Kültür-Sanat

CSO’da “Sesin Derinliğine Kromatik Dokunuş” performansı

Sanatçı ve akademisyen Doç. Dr. Özge Gökbulut Özdemir, Ankara Kültür Yolu Festivali kapsamında müzikalitenin ve renklerin birlikteliğine dayanan “Sesin Derinliğine Kromatik Dokunuş” performansıyla festivalde bir ilki gerçekleştirdi.

Abone Ol

Naz Akman

Yurt genelinde yüzlerce etkinliğe ev sahipliği yapan Türkiye Kültür Yolu Festivali, 11’inci durağı Ankara’da katılımcılara görsel işitsel bir şölen sunmaya devam ediyor. 29 Ekim’e kadar Başkent Ankara’da çok sayıda kültürel sanatsal organizasyonun devam edeceği bugünlerde CSO Ada Ankara’da sahnede müzik ve resmin eş zamanlı performansı katılımcılardan beğeni topladı. Sanatçı ve akademisyen Doç. Dr. Özge Gökbulut Özdemir, “Sesin Derinliğine Kromatik Dokunuş” performansı ile müzikalitenin ve renklerin birlikteliğine dayanan bir performans sanatı deneyimi sundu. Müzik ve resimle eşzamanlı bir şekilde sahnede etkileşimli performans gerçekleştiren Özdemir, daha önce Art Ankara’da karanlık serisi ile ortaya koyduğu çalışmaya bir yenisini ekledi. Keman, viyola ve viyolonselden oluşan trio eşliğinde bir saat boyunca katılımcılarla sahnede beş metre uzunluğunda 180 cm yüksekliğindeki tuvali tamamlayan Özdemir’in çalışması sergilenmek üzere ana salona konuldu.

Üretime tanıklık

Daha önce de siyah tuval üzerine “İçi dışı resim, içi dışı kadın” çalışmasıyla depremin gölgesinde kadınların karanlığına dikkat çeken Özdemir’in bu çalışmaları da festival kapsamında CSO Ada Ankara’da sergileniyor. Özdemir, izleyiciyle etkileşim içinde gerçekleştirdiği performans dizisine ilişkin “Enstrümantal müziğin soyut doğası sanatçının soyut resim performansı için özel bir atmosfer oluşturuyor. Müziğin ritmi ve melodisiyle hareket eden fırçalar, tuval üzerinde müziğin seslerini ve duygularını izleyicilere taşımakta ve izleyiciyi müziğin ve resmin soyut dünyasına bir adım atmaya çağırmaktadır. Bu performans dizisi karanlık serisini aydınlatma niteliğinde bir çalışmadır. Bu eserler o günün koşullarında izleyicilerle birlikte farklı mekanlarda kendine has atmosferinde sahnede doğdu. Alternatif mekanlarda sanat yapmak mümkün, orayı deneyimlemek yeni bir şeyin orada doğmasına aracılık etmek oldukça kıymetli bir deyimdir. Sanat izleyicileri böylelikle bitmiş bir eseri değil eserin üretim sürecini/doğumunu görüp, adeta buna tanıklık etmiş oldu. Bu tanıklık, eseri sanatçının ötesinde izleyici ve dinleyiciyle birlikte üretime yani ortak üretime vesile oluyor. Bu performansta disiplinler arası bir performans oldu hem seyir hem dinlenilen tiyatral bir etkinlikti. Eseri katılımcılarla birlikte yarattık” dedi.

Sanatın üretim sürecine tanıklık neden önemli?

Sanat toplum buluşmalarının özellikle soyut çalışmaları anlama/yorumlama konusunda sanat izleyicisine önemli fırsatlar sunduğunu belirten Özdemir, “Sanat toplum buluşması akademik açıdan da incelediğim, önemsediğim bir konudur. Sanat sağlıklı bir toplumun gerekliliğidir, bizi besleyen doğamıza ait olan bir enstrümandır. Temsili olarak aynı dünyayı, aynı zamanı, mekanı paylaştığımızı ortaya koyuyor. Sanat atmosferini şehre dağıtmak, yaygınlaştırmak durumundayız. Sanat doğaldır, yaşamın akışında olan, lüks değil temel bir ihtiyaç olan bizleri donatan böylesine değerli bir alanı herkese açabilmeliyiz. Bu durum izleyici/ dinleyici için de oldukça önemli çünkü hepimiz yaratıcı yetilerle doğuyoruz ve yaşarken bir şekilde bu yetilerimizi farkına varmadan kaybediyor veya önemsemiyoruz. Şehri sanatla, resimle heykelle, müzikle ne kadar çok donatırsak çocukların gençlerin ilham almasını, sanata yönelmesini sağlayabiliriz. Çünkü görmediğiniz bilmediğiniz bir şeye ilgi duymamız veya kendimizi geliştirmemiz pek olası değil. Oysa bu festival gibi sanatı toplum geneline ne kadar yayarsak yeni sanatçı adaylarının doğmasına vesile olabilir veya farkındalığı yüksek sağlıklı bireyler yetiştirebiliriz. Bu nedenle Kültür Yolu Festivali’ni önemli buluyoruz. Şehir meydanları gibi halkın bir araya geldiği alanlarda estetiği sanatı deneyimlemek sanata yönelik ilgiyi artırıyor. Yaratıcı şehirler yaratmanın bir yolu da şehir ve sanatı birleştirmektir. Bu tarz kamusal alanlarda resim yapmak sanatçının da yaratım sürecini geliştiriyor” sözlerine yer verdi.

“Şehirde sanata dair daha çok izler görebilmeliyiz”

Dünya genelinde sokak sanatına yönelik ilginin artışına da dikkat çeken Özdemir, “Dünya genelinde sanatçılar sokak sanatına yönelmiş durumda, son makalemde de sokak sanatının, sanatın dışarıya açık halini, yaşamın içindeki halini sokak performansçısı Banksy örneğiyle irdelemiştim. İnsanın/sanatçının kendini ifade edebileceği alanlara olan ihtiyacı her dönem olmuştur. Bu ifade biçiminde estetiğin dışında bir durum söz konusu. Sokak sanatında bir başkaldırı görüyoruz ki bu da sanatın özüdür. Ankara’da da sokak sanatı artıyor. Kimi zaman kamu yönetimi tarafından da siparişe dayalı bu tarz işler ortaya çıkabiliyor. Şehre estetik değer katacak bu tarz çalışmaları önemsiyorum. Sanatçılara bunun için alan tanınmalı. Bu görsel bir kültür ve tarihe bir nottur, sadece renk değil bir söylemdir, nefes almak ve nefes aldırmaktır. Kimi duvarlar yaşayan müze gibidir, toplumun hafızasıdır. Bu nedenle şehirde sanata dair daha çok izler görebilmeliyiz” diye konuştu.