1995 yılından bu yanagözaltında kaybedilen yakınlarının akıbetini sormak ve faillerin yargılanması talebiyle İstanbul'da Galatasaray Meydanı'nda toplanan Cumartesi Anneleri 1008'inci haftada, 20 Temmuz 1992’de gözaltına alındıktan sonra haber alınamayan Hasan Gülünay için bir araya geldi.

Galatasaray Meydanı'nda bir araya gelen Cumartesi Anneleri ve insan hakları savunucuları, karanfil ve gözaltında kaybedilen yakınlarının fotoğraflarını taşıdı.

Polis barikatı önünde gerçekleştirilen eylemde açıklamayı gözaltında kaybettirilen Ferhat Tepe’nin ablası Ayşe Tepe yaptı.,

İstanbul Valisi Gül'den 'havai fişek' uyarısı İstanbul Valisi Gül'den 'havai fişek' uyarısı

Yaptığı açıklamada Tepe, Hasan Gülünay'ın kaybolmasını ve aradan geçen 32 yılda yaşananları anlattı.

Tepe şu sözleri yer verdi: 

"Hasan’la aynı tarihlerde İstanbul Emniyet Müdürlüğü’nde sorguda olan bir tanık ( E.Ç.), ağır işkence görmüş bir kişinin yanlışlıkla kendi bulunduğu hücreye atıldığını ve bu kişinin “Ben Hasan Gülünay, beni gözaltında kaybetmeye çalışıyorlar!” dediğini, yanlışlık fark edilince de apar topar hücreden götürüldüğünü açıkladı. Bu iki açıklamanın ardından hem ailenin hem de tanıklık yapan kişinin evleri polis tarafından basıldı ve konuşmamaları için tehdit edildiler. Ayrıca, 19 Temmuz 1992 tarihinde gözaltına alınan H.B, Gayrettepe’de günlerce işkence gördüğünü ve işkencecilerin kendisine “Hasan Gülünay’ı öldürdük, sıra sende” dediğini açıkladı.

Aile; Başbakan, İçişleri Bakanı ve TBMM başta olmak üzere resmi mercilere başvurdu. Yargı makamları, olayla ilgili delilleri toplamadan, tanıkları dinlemeden ve etkili bir soruşturma yürütmeden zaman aşımı süresinin dolduğu gerekçesiyle “kovuşturmaya yer olmadığı” kararı verdi. Karara yapılan itiraz reddedildi. Bunun üzerine aile, 2013 yılında Anayasa Mahkemesi’ne bireysel başvuru yaptı. Anayasa Mahkemesi, 21 Nisan 2016 tarihinde sadece “yaşam hakkı kapsamında etkili soruşturma yürütme yükümlülüğünün ihlal edildiğine” hükmetti. Ancak zamanaşımı sona erdiği için soruşturmanın yeniden açılmasına gerek olmadığına karar verdi. Anayasa Mahkemesi’nin zamanaşımını mutlak bir engel olarak kabul eden bu yorumu, insan hakları normlarına aykırıdır. AİHM’nin konuyla ilgili yerleşik içtihadıyla uyumlu değildir. Bu karar, bireysel başvurunun gözaltında kaybetmelerde etkili bir başvuru yol olmadığına dair iddiamızı güçlendirmektedir.

1008. haftamızda bir kez daha hatırlatıyoruz: Zorla kaybetme suçu, doğası gereği devam eden bir suçtur. Bu suç, zorla kaybedilen kişinin bedeni bulunmadıkça ve akıbeti açığa çıkarılmadıkça işlenmeye devam eder. Dolayısıyla devletin Hasan Gülünay dosyasında gerçeği açığa çıkarma ve failleri cezalandırma yükümlülüğü devam etmektedir. Bu yüzden siyasi ve adli makamları bir kez daha Gülünay dosyasında uluslararası hukuktan kaynaklanan yükümlülüklerini yerine getirmeye ve ihlalin sonuçlarının ortadan kaldırılması için etkili bir giderim yolu sunmaya çağırıyoruz. Kaç yıl geçerse geçsin; Hasan Gülünay için, tüm kayıplarımız için adalet istemekten, devletin evrensel hukuk normları içinde hareket etmek zorunda olduğunu hatırlatmaktan vazgeçmeyeceğiz."

Editör: Ziya Burak Erol