Genel

Çocuk istismarına karşı yasal düzenlemeler yapılmalı

Abone Ol

BERFİN KARAMAN Dünyanın birçok ülkesinde çocuklara yönelik istismar, acıtan bir gerçek olarak karşımıza çıkıyor. Çocuklar için en güvenli olduğu belirlenen ülkelerde bile çocukların yüzde 20’si birçok istismar ve kötü muameleye maruz kalıyor. Türkiye İstatistik Kurumu’nun (TÜİK) verilerine göre, Türkiye’de çocuk istismarıyla ilgili dava sayısı, son 10 yılda yaklaşık 3 kat arttı. The Economist’in yaptığı araştırmalara göre ise, Türkiye’de çocuk istismarına karşı hukuk sisteminde boşluk olduğu, istismara karşı ulusal bir eğitimin olmaması ve resmi verilerin paylaşılmaması eksiklik olarak görülüyor. Öte yandan, pandemi döneminde internet üzerinden çocuk istismarının endişe verici bir şekilde arttığı, çocuk istismarı vakalarının bazı ülkelerde 3 katına kadar çıktığı belirtiliyor. Pedagog Merve Demirciyanlar ile hızla artan çocuk istismarını konuştuk. Demirciyanlar, Türkiye’de çocuk istismarının her yıl arttığına dikkat çekerek, çocuk istismarı vakalarını büyük bir endişe ve öfkeyle takip ettiklerini belirtti. Kadına yönelik şiddette görüldüğü gibi çocuk istismarında da “cezasızlık politikalarının” eksikliğinin önemli olduğunu vurgulayan Demirciyanlar, “Çocuk istismarının yükselmesinde; etkin yargılama yapılmaması, birçok durumda failin kim olduğunun yargılamaya etki etmesi, koruyucu ve önleyici politikaların eksikliği büyük rol oynuyor” dedi. Çocuklara yönelik istismarın 4 ayrı grupta incelendiğine değinen Demirciyanlar, şunları anlattı: “Çocuğun farklı bölgelerde, farklı iyileşme evrelerinde yaraları bulunması, bunların tekrarlaması, sigara söndürme izi veya keskin sınırlı yanık yaraları gibi oyun aktivitesi ile açıklanamayacak yaraları olması, ‘fiziksel istismarı’ doğrudan düşündürmelidir. Ağız bölgesi, kalça, bacak veya genital bölgede oyun aktivitesi ile bağdaşmayan, öykü ile uyumlu olmayan, oyun arkadaşlarınca açıklanamayan, tekrarlayan yaralanmalar görülüyorsa ‘cinsel istismar’ bulgusudur. ‘Duygusal istismar’da ‘Yaramazlık yaparsan sana bakmam, yetimhaneye bırakırım’ veya ‘Sen bundan ne anlarsın, o okulu zaten kazanamazsın’ gibi ifadelerle kendini gösterir. Çocuktan, yaşı ve gücünün kaldıramayacağı taleplerde bulunulması şeklinde gerçekleşir. Son olarak ‘ihmal’, gerekli aşılarını yaptırmamak, çocuğun okula gidip öğrenim görmesine izin vermeyecek şekilde yaşına/gelişim düzeyine uygun olmayan işleri yapması için zorlamak, başka işlerde çalıştırmak, mevsime uygun giydirmemek, beslenmesini sağlamamaktır.” [caption id="attachment_451686" align="alignright" width="406"] Pedagog Merve Demirciyanlar[/caption] İstismar nasıl anlaşılır? Demirciyanlar, çocuk istismarının son yıllarda medyaya, kitle iletişim araçlarına giderek daha fazla yansıyan bir konu olarak her geçen gün daha fazla tartışıldığına dikkat çekti. Bir çocuğun ihmale uğradığını anlamak için onun yaşına uygun ihtiyaçlarının mutlaka bilinmesi ve çocuğun gözlemlenmesi gerektiğini vurgulayan Demirciyanlar, “Acil servis ve bazı poliklinik ortamlarında hastaya uzun zaman ayırmak oldukça zor olabilmektedir. Öncelikle iyi bir gözlemci olmak gerekir. Yalnızca öykü bile, bize önemli ipuçları verir. Sıklıkla çocuklar ‘ağaçtan düştü, ayağı takıldı düştü’ veya ‘kardeşiyle arkadaşıyla şakalaşırken yaralandı’ gibi öykülerle getirilirler. Dikkatli öykü alan bir hekim, bazı uyumsuzlukları fark edecektir” ifadelerini kullandı. Çocukların iddia edilen yaralanma mekanizmalarının gelişim düzeylerine uygun olması gerektiğinin altını çizen Demirciyanlar, “Örnek veriyorum eğer kapalı bir ilaç kutusunu açıp içindeki ilaçları içmesi, deterjan kutusundaki kimyasalı ağzına alması için buna uygun gelişim düzeyleri aranmalıdır. 