Esin Özdemir

Tarımsal girdi maliyetleriyle mücadele etmeye çalışan ve bankalara yüksek faizlerle borçlanan çiftçiler, düşük alım fiyatları nedeniyle üretim maliyetini bile kurtaramıyor. Tarlalardan sofralara kadar uzanan bir maliyet zinciri ile karşı karşıya kalan çiftçilerin borç yükü katlanarak artıyor.

Vergi Uzmanı Ozan Bingöl asgari ücrette artış tahminini paylaştı Vergi Uzmanı Ozan Bingöl asgari ücrette artış tahminini paylaştı

Türkiye İstatistik Kurumu'nun (TÜİK) ağustos ayına ilişkin yayımladığı verilere göre, Tarımsal Girdi Fiyat Endeksi (Tarım-GFE) aylık bazda yüzde 1,39 artarken, yıllık bazda yüzde 33,25 yükseldi.

Endekste, bir önceki yılın aralık ayına göre yüzde 22,33 ve on iki aylık ortalamalara göre yüzde 43,15 artış kaydedildi.

Hilvan Ziraat Odası Başkanı Hikmet İpar, tarımsal girdi maliyetlerine ve Toprak Mahsulleri Ofisi'nin (TMO) 2024 hububat alım fiyatlarına ilişkin değerlendirmelerde bulundu.

Çiftçilere verilen destek miktarlarının yetersiz olduğunu vurgulayan İpar, "Buğdaya kilogram başına 1 lira 75 kuruş destek verdiler. O desteği bir yıl sonra alıyoruz. Geçen yılki enflasyon verisini yüzde 75 olarak düşünürsek, bir yıl sonra alacağımız 1 lira 75 kuruşluk destek, bugünkü 1 lira hükmünde" dedi. 

"Çiftçiler işçilik parasını bile kurtaramadı"

Ana girdilerin yanı sıra, son zamanlarda işçi giderlerinin de arttığını söyleyen İpar, tarım ürünlerine ortalama enflasyon oranında fiyat açıklanmasını beklediklerini ancak beklentilerinin karşılanmadığını belirtti.

Öte yandan, arpada yüzde 3-4, buğdayda yüzde 11-12 oranında yükseliş yaşandığını ekleyen İpar, sözlerini şöyle sürdürdü:

"Maliyetini bile kurtaramayan çiftçiler, bu şartlar altında dünyadaki çiftçilerle rekabet edemez. En azından maliyetini kurtarabilseler, bir sonraki yıl tekrar ekebilme şansları olur. Çiftçi bir daha ürün ekebilmek için borçlanmak zorunda. Önceki yıl borçlanan çiftçi, yeniden borçlanmaya gidecek.

Girdilerin ve işçi maliyetlerinin fazla olması nedeniyle çiftçilerimizin ürünü para etmedi. Para etmediği gibi tarlada kaldı. Milyonlarca ton ürün çürümeye terk edildi. Ürünler pazara girmiş olsaydı fiyatlar aşağı çekilecekti. Enflasyonu düşürmek istiyorsak, üretime destek olmak zorundayız. Fazla üretimle enflasyonu düşürebiliriz. Bunun mümkün olması için çiftçinin desteklenmesi ve elindeki malın değerinde satılması gerekiyor. Ürünler hem değerinde satılmıyor hem de piyasaya çıkmıyor. Domatesinden tutun, biberine kadar tarlada kaldı. Çiftçilerimiz fiyatlar düşünce işçilik parasını bile kurtaramadı. Arpa, buğday, mercimek için verilen fiyatlar hasat döneminde çok düşüktü."

"Üretici kazanamıyor, tüketici pahalıya yiyor"

Ürünlerin tarlada kalması ve piyasaya girememesi nedeniyle fiyatların yüksek seyrettiğini kaydeden İpar, bu durumun tüketicilere de yansıdığını söyledi.

