Genel

Cumhurbaşkanı Başdanışmanı Kılıç, Uluslararası Stratejik İletişim Zirvesi'nde konuştu:

- "7 Ekim'den sonra bu zamana doğru geldiğinizde şahsi düşüncem olarak, Cumhurbaşkanımız nezdinde Türkiye olarak biz neye isyan ettik? Öncesi olan, buraya gelinen, sebepleri ortada olan bir durumun sadece bugünkü sonucuyla ilgilendiğiniz zaman, tarihten gelen birtakım yükünüz sizi serbest konuşmaya müsaade ettirmediği zaman bugün geldiğiniz tabloya geliyorsunuz" - "Recep Tayyip Erdoğan, sert konuşur ama mert konuşur. Hatanızı yüzünüze söylediği için rahatsız oluyorsunuz. Ondan sonra hibrit yolları kullanarak algı operasyonu yapmaya çalışıyorsunuz. Doğru değil gerçekleri görün"

Abone Ol

İSTANBUL (AA) - Cumhurbaşkanı Başdanışmanı Büyükelçi Akif Çağatay Kılıç, Cumhurbaşkanlığı İletişim Başkanlığınca düzenlenen Uluslararası Stratejik İletişim Zirvesi 2023'te (Stratcom Summit '23) "Hibrit Tehditlerle Mücadelede Etkin Diplomasi" başlığını ele aldı.

Kılıç, dünyada cereyan eden çok farklı mücadelelerin olduğuna dikkati çekerek, medeniyetleri, tarihi, kültürleri, insanların sosyal yaşamlarını birleştiren bir şehirde bir arada bulunmanın çok değerli olduğunu söyledi.

Milletvekili olduğu yıllarda yurt dışındaki bir anısını anlatan Kılıç, şöyle konuştu:

"Bir yurt dışı ziyaretine gittim. Karşımda Türkiye'den oraya göç etmiş bir ailenin ferdi olan, artık o ülkede milletvekili konumuna gelmiş bir kişi bana 'Neden Türkiye'nin Cumhurbaşkanı, Ermenistan Cumhurbaşkanı tarafından kendisine yazılan ortak komisyon kurma teklifini içeren mektuba cevap vermedi?' diye sordu. Konu biraz o günlerde Ermenistan'la olan durumlarla alakalıydı. Birinci cevabım şu oldu: 'Danışmanlarınızın işine lütfen son verin. Size yanlış bilgi veriyorlar. Mektubu yazan Türkiye Cumhuriyeti'nin Başbakanı Recep Tayyip Erdoğan, yazdığı kişi Ermenistan Cumhurbaşkanı o zaman. Cevap vermeyen de Ermenistan. Arşivlerini açan da Türkiye.' Bu işin birinci katmanı, ikinci katman ise bu yanlış bilgiyle milletvekili konumuna gelmiş kişi gidip oy kullanacak arkadaşlar. Kendi parlamentosuna gelen bir kanun önergesi veyahut da müzakere içerisinde konuşma yapacak, fikir üretecek, bir sonuca varacak ve oy kullanacak. Sonuç, kullandığı oy kanunu etkileyecek, çıkan kanun vatandaşı etkileyecek, vatandaşı etkilerken bu uluslararası bir konu olduğu için uluslararası ilişkileri etkileyecek."

Sonucun hibrit tehdit olduğunu dile getiren Kılıç, "Sosyal medyada yayılacak, çeşitli platformlarda konuşulacak. Konuyu bilmeyen, araştırmayan, etmeyen, o kişiyi muteber kabul eden birtakım kişiler ve kuruluşlar -bunlar sivil toplum kuruluşları olabilir, başka şeyler olabilir- onu alacak size saldırmaya başlayacak sosyal medyada. Döngü dönecek, sosyal medyada yoğun bir baskı var. Ne olacak? X ülkesinden Türkiye'ye bir sosyal medya saldırısı altındayız. Hibrit tehdit, saldırı başladı." diye konuştu.

Kılıç, hibrit tehdit sonrası Türkiye'de dezenformasyonla ilgili çalışan kurumların görev alacağını belirterek, "Örneğin İletişim Başkanlığı gibi kurumlar diyecek ki: 'Bir dakika, burada bir şey var. Bizim devlet olarak mücadele etmemiz gereken bir dezenformasyon söz konusu. Çalışmamız lazım.' Haydi bu sefer bu taraftan başlayacak o tehdide karşı, o saldırıya karşı cevaplar. Kızışacak iş, sonra karar vericilerin önüne bu mücadele ulaşacak. Sonra ne olacak? Karar vericiler, bir yerde fiziki olarak bir araya geldiklerinde birisi diğerine diyecek ki: 'Yahu senin ülkenden benim ülkeme şöyle bir anlamda doğru olmayan bir saldırı var.' Diğeri diyecek ki: 'Haberim yok, bir bakalım.' Bu döngü böyle yürüyecek. Sonra ne olacak? İlişkiler gerilecek." ifadelerini kullandı.

