Cumhurbaşkanı Erdoğan'ın son dönem atamaları neyi işaret ediyor? Sedat Bozkurt 24 Saat'e yorumladı
Haber: Bilgesu Erdem
Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan imzasıyla Resmi Gazete’de yayımlanan atamalara dün gece bir yenisi daha eklendi. 7 üniversiteye rektör atanırken, Balet Tan Sağtürk de Devlet Opera ve Balesi Genel Müdürü oldu.
Öte yandan Erdoğan, 40’ı aşkın danışmanından 10’dan fazlasının da görevine son verdi. Görevden alma gerekçeleri her ne kadar, ‘verim alınamaması’ ve ‘yerelde etkinliğini kaybetmesi’ gibi nedenler olarak gösterilse de çok sayıda isimde görev değişikliğine gidilmesi dikkat çekti.
Seçimlerin sonrasında gerçekleşen görevden alma ve atamalar akıllara pek çok soru getirdi: Seçimin ardından, başta dışişleri ve ekonomi yönetimi olmak üzere kadro değişiklikleri neye işaret ediyor? Bürokrasideki bu yenilenme parti kadrolarında da gerçekleşebilecek yenilenmeyle sürer mi?
Gazeteci Sedat Bozkurt, konuya ilişkin soruları 24 Saat’e yanıtladı.
“Erdoğan bunu hep yapıyor”
[caption id="attachment_432670" align="alignright" width="214" alt="" height="214"] Sedat Bozkurt[/caption]
Gazeteci Bozkurt, Erdoğan’ın seçim sonrası kadro yenilemesini hep yaptığına işaret ederken, “Kendisinden önceki dönem sanki kendisine ait değilmiş gibi bir algı yaratıyor. Bunda da çok başarılı. Örneğin ekonomi yönetimi... Bu güne kadar ‘ben ekonomistim’ diyordu ve ekonomi programının çok başarılı olduğunu söylüyordu. Yalnızca Nebati’yi değiştirmedi, Erdoğan’ın savunduğu ve kendisine ait olduğunu söylediği ekonomik model gitti ve Mehmet Şimşek’in uygulayacağı IMF’ye, Dünya Bankası’na yakın bir model geldi. Burada hiç değişiklik olmamış gibi Erdoğan siyaseten yoluna devam etmiş oldu. Erdoğan bunu sürekli yapıyor.” ifadelerini kullandı. Bozkurt, sözlerine, “Bakanları değiştirmek için bakanların hepsini parlamentoya milletvekili olarak taşıdı. Onların hiçbirini de tekrar bakan olarak atamadı. Böylece bakanların tamamını bir yöntem olarak da tasfiye etmiş oldu. Başka isimler getirdi, örneğin Dışişleri Bakanlığı’na Hakan Fidan’ı getirdi, dışişlerine bir ağırlık vurgusu yapmak istedi. MİT müsteşarı geçmişi olan birisini Dışişleri Bakanlığı’na getirerek yurt dışında diplomatik ilişkilerin kendisine avantaj sağlayacağını düşündü.” diyerek sözlerine devam etti.
“Olumsuzluklar gidenin üstüne yıkılıyor”
Bozkurt, “Erdoğan’ın böyle bir siyasi faydacı kurgusu vardır. Olumsuzluklar varsa, gidenlerin üstüne yükler.” dedi. Örneklerini şu cümlelerle sıraladı; “Örneğin Nebati ile o günden bu güne tek bir fotoğraf karesi yok. Örneğin Çavuşoğlu’nun diplomasi yönetiminden, Dışişleri Bakanlığından memnundu ama hepsini değiştirmesi gerekiyordu. ‘Sıfırdan’ algısı yaratması gerekiyordu, bu nedenle hepsini siyaset tarzı olarak değiştirdi. Açıklamalarında da bunu yapıyor, hem dış hem iç politikada, ekonomi yönetiminde görüyoruz. Eskinin devamı değilmiş gibi kabuk değiştirircesine atıyor ve yeni isimlerle yoluna devam ediyor. Bu onun siyaset yapma biçimi.”
Peki ya danışmanlar?