"Üretici kazanmıyor, tüketici pahalıya yiyor" diyen İpar, tarım politikasının önemine dikkat çekti. Mutlaka ürün planlaması yapılması gerektiğinin altını çizen İpar, şu ifadeleri kullandı:

"Hangi ürün nerede daha iyi yetişiyorsa, insanların hangi ürüne daha çok ihtiyacı varsa onlar ön plana çıkarılmalı. Devlet bu konuda destek vermeli. Böyle bir durumda benim Avrupa çiftçisiyle rekabet etme şansım yok. Bu ülke şartlarında, dünya piyasasına göre pamuk bizde yüzde 15 daha düşük. Diğer ürünlerde dünya piyasasının üzerinde ürün satmak zorunda kalıyoruz ama ben o üründen para kazanamıyorum. Avrupa çiftçisi ise benden daha ucuza satıyor ve para kazanıyor. Oradaki maliyetler daha düşük.

Diğer ülkelere kıyasla ürün çeşidimiz oldukça fazla. Kendi kendimize yeten bir ülkeyiz ama hala ithalatın önünü kesemedik. İstersek üretimi şaha kaldırabiliriz."

"Bir işçinin yevmiyesini çıkarabilmesi için 200 kilo biber toplaması gerekiyor"

Geçen yıl mısır fiyatının yüzde 5 oranında artırıldığını hatırlatan İpar, bu nedenle çiftçilerin mısır üretiminden uzaklaşarak bibere yöneldiğini belirtti. Mısırdan para kazanamayan çiftçilerin risk almaktan korktuğunu ifade eden İpar, "Bu sefer aynı hezimeti biberde yaşadık. Geçen yıl 24-25 liraya sattığımız biber, bu yıl 7 liraya kadar düştü. Pazarda biberi hala 7 liraya alıyorum. Tarlada 5 liraya bile çıkmıyor" dedi.

Ayrıca, bir işçinin yevmiyesinin 800 lira civarında olduğunu kaydeden İpar, sözlerine şöyle devam etti:

"İşçinin yevmiyesini çıkarabilmesi için 200 kilo biber toplayıp satması lazım. 200 kilonun üzerindeki miktar ancak çiftçiye ait olacak. Bunun 50 kilosunu nakliye, 50 kilosunu da komisyoncu olarak hesaplarsak, toplam 300 kilo yapıyor. Yalnızca bir işçinin maliyeti 300 kilo ancak bir işçi tek başına 300 kilo biber toplayamaz. Bu da rakamın ne kadar düşük olduğunu gösteriyor.

Elbette aracılar, nakliyeciler ve komisyoncular para kazanıyor. Ürünümü pazara götürüyorum. Benim bir yılda kazanamadığımı, komisyoncu bir saatte kazanıyor. Bu kadar çelişkili bir ortamdayız. Market ile üretici arasındaki makas olabildiğince açıldı."

 "Topraklar, tarımı bilmeyen insanların eline kalacak"

Son olarak, bankalara ilişkin konuşan İpar, faizlerin çok yüksek olması nedeniyle çiftçilerin özel bankalara gidemediğine dikkat çekti. 

"Çiftçimiz bu sene para kazanamadığı için borcunu ödemeyecek" diyen İpar, tarımın geleceğini şu sözlerle anlattı:

"Üreticilerimiz zarar ettiği için borcunu ödemeyecek. Bu borçların faizsiz ertelenmesi gerekiyor. Çiftçinin tekrar üretime geçebilmesi için destekleyici bir kredinin de verilmesi gerekiyor. Böyle giderse, tarım kendi haline bırakılırsa, bu bölgede arazi satışları çok olacak. Piyasaya arazi mafyaları çıkacak, küçük işletmeler yok olacak, büyük şirketlere boyun eğmek zorunda kalacağız. Topraklar, tarımı hiç bilmeyen şahısların elinde olacak. Küçük çiftçi kazanamayacağını görünce şehre göç edecek.

Yüzümüzü tarıma çevirmeliyiz. Son zamanlarda gıdanın ne kadar önemli olduğunu hepimiz biliyoruz. Özellikle pandemiden sonra daha da önplana çıktı. Bütün ülkeler tarımı şahlandırmaya kalkarken, biz tarıma sırtımızı çevirdik. Oysaki tarım ülkesiyiz. Birkaç sene sonra tarıma sahip çıkan ülkelerin dünyada daha da söz sahibi olduğunu göreceksiniz."

Editör: Esin Özdemir