Şiddet eğiliminin giderek arttığı günümüzde, kadın hakları konusunda bilinçlenmek herkes için önem arz ediyor. Türkiye’de çeşitli sivil toplum kuruluşları vatandaşları cinsiyet temelli ayrımcılık konusunda eğiterek felaketlerin önüne geçmek için çalışmalarını sürdürüyor. Kadınları birey olarak görmeyen, hatta “sahiplendirmek” isteyenlerin söz hakkı olduğu ülkemizde kadınlar haklarını nasıl arayacak? Önümüzdeki süreçte Türkiye’de sıkça rastlanacağı düşünülen hak ihlalleriyle mücadele için neler yapabilir, nerelerden destek alınabilir?
CEMRE POLAT/ANKARA- Türkiye, kadınların kazanılmış haklarını geri götürmeye yönelik ciddi tehlike ve tehditlerle karşı karşıya. İçinde yaşadığımız tarihi dönemde, bugüne dek elde edilen kazanımları korumak amacıyla bu saldırılara karşı ortaklaşa mücadele edilmesi hayati önem arz ediyor. Cinsiyet temelli şiddet eğiliminin giderek arttığı dünyada, en temel hak olan yaşama hakkını dahi korumak zorunda kalan kadınlar için, bilinçlenmek zorunlu hale geliyor.
Cinsel şiddet, ekonomik şiddet, sözlü şiddet, dijital şiddet, flört şiddeti, psikolojik şiddet ve fiziksel şiddet gibi hiçbir şekilde meşrulaştırılamayacak şiddet türlerinin öğrenilmesi ve topluma bunlarla mücadelede neler yapılması gerektiğinin öğretilmesi hayati önem taşıyor. Kadınlar başta olmak üzere tüm toplumun cinsiyet temelli hak ihlallerine dikkat çekmesi ve karşı koyması gerekiyor. Bunun en güçlü yolu, örgütlü mücadeleden geçiyor. Bu noktada ise sivil toplum kuruluşları ve dernekler önemli bir yer tutuyor.
Türkiye’de kadın haklarını korumak ve toplumu bu konuda eğiterek felaketlerin önüne geçmek için çeşitli sivil toplum kuruluşları çalışmalarını sürdürüyor. Kadınları birey olarak görmeyen, hatta “sahiplendirmek” isteyenlerin söz hakkı olduğu ülkemizde kadınlar haklarını nasıl arayacak?
Öncelikle ülkemizde gelinen noktada kadınların hak ihlallerinin taşları yasal mevzuatlarla nasıl döşenmiş hatırlayalım. Türkiye Kadın Dernekleri Federasyonu’nun son 15 yılda Türkiye’de yaşanan kadın hakları ihlallerini derlediği bilgilere göre:
Türkiye’de son 15 yılda 4 bin 220 kadının yaşama hakkı elinden alındı
Türkiye’de 2008-2023 Nisan ayı itibarıyla 4 bin 220 kadın katledildi. 2009'da Millî Eğitim Bakanlığı yönetmelik değişikliği ile ortaokul ve lise öğrencilerinin nişanlanmasını serbest bıraktı. 2011’de Kadın Bakanlığı kaldırılarak Aile Bakanlığı kuruldu, böylelikle kadın, birey olmaktan çıkarılarak aile yapısının bir parçası haline getirildi.
2012’de getirilen 4+4+4 sistemiyle kız çocukları örgün eğitimin dışında kaldı ya da “din eğitimi” adı altında çeşitli kurumlara gönderildi. Kürtaj, tüm sağlık kurumlarında yasaklandı. Kamu kreşleri kapatılarak Diyanet tarafından kreşler açılmaya başlandı.
2013'te evli öğrencilerin açık öğretim lisesine yönlendirilmesi düzenlemesiyle lise çağlarında evliliğin önü açıldı.
2015'te Anayasa Mahkemesi, resmi nikah kıyılmadan dini nikah kıyan imam ve çiftlere ceza verilmesini öngören Türk Ceza Kanunu (TCK) maddesinin kaldırılmasına karar verdi. Bu hamle, "Çocuk yaşta evliliklerin ve çok eşliliğin önünü açan karar" olarak tarihe geçti.
2015'te Anayasa Mahkemesi "Çocukların cinsel ilişkiye rıza yaşının 15'ten 12'ye indirilmesinin önünü açtı. Mahkemenin iptal gerekçelerinden biri, fiilden sonra mağdurun yaşının ikmali ile fiili birlikteliğin resmi evliliğe dönüşmesi ihtimaliydi. Yani "evlilik" ihtimali değerlendirilerek bir cezasızlık öngörülmüştü.
