Gaziantep’te kâğıt toplayıcılığı yapan Güler ve Suriyeli Hasan, yıllık 40-50 ton atık topluyorlar. Günlük sadece 250-300 lira kazanabilen atık toplayıcıları bin bir zorlukla karşı karşıya. Araçlarına el konuluyor, polis tarafından karakola götürülüyor, toplumdan dışlanıyorlar.
CİHAT ÖZTÜRK / GAZİANTEP Özellikle büyükşehirlerde rastladığımız kâğıt toplayıcıları, el arabalarıyla sokak sokak dolaşıp çöp konteynerlerinden aldıkları atıkları satarak geçimlerini sağlamaya çalışıyorlar. 22 Haziran 2022’de, Çevre, Şehircilik ve İklim Değişikliği Bakanı Murat Kurum imzasıyla, kamuoyunda “kâğıt toplayıcıları” olarak bilinen ve herhangi bir işletmeye bağlı olmaksızın atık toplayıcılığı yapan vatandaşlarla ilgili 2022/6 sayılı Bakanlık Genelgesi yayımlanmıştı. Herhangi bir işletmeye bağlı olmaksızın atık toplayıcılığı yapan vatandaşlarla ilgili bir dizi tedbir ve kararları içeren “Atık Toplayıcıları” konulu Bakanlık Genelgesi ile plastik, kâğıt ve metal gibi değerlendirilebilir atıkların toplanmasına çekidüzen getirmeyi amaçlıyordu. Bakanlık, atık toplayıcıların daha iyi şartlarda çalışabilmeleri için yayınlanan genelge kapsamında artık kâğıt toplayıcılarının da bir mesleki statüsü olacak ve kendilerine “Bağımsız Sıfır Atık Toplayıcısı Kartı” verilecekti. “Çöp temizliyorum, yeniden ekonomiye kazandırıyorum” Bakanlığın yayınladığı genelgenin üzerinden yaklaşık bir yıl geçerken, 20 yıldır kâğıt toplayıcılığı yapan Rauf Güler, çalışma şartları ve yaşadığı sıkıntıları şöyle anlatıyor: “Günüm sürekli çöplerle, çöplerin arasında geçiyor. Yaklaşık 20 yıldan beri bu işi yapıyorum. Antep toprağında yıllık ortalama 40-50 ton atık topluyorum ve kazancım günlük 250 lira. ‘Bugünün şartlarında bu paraya ne alabilirsiniz’ diye bir düşünün. Şimdilik kendimi doyurursam, kimseye muhtaç olmazsam şükrediyorum. Genelgeden sonra sıkıştırdılar bizi, ‘Yasak’ dediler. Bazen işe geceleri çıkıyoruz. Bir gün yakaladı ekipler karakola götürdü. Suçum ne biliyor musunuz? Gecenin saat 01:30’ da yolun kenarında, hane olmayan yerde çöpün içine elimi sokup ekmeğimi kazanmak. Arabamı, ‘Trafiğe böyle çıkması sakıncalı’ diyerek bağladılar. Hiçbir şey yapamadım… Valiliğe dilekçe verdim topu, Çevre ve Şehircilik Bakanlığı’na atıp ‘Çıkartılan kanunla çöplerden atık toplamak yasak’ dediler. Niye?.. Yani atıyorum, tek kayıt dışı kazanç sağlayan ben miyim? Kazandığım zaten günlük 250 lira, bununla bakkala, kasaba, manava gider yiyecek alırım, ekonomiye can veririm. Atık topluyorum, ekonomiye katkı sağlıyorum, kirliliği önlüyorum. Antep’in toprağından, yılda 50 ton çöp temizliyorum kardeşim, yeniden ekonomiye kazandırıyorum ben. Buradaki olay, rant büyük… Rant büyük olunca hani bir deyim var ya ‘Büyük balık, küçük balığı yutar’. Büyük balıklar diyor ki ‘Bunu biz yiyelim ufaklara ne olursa olsun’. Korona dönemlerinde kelle koltukta çalıştım, insanlar patır patır ölürken, ben çöpün içinden evimin rızkını, helalini kazanmak için uğraştım. Kazandığım 200 - 300 lira, benim hayatımı kurtarır mı? Bir hastalığa yakalansam ya da aldığım hastalığı, enfeksiyonu evime, çocuklarıma götürsem ne olur?.. Bizi kendi halimize bıraksınlar, kimseden bir yardım dilenmiyoruz. “Şirkete bağlanmak isterim” Çevre, Şehircilik ve İklim Değişikliği Bakanlığı’nın geçen Haziran’da, atık toplayıcılığı yapanlara yönelik yayımladığı genelgesi konusunda da Güler, şunları söyledi: “Şirketlere bağlanalım. Ben isterim, beni resmileştirsinler. Bana kıyafet versin, insanlar beni yanlış gözle görmesin. Beni burada bir firmaya bağlı olarak atık toplayan bir insan olarak bilsinler çok daha iyi. Şurada atık toplarken kimileri ‘Helal olsun’ diyor, kimileri de ters gözle bakıyor. Halbuki helalimizle iş yapmaya çalışıyoruz. Şirketlere bağlı olarak çalışırsam, benim için çok iyi olur. 15 yıldır bu bölgedeyim. Mahalle sakinleri beni tanıyor. Şunu söylerler ‘Bu adam, ekmeğini kovalayan, en azından bildiğimiz biri’. Yanlış anlayan o gözler, üzerimizden kalkar. En azından benim de kafam rahat olur. Bir yerde durduğum zaman çok korkuyorum yalan söylemeyeyim.” “Bu işi yapmaya hakkımız yokmuş gibi davranılıyor” Suriye’deki savaştan kaçıp Gaziantep’e göç eden Mustafa Hac Hasan ise kâğıt toplayıcılığı hikâyesini şöyle aktarıyor: “8 yıl önce iş savaştan kaçıp ailemle birlikte Gaziantep’e geldik. Elim sakat olduğu için önceleri çalışamadım. Babamı iç savaşta kaybettik. Önceleri annemin kâğıt toplayıcılık yapmasıyla geçimimizi sağladık. Şimdi ise kardeşim Ahmet’le işe çıkıyoruz. O, bana yardımcı oluyor. Günde yaklaşık 250-300 TL arası kazanıyoruz. Bazen buradaki yerli kâğıt toplayıcıları tarafından ayrımcılığa maruz bırakılıyoruz. Bizlere, bu işi yapma hakkımız yokmuş gibi davranılıyor. Yetimiz, 10 kardeşiz. Bu işten elde ettiğimiz gelirle geçinmeye çalışıyoruz. Gaziantep’te İbrahimli ve Gazi Muhtar mahallelerinde kâğıt toplamaya çalışıyoruz. Zabıtalar arabalarımıza el koyuyor. Bugüne kadar 5 tane arabamızı aldılar. Topladığımız ürünleri Nizip Caddesi’nde özel bir firmaya veriyoruz.”
Editör: Ahmet Ertüm