Sürece vurgu yapan Kılıç, "Ama bir ekşi tat geliyor değil mi? Nereden geldi? Basit, küçücük, aslında hiç de büyük belki görünmeyen küçük bir fitilden, bir başlangıç noktasından yürüdü gitti." dedi.

- "Cumhurbaşkanımız nezdinde Türkiye olarak biz neye isyan ettik?"

Kılıç, Cumhurbaşkanı Erdoğan'ın zirveye gönderdiği mesaja değinerek, "Sayın Cumhurbaşkanımız, zaten sabahki mesajında dünya sistemlerinin ne kadar zorlandığını sizlerle paylaştı, konuşmalarında da ortaya koyuyor ama 7 Ekim'den sonra bu zamana doğru geldiğinizde şahsi düşüncem olarak, Cumhurbaşkanımız nezdinde Türkiye olarak biz neye isyan ettik? Öncesi olan, buraya gelinen, sebepleri ortada olan bir durumun sadece bugünkü sonucuyla ilgilendiğiniz zaman, tarihten gelen birtakım yükünüz sizi serbest konuşmaya müsaade ettirmediği zaman bugün geldiğiniz tabloya geliyorsunuz." diye konuştu.

Katılımcılara seslenen Kılıç, ''Sosyal medyadaki bilgi akışının manipüle edildiğine inanıyor musunuz?'' sorusuna herkesin ''Evet'' yanıtını vermesi üzerine, "Bu, bize neyi gösteriyor? Şu topluluk içerisinde hibrit mücadeleler gibi hibrit tehditler diye baktığımız olaylarda bu salondaki herkes şunu düşünüyor: 'En çok bilgi aldığımız, en çok bilgi akışının olduğu ortamlar güvenilir değil.' Peki o zaman biz burada yaklaşık 15 dakikadır neyi konuşuyoruz? Doğru bilginin olmadığını, teyit edilemeyen bilginin olduğunu, manipülasyonun var olduğunu kabul ettiğimiz bir ortamdaki etkinin bu kadar büyük olmasının sebebi ne?" diye sordu.

Kılıç, dezenformasyonla mücadeleye değinerek, kamu diplomasisinin geleneksel bir yöntem olarak devreye girdiğini ama aynı zamanda bu alanın içerisindeki belki de en temel unsurlardan birinin kaybedilen doğru iletişim isteği olduğunu söyledi.

- "Yahudilere kim ev sahipliği yaptı? Bizim atalarımız yaptı"

Filistin ile İsrail arasındaki çatışmalara dikkati çeken Kılıç, konuşmasını şöyle tamamladı:

"Yakın zaman içerisindeki konuşmalarda ve bu noktadaki yorumlarda ne görüyorduk? Özellikle Cumhurbaşkanımızla ilgili olarak birtakım terimler kullanılıyordu. En baş kullanılan terim ne? 'Antisemitik açıklamalar yapıyor.' Bunları duymuşsunuzdur sosyal medyada, basında, bazı makalelerde, gazetelerde. Antisemitizmin çıktığı yer neresi? Biz değiliz, bizden kastım İslam medeniyeti ve aynı zamanda bizim geçmişimizdeki Osmanlı İmparatorluğu dönemi değil. 500 sene evvel İspanya'dan kovulan Yahudilere kim ev sahipliği yaptı? Bizim atalarımız yaptı. İkinci Dünya Savaşı esnasında yaşananları biliyorsunuz. Bunlar yaşanırken kim yine yardımcı olmaya çalıştı? Türk diplomasisi ve Türkiye olarak biz çok mücadele verdik. Peki nasıl oluyor da hem İstanbul Büyükşehir Belediye Başkanlığı döneminde hem Başbakanlığı döneminde azınlıklar diye tabir ettiğimiz sosyal gruplarla, bu ülkenin parçası olan asli unsuru olan insanlarla en yakın ilişkiyi kuran kişiye yani Cumhurbaşkanımıza böyle bir yakıştırma yapılıyor? Burada bir sıkıntı var demektir. Biraz evvel konuştuğumuz algılar yönetimi... Recep Tayyip Erdoğan sert konuşur ama mert konuşur. Hatanızı yüzünüze söylediği için rahatsız oluyorsunuz. Ondan sonra hibrit yolları kullanarak algı operasyonu yapmaya çalışıyorsunuz. Doğru değil gerçekleri görün."