2016'da Türkiye Büyük Millet Meclisi’nde kurulan “Boşanmaların Önlenmesi Komisyonu”, hazırladığı raporla, çocuk istismarcısının tecavüz ettiği çocukla 5 yıl boyunca "sorunsuz" ve "başarılı" bir evlilik sürdürmesi halinde denetimli serbestlikten yararlanmasını öneriyordu. Raporda ayrıca cinsel saldırı, cinsel istismar ve reşit olmayanla cinsel ilişki suçlarında hadım uygulanması önerisi de vardı.
Kadınların şiddete karşı korunma hakkının sınırlandırılması, boşanmanın zorlaştırılması, nafaka ve mal paylaşımı haklarının yok edilmesi, aile danışmanlığının, aile hukukunun dini temele oturtulması da komisyon önerileri arasındaydı.
2016'da Anayasa Mahkemesi, çocuklara yönelik cinsel istismar suçunu düzenleyen TCK'nin 103’üncü maddesindeki 15 yaşını tamamlamamış her çocuğa karşı gerçekleştirilen her türlü cinsel davranışın cinsel istismar sayılacağına ilişkin hükmü iptal etti. Bu iptale kadar, TCK'nin çocuk istismarını düzenleyen 103’üncü maddesine göre, "15 yaşını tamamlamamış her çocuğa karşı gerçekleştirilen her türlü cinsel davranış" cinsel istismar sayılıyordu. 2016'da dönemin Adalet Bakanı Bekir Bozdağ, cinsel istismar suçunda mağdurla failin evlenmesi durumunda cezayı ortadan kaldıran utanç önergesini "Küçüğün rızası" diyerek savundu.
2017'de yapılan bir yönetmelik değişikliğiyle çocuk istismarlarını en çok açığa çıkaran meslek grubu olan rehberlik öğretmenlerinin görev tanımı değiştirildi. Aralık 2017'de müftülüklere resmi nikah kıyma yetkisi veren düzenleme tüm toplumsal tepkilere rağmen Mecliste onaylanarak yürürlüğe girdi. Böylece din insanları aile hukukuna karışabilecek özneler haline getirildi.
Toplumsal yaşamın ve aile yaşamının temel kurallarını içeren Medeni Hukuk, "dini hassasiyetler" adına delindi. 2018'de Adana ve Antalya'da 5 yaşın altındaki iki çocuğun istismarının yarattığı büyük tepki üzerine, çocuk istismarında cezaların artırılması yeniden gündeme getirildi. Mart ayında meclis gündemine gelen çocuk istismarı ile ilgili özel komisyon kurulması talebi önerinin nitelikli olmadığı gerekçesiyle reddedildi ve konuyla ilgili çıkan haberlere erişim engeli getirildi.
2018'de yasayla, küçük çocuklara yönelik tecavüz suçunun cezasının artırıldığı öne sürülse de 12 yaş kademelendirmesiyle "cinsel ilişkiye rıza yaşı" 12'ye düşürüldü. Bunun sonucu olarak kız çocuklarının zorla ve erken yaşta evlendirilmelerinin yasal yolu açıldı.
2020’de nafakaya süre sınırı getirilmesi tartışmaları başladı. 2021'de Türkiye, İstanbul Sözleşmesi'nden tek imza ile hukuksuzca ayrıldı...
2022’de İstanbul Sözleşmesi’nden geri çekilmeye itiraz edilerek açılan Danıştay davalarında eylemin hukuki olduğu mahkeme kararı alındı. 6284 sayılı yasadan vazgeçilmesi tartışmaları başladı. 2023’te ise mecliste kadın düşmanı söylemleriyle gündeme gelen isimler yer almaya başladı.
Türkiye için bir kader tayini olarak nitelendirilen Cumhurbaşkanı ve 28. Dönem Milletvekili Genel Seçiminin ardından mecliste söz hakkına sahip kişiler göz önüne alındığında yakın süreçte Türkiye’de sıkça rastlanacağı öngörülen bu hak ihlalleriyle mücadele için neler yapabilir, nerelerden destek alınabilir?
