CHP İstanbul Milletvekili Oğuz Kaan Salıcı, sosyal medya hesabından yaptığı paylaşımda İklim Kanunu’nun 'eli kulağında' olduğunu belirtti. Salıcı, Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan'ın İklim Kanunu'nu yakında Meclis'e sunacaklarını açıklamasına değinerek, Türkiye’nin yeşil dönüşüme hazırlığına ilişkin açıklamalarda bulundu.
Salıcı, paylaşımında şu ifadeleri kullandı:
Nerede piştiğini bilmediğimiz çok önemli bir kanunun eli kulağında. İklim Kanunu. Erdoğan kanunu yakında Meclis’e getireceklerini açıkladı.
İklim krizi, sadece Oğuz Kaan Salıcı’nın meselesi değil bütün bilim dünyasının üstünde uzlaştığı bir konu.
Mevsimler şaştı. Geçen hafta İspanya’daki selde 223 insan hayatını kaybetti, 93 kişi kayıp ve ekonomik zarar en az 3,5 milyar dolar.
Bu mesele bizi çok yakından ilgilendiriyor. Göçten enerjiye, sanayiden tarıma kadar her alanda ilgilendiriyor.
Ama AKP, İklim Kanunu’na dar bir grup dışında kimseyi hazırlamıyor.
Olay şu…
Bir ürün veya hizmetin üretilmesi sırasında atmosfere salınan karbon miktarına “karbon ayak izi” adı veriliyor. Avrupa Yeşil Mutabakatı diyor ki: Başta fosil yakıt endüstrisi olmak üzere bazı endüstriler daralacak, bazıları genişleyecek. Yeşil enerji kaynaklarına önemli yatırımlar yapılacak.
Temel amaç, üretimin karbondan arındırılması.
Bu mutabakat hayata geçtikten sonra karbon ayak izi hem üretim süreçlerinde hem de dış ticarette belirleyici olacak.
Karbon ayak izi ölçülecek ve ölçümden geçemeyen malların üretimine ve ticaretine kısıtlamalar gelecek.
AKP olaya nasıl yaklaştı?
Türkiye; Irak, İran, Eritre, Libya ve Yemen ile birlikte Paris İklim Anlaşması’nı imzalamayan son 6 ülkeden birisiydi. AKP, Avrupa Yeşil Mutabakatı imzalanınca alelacele Paris İklim Anlaşması’nı imzaladı.
Sonra da Bakanlığın adına İklim Değişikliği eklediler ve İklim Şurası topladılar.
Birdenbire aydınlanma yaşayıp iklim krizinin farkına mı vardılar? Tabii ki hayır.
Tek dertleri yeşil dönüşüm için dünyada dolaşan fonları kapmak.
Mehmet Şimşek, “Sürdürülebilirlik finansmanının dünyada 2032 yılında 31 trilyon dolara ulaşması öngörülüyor. Arzuladığımız payı alamıyoruz” diyor.
İlgili bürokratlar “Dünya Bankası’yla 3,1 milyar dolarlık finansman paketi anlaşması yaptık.” diyor.
Mesele sadece bu parayı Türkiye’ye getirmek değil, aynı zamanda bu parayı doğru amaçla kullanmak.
Bu paraların millete temiz hava, temiz su, temiz enerji olarak dönmesi gerekir.
Sağlıklı yaşam olarak dönmesi gerekir.
Elektrik ve ısınma faturalarının düşmesi olarak dönmesi gerekir. Yeni ve iyi ücretli iş olanakları olarak dönmesi gerekir.
Altını çiziyorum: İklim krizi bir finansman meselesi değildir. Bir sosyal adalet meselesidir.
Fonların üreten, eken, biçen, çalışan, çabalayan herkes için kullanılması gerekir.
Çiftçiye “Artık eskisi gibi üretmeyeceksin” diyeceksen, iklim dostu teknolojiler kazandıracaksın.
İklim krizi birçok kanser türünü tetikliyorken halk sağlığını koruyacaksın. Vergileri özel jetiyle seyahat etme lüksüne sahip olanlara yıkacaksın.
Karbon vergisini herkese salmayacaksın.
Araba üreten firmanın patronuyla araba kullanan şoföre aynı bedeli ödetmeyeceksin.
Bu aynı zamanda ekonomik planlama meselesidir. Türkiye’nin geleceğine karar vermemiz gerekmektedir.
Dünyanın en büyük 10 ekonomisi arasında, orta sınıfı güçlü, kentsel dönüşümünü hızlandırmış ve enerji talebi yüksek bir ülke olacaksak enerjide arz güvenliği bir milli güvenlik meselesidir.
Yeşil enerjideki payımızı artırarak, enerji bağımsızlığımıza daha fazla yaklaşabiliriz. Dış ticaret açığımızı düşürebiliriz.
Ege’de, Akdeniz’de, İç Anadolu’da, hatta KKTC’de yenilenebilir enerji, iklim değişikliği, teknoloji ve verimlilik merkezleri kurabiliriz.
Türkiye’yi raylı sistemlerle örebilir, ulaşımda ve taşımacılıkta 85 milyon için kolaylık sağlayabiliriz.
Cam sanayindeki üstünlüğümüzü güneş enerjisi panelleri üretimine yönlendirebiliriz.
Bu örnekleri artırabilirim.
Tüm bunlar için siyasi irade ve planlama şart.
Siyasi tarihimizde meşhur bir laf vardır: “Bize plan değil, pilav lazım”.
Çok net söylüyorum. Artık plan yoksa pilav da yok.
Bize önce plan lazım.
Yeşil dönüşümün halk için, halkla beraber yapılması lazım.
Bize kral değil, kural lazım.