşam”, Nihat Behram’ın “Darağacında Üç Fidan”, Burhan Dodanlı’nın “Hepiniz Suçlusunuz-Denizler Yanlış Yargılandı”, Erdal Öz’ün "Deniz Gezmiş Anlatıyor”, Turhan Feyzioğlu’nun “Bizim Deniz”, Türey Köse’nin “İdam Tarih oldu, Utancı Kaldı” kitapları üç fidanın kısacık yaşamlarını, yargılanma ve idam sehpasına gönderilme süreçlerini anlatan eserler. Bu kitapları okuyarak yurtsever üç fidanı daha iyi anlayabilir, mücadelelerinin amacını daha iyi kavrayabilirsiniz.