Çok sayıda sivil toplum kuruluşu ve dernek, şiddet mağduru kadınlara psikolojik destek ve sığınma konusunda destek sağlıyor, ayrıca kadın ve LGBTİQ (Lezbiyen, Gay, Biseksüel, Travesti, Transseksüel, Intersex, Queer) haklarıyla ilgili farkındalıkları artırmak amacıyla toplumu eğiterek türlü felaketlerin önlenmesine önayak oluyor. Gerektiğinde destek alınabilecek ve her zaman destek verilebilecek o kuruluşlardan bazıları:
Türkiye Kadın Dernekleri Federasyonu
Kadının kalkınması yoluyla toplumun maddi ve manevi kalkınması için çalışmak ve bu konuda yardımlaşma ve dayanışmayı sağlamak amacıyla kurulan Türkiye Kadın Dernekleri Federasyonu (TKDF), bünyesinde 10 bağımsız kadın örgütü barındırıyor. TKDF, Türkiye’de 180 şubesi ve yurtdışında 9, ulusal düzeyde 7 temsilciliğiyle yerel, ulusal ve uluslararası alanda çok geniş bir ağa sahip. Feminist aktivizm, savunuculuk, araştırma, veri toplama ve bilgi üretimi, raporlama, eğitim, izleme ve ağ kurma gibi çeşitli yöntemleri bir arada kullanarak toplumsal cinsiyet eşitliliğinin hayata geçirilmesi ve güvence altına alınması için çalışan TKDF, kadınların, kız çocuklarının ve LGBTQI bireylerin uğradığı şiddeti temel bir insan hakları ihlali ve ayrımcılık olarak tanımlamakta ve çalışmalarını hak temelli bir perspektiften sürdürmekte.
Mor Çatı Kadın Sığınağı Vakfı
Şiddetle yüz yüze olan kadınlarla dayanışmayı sürdürmek, aile içindeki şiddete karşı mücadeleyi yaygınlaştırmak amacıyla kurulan Mor Çatı Kadın Sığınağı Vakfı’nda erkek şiddetine karşı mücadele, feminist yöntemlere dayalı olarak yürütülür ve kadınların özgür ve eşit koşullarda yaşadığı, toplumsal cinsiyet temelli ayrımcılık ve erkek şiddetinden uzakta bir yaşam kurabilmeleri hedeflenir.
Erkek şiddetinin, toplumda kadınlarla erkekler arasında var olan eşitsizliklerden kaynaklandığı ve kadın dayanışmasını güçlendirerek eşitsizliklere karşı mücadele etmenin gerekli olduğu düşünülür. Bu amaçla dayanışma merkezi ve sığınakta kadınları güçlendirici sosyal çalışma yapılır. Kadınlarla birebir dayanışma kurmanın yanı sıra şiddetle mücadele etmek ve toplumsal cinsiyet eşitliğini sağlamak için ulusal ve uluslararası sözleşme, kanun ve yönetmeliklerin uygulamaları izlenir, raporlanır ve karar vericilere gerekli politikalara dair öneriler sunulur.
Alandaki bilgi ve deneyimi paylaşmak için şiddet alanında çalışan kadın örgütleri, sivil toplum kuruluşları, barolar ve belediyelerle atölyeler yapılır. Ulusal ve uluslararası kadın örgütleri ile dayanışma içinde kampanyalar ve eylemlilikler yoluyla patriyarkaya karşı, kadınların özgür ve bağımsız hayatlar kurabilmeleri için mücadele edilir.
Kadının İnsan Hakları-Yeni Çözümler Derneği (KİH-YÇ)
Türkiye’de ve uluslararası düzeyde kadının insan haklarını, eşitliği ve ayrımcılığın ortadan kaldırılmasını savunan bağımsız bir kadın sivil toplum örgütü olan KİH-YÇ, hem ulusal hem de uluslararası düzeylerde kadınların, demokratik, eşitlikçi ve barışçı bir toplum düzeninin kurulması ve korunması sürecine özgür bireyler ve eşit yurttaşlar olarak etkin ve yaygın katılımını desteklemekte.
Kadınların, insan haklarını temel alan eğitim programları geliştirip uygulamak yoluyla haklarını kullanabilmeleri için farkındalık ve becerilerini artırmak ve onları toplumsal değişimde aktif olmaları konusunda teşvik etmek, insan hakları alanında çalışan kişilerin ve aktivistlerin, kadın ve LGBTİQ haklarıyla ilgili farkındalıklarını artırmak amacıyla kapasitelerini geliştirmek; kadın hakları ve toplumsal cinsiyet eşitliğini savunan kişileri ve kurumları bir araya getiren uluslararası, bölgesel, ulusal ve yerel dayanışma ağları oluşturarak eşitlikçi ve ayrımcılık karşıtı yaklaşımı güçlendirmek; kadın hakları ve toplumsal cinsiyet eşitliğinin sağlanması ve geliştirilmesi amacıyla ulusal ve uluslararası düzeylerde aktif savunuculuk yapmak, cinsiyet ayrımcılığına karşı çıkabilmeyi ve örgütlenmeyi de destekleyebilecek feminist bilgi, yayın ve araçlar üretmek ve bunları yaygınlaştırmak amacıyla çalışmalarını sürdürüyor.
