Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan NATO Devlet ve Hükümet Başkanları Zirvesi için gittiği ABD dönüşü zirvede konuşulan konular hakında değerlendirmelerde bulundu. Zirvenin NATO ittifakının birlik ve insicamının sergilenmesi noktasında faydalı olduğunu belirten Erdoğan, NATO’daki Müttefiklerden terörle mücadele konusunda samimi dayanışma beklediklerini ve savunma sanayi ticaretinin önündeki kısıtlamaların kaldırılası gerektiğini vurguladı.
Irak'ta PKK ile mücadelede somut adımlar atıldığını ve Erbil yönetimi ile işbirliğinin memnuniyet verici olduğunu dile getiren Erdoğan, Irak'ta hem Savunma Bakanlığıyla hem de istihbarat örgütleriyle iyi bir ilişki içinde olduklarını vurguladı.
"Bu hızlı değişim içerisinde güçler özellikle büyük rol oynuyor"
Uçakta basın mensuplarının sorularını yanıtlayan Cumhurbaşkanı Erdoğan şunları kaydetti;
"Dünya süratle bir değişim yaşıyor. Bu hızlı değişim içerisinde güçler özellikle büyük rol oynuyor. Mesela Rusya, Çin ile dayanışma içinde. Bu durum Batı’yı ciddi manada rahatsız ediyor. Batı, Ukrayna’ya gerek parasal, gerekse ayni noktada bütün imkanlarıyla, silah, mühimmat dahil her türlü desteği veriyor. Bütün bu desteklere rağmen şu anda Ukrayna’da bekledikleri neticeyi henüz alabilmiş değiller. Bu noktada en büyük güvenceleri NATO’nun varlığı. NATO büyük bir güç ve onları biraz rahatlatıyor. Bu Batılı ülkelerin başında Amerika Birleşik Devletleri geliyor. Amerika’nın yanında Almanya, Fransa, İngiltere gibi Batı ülkeleri yer alıyor. Böylece bu güç takviye oluyor. Bu takviyeye rağmen büyük güç rekabetinde arzu ettikleri neticeyi elde edemeyişleri bu ülkeleri ister istemez belli bir noktaya taşıyor" ifalerini kullandı.
Erdoğan, Türkiye’nin NATO'ya fayda sağladığını ancak terörle mücadele konusunda NATO'dan yeterli desteği alamadığını ifade etti
"Tahıl koridorunu biz yeniden açalım"
Türkiye’nin Ukrayna ve Rusya ile adilane bir iletişim içinde olduğunu belirten Erdoğan, şu hususlara değindi:
"Burada Türkiye olarak bizim konumumuz ise farklı. Biz, hem Rusya hem Ukrayna ile iletişim halindeyiz. Bunu yaparken de mümkün olduğunca adilane yaklaşmanın gayreti içerisindeyiz. Örneğin Karadeniz Tahıl Koridorunda adil bir adım attık. Rusya’nın da Ukrayna’nın da taleplerini karşıladık. “Batı’ya bu tahıl koridorundan aldıklarınızdan verin ama bunun yanında Afrika’ya da verin, Türkiye olarak siz de alın” dediler. Biz de bunu elimizden geldiğince yapmaya çalıştık. Şimdi diyoruz ki; tahıl koridorunu biz yeniden açalım. Şimdi bunun görüşmelerini hem Rusya hem Ukrayna’yla yapıyoruz. Henüz bu konuda bir netice alamadık."
"Ülkemizden bir ismin NATO Genel Sekreter Yardımcısı olması NATO’ya güç katar"
Türkiye’den bir ismin de NATO Genel Sekreter Yardımcısı olmasının NATO için önemli olacağını belirten Erdoğan, şöyle konuştu:
"Biz NATO’nun en önemli ülkelerinden biriyiz. İttifakın bir arada olması ve etkinliğini muhafaza etmesi için çok değerli katkılar sunuyoruz. Genel Sekreterlik yapılanmasında Türkiye’nin de böylesi bir makamda temsil edilmesi olağandır. Biz ülkemizden bir ismin Genel Sekreter Yardımcısı olarak görevlendirilmesini sadece ülkemizin o makamda temsil edilmesi için değil, bu nazik dönemlerde NATO’ya büyük katkı sağlayacağını düşündüğümüz için de istiyoruz."
"Bizim önceliğimiz F16, netice alabilmek için de çalışmalarımızı sürdürüyoruz"
F35 ve F16 konularına da değinen Cumhurbaşkanı Erdoğan, Türkiyenin önceliğinin F16 olduğunu belirterek, şunları söyledi:
"Bizim burada önceliğimiz F-16 talebimizin karşılanması. Son görüşmede ABD Başkanı Biden “3-4 hafta içerisinde F-16 sorununu çözeceğim” dedi. Bizim için bu noktada önemli olan F-16 konusudur. Bu uçakların ve parçalarının bize gelmesi halinde zaten bizim şu anda teknik kadrolarımız yeterlidir. Bu alanda bütün atölyelerimiz F-16 modernizasyonu konusunda çok çok başarılı. Bu süreci gerek biz, gerek ilgili bakanlarımız ve kurumlarımız yakından takip ediyor ve kısa sürede netice alabilmek için de çalışmalarımızı sürdürüyoruz."
" Savaştan çok barışı söylemeli, barışı konuşmalıyız"
Üçüncü dünya savaşı ihtimalini değerlendiren Erdoğan, şu ifadeleri kullandı:
"Dünyayı bundan önce savaşa sürükleyen gerekçeleri ve alınmayan önlemleri düşündüğümüzde bugün o hatalara düşmemeye özen göstermenin gerektiği ortadadır. Savaştan çok barışı söylemeli, barışı konuşmalıyız. Attığımız her adımı gerilim değil barış için atmalı, planlarımızı barışı sağlamak ve kalıcı hale getirmek üzere yapmalıyız. Bütün ülkelerin gerilim değil, barış ve huzur iklimini inşa edecek çabaları hayata geçirmesi gerekiyor."