Artun Talay
Olimpiyatlar ile ilgili çok sayıda kişiden yorumlar aldım.
İlk olarak Yahya Sevüktekin’in düşüncelerini paylaşarak başlıyorum.
Siffan Hassan’a ayrı bir parantez açmak gerek. 15000 metrede çok başarılı idi.Bu başarısını önce 5000 metreye sonra 10.000 metreye sonra da maratona taşıdı.
Siffan Hasan’ın önde gitme diye bir modeli yok. Yarışlarda bu görevi başkasına veriyor. Son bölümlerde de istediğini yapıyor. Siffan Hassan önce olimpiyat oyunlarından 10 binde madalya aldı. Ardından 5 bin seçmelerine girdi, 5000 metrede madalya aldı. Sonra maratona girdi, son 10 kilometreye kadar kendini sakladı ve kazandı.
Kadınlar, 1500 metreyi 3.50 dakika, 5 bin metreyi 14 dakika, 10 bin metreyi de 28 dakika civarında koşabiliyorlar. Erkeklerle makas aralığını çok daraltılar.
Mesafelerde artık her şey hesap kitap meselesi olmuş. Sıkışınca ‘alt yapıya önem vereceğiz’ sözü de pratikte çok bayatladı. Her olimpiyattan sonra bu söyleniyor. 4 yıl millet oyalanıyor. Sonra yeniden alt yapıya önem vereceğiz deniliyor. Mesafede başarılı olmak için önce emek veren insanları ve aileleri inandırmak gerek.
Olimpiyat için çalışmanın da çok zahmetli olduğu unutulmamalı. Rahmetli İsmet Iraz,’Türkiye’de milli takıma girmek, olimpiyatta madalya almaktır’ derdi.
Alman atletizm takımı kamp için Antalya’ya gelmişti. Çok sert katılım barajları vardı. Başantrenörü, ‘Bizde barajı geçen çok, onun için sert barajlar koyuyoruz’ demişti.
Hepimizin bildiği ünlü bir Etopyalı maratoncu üç yıl önce öldü. Ama yeri arkadan gelenlerce hemen dolduruldu.
Okyanus adalarındakiler bile olimpiyatta madalya alıyorlar. Çözüm yollarını bulmuşlar. Gerçeği söyleyeyim; Rusya ve Belarus katılsaydı, madalya alanların çoğu alamazdı.
Mesafelere farklı ülkeler ambargo koymuşlar. Seçmede farklı koşuyorlar. Finalde farklı koşuyorlar.
10000 metre kadınlarda birinci olanın performansı geçen yılardan belli idi. Her yarışta ilk üçte yer alıyorlardı. Işığı yanan oydu.
Olimpiyatlara katılmak kadar başka şeylerde yapmak gerek. Bu açıdan mesafe koşularına katılamamamızı sadece üzücü bulmuyorum. Aynı zamanda da komik buluyorum. Bu ülkede geçmişte çok sayıda mesafeci olduğunu ve günümüzde de olimpiyatlarda temsil edebilecek çok sporcu çıkarabileceğimizi unutmadan.
Çok iyi planlama yapılması lazım. Bunun içinde mesafelerde de yeni bir yapılanma şart. Böyle yapılırsa sonraki Los Angeles’te yol alırız 2032’de de olimpiyatlarda madalya alırız.
Atletizmi sevdirmek ve verdiği önem adına Enka’nın yetenekli gençleri Parise olimpiyat izlemeye götürmesini çok olumlu buluyorum. Kendilerini kutlarım. Geleceğin şampiyonlarını eğitiyorlar.
Bir de olimpiyatlar için hazırlığın ne kadar önemli olduğunu vurgulamak için, olimpik düzeyde yarış etkisi sağlamak için üst düzeyde yarışmalara katılmayı sağlayıcı yapılanmalar oluşturulmalı. Bu açıdan, geçmiş yıllardaki önemi gittikçe azalan Balkan şampiyonası gibi yarışmalara katılmak yeterli deneyimi sağlamayacaktır.
Ayrıca sporcularda kendi mesafelerinde derecelerini sağlamlaştırmak için yararlı olacak. Diğer mesafeleri de koşmalı. Örneğin 400 metre engellide başarılı sporcularımızdan Berke Akçam 800 metrede 1.4’lük bir derece yapabiliyor. Antrenörü Abdurrahman’ı hem başarısı hem de bu anlayışı içinde kutluyorum.
Son zamanlarda başarılı olduğumuz voleybolda bile yendiğimiz takımlara yeniliyoruz. Çünkü rakiplerimiz sabrederek yaptıklarının üstüne yeni şeyler koyarak gidiyorlar.
İşte fark bu.