3 aylık bir çocuğun, bir ilaç kutusunu açıp içindeki ilaçları yutması olanaksızdır. Bu çocuğun zehirlenmesi ancak ebeveynin ihmali veya kötü niyeti ile açıklanabilir. Kendine zarar verme davranışı ergenlik dönemi öncesinde olmayacağından her türlü yaralanmada çocuk istismarı şüphesi varlığı söz konusudur” değerlendirmesini yaptı. Duygusal ve davranışsal tepki biçimleri Cinsel istismara uğrayan çocukların genellikle bu durumu diğer travmalarda da olduğu gibi bazı duygusal ve davranışsal tepkilerle dışarı vurduklarına işaret eden Demirciyanlar, sözlerine şöyle devam etti: “Bu tür tepkilerin, çocuk dünyasında bir yardım çığlığı olduğu, çocuğun hayatında bir strese işaret ettiği unutulmamalıdır. En sık görülen belirtiler arasında uyku güçlükleri, kabuslar, bedensel ağrılar, içe kapanma, ağlamada artış, korku ve kaygıda artış, öfke patlamaları, yalnız kalmak istememe (özellikle belli kişilerle), yaşına uygun olmayan cinsel kelimeler kullanma ya da davranışlarda bulunma (bunu oyunlarında ya da resimlerinde gösterebilir), mesane ve bağırsak kontrolünde zorluklar ve kendine zarar verme davranışları sayılabilir. Ancak hiçbir duygusal ya da davranışsal tepki göstermeyen çocuklar da olduğu unutulmamalıdır.” Çocuk istismarı sonucunda okul başarısızlığından topluma uyumsuz davranışlara, suça itilmeden depresyon ve diğer psikiyatrik bozukluklara kadar çok geniş bir yelpazede sorunlar yaşandığını anlatan Demirciyanlar, “Yine de bilimsel anlamda neden-sonuç ilişkisi kurmak kolay değildir. Çünkü sayılan durumlar, stres yükünün arttığı hemen her durumda görülen sonuçlar olabilir” diye konuştu. “Hekim, suç şüphesi taşıyan olguları bildirmekle yükümlü” Demirciyanlar, çocuk istismarına karşı hekimlerin suç duyurusunda bulunabileceğini bildirip şunları söyledi: “Çocuğun yaşına uygun oyun aktivitesi ile uyumlu olmayan yaralar, göz çevresi, sırt ve genital bölgede yalar varsa net bir öykü ve tanıkların doğrulaması ile ayırt edilebilir. Ağız bölgesi, kalça, bacak, sırt gibi yumuşak dokuya sahip bölgelerde sık olarak yaralanmalar görülüyorsa çocuk istismarı düşünülmelidir. Bu tür travmaları gören hekim adli rapor tutarak durumu savcılığa bildirmelidir. Hekim, hem Türk Ceza Kanunu hem de Tababet ile ilgili yasalar ışığında suç şüphesi taşıyan olguları bildirmekle yükümlüdür. Bu durum, genellikle adli rapor şeklinde bildirilen araçla kolluk güçleri üzerinden savcılığa bildirme şeklinde olmaktadır. Her hastanede bölge karakolu tarafından görevlendirilen kolluk gücü bulunur ve onun ofisinde kayıt yapılan bir defter ve adli rapor arşivi bulunmaktadır.” Aileler ne yapmalı? Ailelerin, çocuklarıyla sağlıklı bir iletişimde olmasının öneminin altını çizen Demirciyanlar, yapılması gerekenleri şöyle sıraladı: “Aileler, çocuklara beden sağlığı ve güvenliğini ile hayır demeyi mutlaka öğretmeli. Bununla birlikte cinsel konularla ilgili konuşmaya açık olduklarını hissettirmeleri ve çocuğun bu konuda merak ettiklerini ailesiyle konuşmasını teşvik etmeleri gerekiyor. Ayrıca, çocuğun arkadaş ortamında ya da internette maruz kaldığı bilgileri takip etmeliler. İnternet koruma programlarını kullanmalılar. İletişim ve güven ilişkisinin korunduğu ailelerde çocuklar, bu konuda aileleriyle konuşabiliyorlar. Bununla birlikte cinsel istismara maruz kalan çocuğun ve ailesinin, acil profesyonel değerlendirme ve tedavi görmeleri gerekmektedir. Aileler böyle bir durumda, sakin olmalı ve çocuğu sorguya çekmemeli. Bilgilerin yönlendirme yapmadan, uygun şekilde bir profesyonel tarafından alınması oldukça önemli. Değerlendirmeyi takiben sürdürülen tedavi yoluyla ise çocuklar özsaygılarını yeniden kazanabilir ve bu olaydan kaynaklanan suçluluk, kaygı, korku, öfke gibi duygularıyla baş etme becerileri kazanabilirler. Dolayısıyla olayı unutmalarını sağlayamasak da bu olayın hayatlarının geri kalanını olumsuz etkilemesinin önüne geçmiş olabiliriz.” Demirciyanlar, çocuklara yönelik her türlü istismara karşı yasal düzenlemeler yapılması gerektiğini vurgulayarak açıklamalarını şöyle bitirdi: “Çocuğun istismarı, hiçbir kamu görevlisi tarafından; ‘kaza, doğal afet, fıtrat, kader, kısmet, istisna, müstesna, tatsız bir olay, münferit hadise’ şeklinde asla tanımlanmamalıdır. Devlet, yükümlülüğünü yerine getirerek; çocuğa karşı istismar suçu işleyen her türlü kişi, kurum ve yapılarla ilgili cezasızlık politikasına derhal son vermeli ve çocuğun cinsel istismarının yolunu açan, failleri güçlendirerek çocukları savunmasız bırakan yasal dayanakları ortadan kaldıracak gerekli düzenlemeleri acilen yapmalıdır.”