“Erdoğan danışmanlarında da aynı yöntemi uyguluyor. Yenileşme, gençleşmeyle dinamizm katmak istiyor.” diyen Bozkurt, “Hiç ihtiyacı yokken 7 Ekim’de Olağanüstü Kurultayı topluyor. Parti yönetiminde de yapacak aynısını, milletvekillerinde de yaptı. Parti grubunun üçte birinden fazlasını değiştirdi, içinde Hayati Yazıcı, Binali Yıldırım gibi kimliği çok bilinen insanlar olmasına rağmen. Birlikte çalıştığı kadroları dönem dönem değiştirerek oraya bir dinamizm getiriyor. Oradan kendine yeni bir kimlik, siyaset yapacağı yeni bir zemin oluşturuyor. Yani bir vitrin oluşturuyor, yeniymiş gibi sunuyor kendisini. Bunu Özal da çok yapardı zamanında, ancak o parti içindeki dengeleri gözeterek yapardı. Erdoğan parti içindeki dengeleri gözetmiyor, aksine dışarıya bir mesaj veriyor. ‘Ben 21 yıldır buradayım ama kadrom tamamen yeni’ mesajı veriyor. ” değerlendirmesinde bulundu.
Görev değişiklikleri daha ılıman bir politikaya mı işaret ediyor?
“Erdoğan, daha ılıman bir politika mı izleyecek” sorusuna yanıt veren Bozkurt “Yok, hayır izlemezler. Erdoğan’ın yönettiği bir ülke, bir parti var. Erdoğan, bu kutuplaşmayla, sert söylemleriyle seçim kazandı. Başarılı olmuş bir yöntemden vazgeçmez. Bu görev değişikliklerinin hiçbiri ılımlı politika izlemeye yönelik değil.” ifadelerini kullandı.
“Rektörü olan üniversiteye rektör atanıyor”
Bozkurt, “Örneğin, bakanlar ekiplerini bürokratlardan kurar. Sıradan bürokrat atamasıyla bakan ataması arasında fark yok. Bakanları atadıkları zaman da sonuç olarak bakanlar, yakın bürokratlarını kendileri tercih etmek isterler. Ancak elleri çok rahat değil, bakan yardımcılarının tümünü Erdoğan atar. Bakanlar özel kalemlerini kendileri atar. Atayabilecekleri birkaç isim olur. Bakanların ikisi hariç tümü değişti, o yüzden o bakanlar kadrolarında en az 10-20 isimle kendilerine yakın olanlarla çalışmak isterler. 20 bakan denildiğinde 400 bürokrat atamasına tekabül ediyor bu durum. Diğer taraftan altta da sistemli bir şekilde atamalar var. Bu atamaların tamamı da Erdoğan imzasıyla oluyor. Erdoğan’ın önünde de bekleyen çok fazla imza oluyor, o da atayacağı isimleri bilmek istiyor. Araştırma yapıyor. O nedenle önünde atama kararları bekliyor, bu yoğunluktan bazen karışıklıklar bile oluyor. Rektörü olan üniversiteye rektör atanıyor. Bu yoğunluktan oluyor.” diye konuştu.
“Böyle atamalara ancak iktidar değiştiğinde tanık olurduk”
Bozkurt, “Bir bakan değiştirdiğin zaman otomatik olarak bağlı olduğu bakanlık da üst düzey bakanlıkların iktidardaki parti değişmiş olmasa bile yarısı değişir.” derken “İçişleri Bakanı oraya bilinçli bir tercihle getirildi. Soylu’nun izlerini ortadan kaldırması için. Süleyman Soylu ile Erdoğan’ın arasının iyi olmadığı zaten biliniyor. İçişleri Bakanı Yerlikaya’ya bir alan tanıdılar, o da değişikliklerini yapıyor. Keza Hulusi Akar’da da durum bu. O yüzden bürokrasideki atamalarla bakan atamaları aynı bürokratik niteliktedir. Ancak böyle yoğun atamalara iktidar değiştiği zaman tanık olurduk, şimdi Erdoğan iktidarı var ama değişmiş bakanlar var. O taraftan bakmak lazım.” değerlendirmesinde bulundu.
Bunlar da ilginizi çekebilir