Kadın Emeğini Değerlendirme Vakfı (KEDV)
Kadınların ekonomik durumlarını ve yaşam kalitelerini iyileştirmek amacıyla kurulan Kadın Emeğini Değerlendirme Vakfı (KEDV), kadınların bireysel ve toplumsal yaşamlarını iyileştirme çabalarını desteklemek, temel ihtiyaçları etrafında organize olarak kapasitelerini geliştirebilecekleri platformlar yaratmak ve çocukların erken çocuk eğitimi olanaklarından yararlanabilmelerini sağlamak üzere faaliyetlerini yürütüyor.
Yoksulluk ve eşitsizliklerin var olmadığı güçlü bir toplum oluşturmaya katkıda bulunmak amacıyla, kadınların yaşamlarını iyileştirme çabalarına destek olmak ve yerel kalkınmadaki liderliklerini güçlendirmek için çalışan KEDV, bu doğrultuda bireysel ve kolektif kapasite geliştirme, kooperatifleşme, ekonomik güçlenme ve afet/göç alanlarında programlar yürütmekte.
Kâr amacı gütmeyen bir sivil toplum kuruluşu olan KEDV, dar gelirli kadınların yoksullukla mücadeledeki uzmanlıklarına, ailelerini ve toplumu geliştirme, dönüştürme güçlerine inancıyla, onlarla ilkeli bir ortaklık anlayışıyla çalışmakta, tüm projelerini onların ve çevrelerinin sinerjisiyle geliştirmekte, yerel yönetimler ve toplumdaki diğer aktörlerle iş birliği yapmakta.
Kadınlarla Dayanışma Vakfı (KADAV)
KADAV, kadına yönelik şiddetle ortak mücadeleye katılırken şiddetten kurtulmak üzere başvuran kadınlara destek sağlamakta ve kadın emeği ve istihdamı alanında farklı düzlemlerde faaliyetler yürütmekte. Son birkaç yıldan bu yana ise bu başlıklara ek olarak çoklu ayrımcılığa maruz kalan göçmen kadınlar, mahpus kadın ve LGBTİ bireylerle dayanışma örgütlemeye çalışıyor.
Çeşitli eğitim programlarıyla kadına yönelik şiddetle mücadele konusunda, kadın danışma merkezine başvuran kadınlara, Vakıf gönüllülerine ve meslek elemanlarına yönelik bilinç yükseltme çalışmaları yapıyor.
Vakıf, çeşitli kurum, kuruluş ve bireylerden sağlanan bağışlar ve üye katkılarıyla maddi kaynak yaratıyor, gönüllü çalışanların destekleriyle varlığını sürdürüyor; kadına yönelik şiddete ilişkin kamuoyunu bilgilendirme ve savunuculuk faaliyetleri yürütüyor.
Kadın Cinayetlerini Durduracağız Platformu
2010 yılında Münevver Karabulut cinayetinin ardından kurulan Kadın Cinayetlerini Durduracağız Platformu, ismini hedefinden aldı. O dönemin kadın kurtuluş mücadelesi değerlendirildiğinde kadın cinayetlerinin, kadınların yaşadığı sorunların en başında geldiği tespiti yapıldı. Sorunun çözümünü de yine kadınların sağlayacağını vurgulamak için öznesi “biz kadınlar” olarak tercih edildi.
“Kadın Cinayetlerini Durduracağız Platformu” ismi sorunun tespitini, hedefini ve bu hedefi gerçekleştirecek özneyi bir arada anlatan etkili bir mücadele örgütüne dönüştü. 2010 yılında çok sayıda kadın ve LGBTİQ+ örgütünün katılımıyla “Kadın Cinayetlerini Durduracağız Platformu” kuruldu. Öldürülen kadınların yakınları ve şiddete uğrayan kadınlar derneğin kurucuları arasında yer aldı.
Kadın Cinayetlerini Durduracağız Platformu, kadın cinayetlerini durdurmak ve kadınların şiddetten korunmasını sağlamak için çalışan bir platformdur. Başta yaşam hakkı olmak üzere her tür kadın hakkı ihlaline karşı mücadele ediyor.
Eşitlik İçin Kadın Platformu: EŞİK
EŞİK, İstanbul Sözleşmesine yönelik saldırılara karşı mücadele eden 300’ü aşkın örgüt, platform ve gruptan oluşuyor. Eşit, özgür yaşama hakkına ve kazanımlara yönelik tehditlere karşı ortak mücadeleye zemin sağlayan EŞİK, bugüne kadar çocukların cinsel istismarı, İstanbul Sözleşmesi, kadına yönelik şiddet gibi pek çok konuda yerel, ulusal ve uluslararası çok sayıda çalışma gerçekleştirdi.