Cumhuriyet Halk Partisi İstanbul Milletvekili Oğuz Kaan Salıcı, TBMM Genel Kurulu'nda gündeme ilişkin değerlendirmelerde bulundu.
Salıcı, “Filistin’i tanıması için 5 ülkeyi ikna edemeyen Sayın Erdoğan’a bağlı dış politikanın ise Filistin devletinin tanınmasında maalesef hiçbir katkısı yoktur. Dünyanın gündemi Filistin’ken Türkiye’de Dışişlerinin şirketleşmeyi konuşması son derece trajikomiktir” dedi.
Hamas’ın İsrail’e yönelik 7 Ekim saldırılarında Türkiye’de üretilen Proton Elic RB-128 model insansız hava araçlarının kullanılmasına da değinen Salıcı, “Öyle sakız satar gibi silah satılmaz. Yabancılara sattığımız askerî teçhizatın, dünyanın başka bir bölgesinde, Türkiye’yi sıkıntıya sokacak şekilde kullanılmasına karşı bir önleminiz var mı? Satıldığı ülkelerin dışında başka bir yerde kullanılmasını engelleyecek etkin bir takip mekanizmamız var mı?” diye sordu.
TBMM Genel Kurulu’nda görüşülen Dışişleri Teşkilatını Güçlendirme Vakfı Kanunu üzerine konuşan Salıcı şunları söyledi:
Üç ülkeden Filistin'i tanıma mesajı
Cumhuriyet Halk Partisi adına, Filistin halkının işgale karşı haklı mücadelesini selamlıyorum. Filistinlileri önce yerinden eden, güvenli bölge ilan ettiği Refah şehrinde de sivillerin kaldığı çadırları bombalayan “Terörle mücadele ediyorum.” diyerek dünyayı enayi yerine koyan Netanyahu yönetimi soykırım, savaş ve insanlığa karşı suçların failidir; er ya da geç bu suçlardan yargılanacaklardır. İsrail’le ilişkileri ırkçıların yer aldığı Netanyahu’nun şahin Savaş Kabinesiyle düzeltenler, Avrupa’dan Filistin devletini tanımalarını açık açık isteyemeyenler, İsrail’le ticareti kısıtlamak için 15 bin çocuğun ölmesini ve seçim yenilgisini bekleyenler Filistin’de 2 devletli adil bir çözüme katkı sunma noktasında son derece yetersiz kalmışlardır. İspanya, Norveç ve İrlanda’nın Filistin devletini tanıma kararı son derece sevindiricidir. Slovenya’dan, Malta’dan, Portekiz’den de Filistin’i tanıyacakları yönünde olumlu mesajlar gelmektedir.
"Erdoğan'ın katkısı yok"
“Dünya 5’ten büyüktür” deyip Filistin’i tanıması için 5 ülkeyi ikna edemeyen Sayın Erdoğan’a bağlı dış politikanın ise Filistin devletinin tanınmasında maalesef hiçbir katkısı yoktur. Bunun sebebi, dış politikada sözümüzün gücünün zayıflatılmasıdır. Dünyanın gündemi Filistin’ken Türkiye’de Dışişlerinin şirketleşmeyi konuşması son derece trajikomiktir. Pek çok arkadaşım da ifade etti, “Dışişleri Teşkilatı Vakfı” adıyla gizlenen istek “Dışişleri anonim şirketi”dir. Bu yasa teklifinin ilk amacı birilerine kaynak aktarma çabasıdır. İkinci amaç ise alternatif Dışişleri bürokrasisi yaratma ve partizan diplomatlarla kadrolaşma çabasıdır.
"Dışişleri'ni zaten vakfa çevirdiniz"
Değerli arkadaşlar, Dışişlerini zaten SETA’cı bakan yardımcıları atayarak vakfa çevirdiniz. Türkiye Maarif Vakfını kurdunuz, vakfa bakanlıktan bütçe aktararak Sayıştay denetimindeki kaynağı dışarı çıkardınız. Daha dün gece Maarif Vakfına Millî Eğitim Bakanlığı bütçesinden 5,7 milyar lira aktardınız. Eğer Dışişleri Vakfını illa kuracaksanız hazineden para aktarmakla uğraşmayın, devletin parası bu defa hazinede kalsın. Zaten SETA’nın yöneticileri başkan yardımcısı, Avrupa Birliği de SETA’yı fonluyor; vakfı illa kuracaksanız kaynağı da SETA’dan aktarın.
Değerli arkadaşlar, devleti temsil eden Dışişlerine TÜGVA, TÜRGEV, Ensar muamelesi yapmayın. Türk Dışişleri beş yüz yıla dayanan hariciye geleneğiyle sayısız başarılara imza atmış bir kurumdur.
"Türkiye'den satılan drone Hamas saldırısında kullanıldı"
Türkiye’nin bir Dışişleri Vakfına ihtiyacı yoktur ama neye ihtiyacı vardır müsaadenizle onu da söyleyeyim: Yurt dışına sattığımız savunma sanayisi ürünlerimizin takibini yapacak bir mekanizmaya ihtiyacı vardır. Savunma sanayimizin ihracatı geçen yıl 5,5 milyar dolara yükseldi; bu gayet sevindirici bir gelişme. Eğer bir yapı kuracaksak savunma sanayisi ürünlerimizin ihracatını organize edecek, ihracat yapıldıktan sonra o ürünlerin takibini yapacak bir yapı kuralım. Size bir örnek vereceğim: Hamas’ın İsrail’e yönelik 7 Ekim saldırılarından sonra -ki biz bu saldırıları tasvip etmiyoruz- Hamas’ın yayınladığı videolarda Türkiye’de kurulu Assuva Savunma Sanayi şirketi tarafından üretilen Proton Elic RB-128 model insansız hava araçları kullandığını gördük; buyurun fotoğrafı. Türkiye’de, İstanbul’da üretilmiş, biz üretmişiz, Hamas bunu saldırılarda kullanmış. Bu da propaganda videosundan alınmış olan bir fotoğraf.
Şirketin sahibi Remzi Başbuğ da bunu kabul ediyor ve diyor ki: “Drone'nun Hamas’ın eline nasıl ulaştığını ben bilemem. Ben 30’dan fazla ülkeye ihracat yapıyorum, Kore’deki müşterimiz gelir, bizden 40 tane alır, gider. Biz bunu Kore’de satacağını düşünerek veririz.” Doğru. Peki, Kore’deki müşteri bunu alıp Kore dışında satarsa ne olacak örnekte olduğu gibi? Bilemiyoruz, ne olacağını bilemiyoruz. Başka ne diyor firmanın sahibi? “Adam satın aldıktan sonra üzerine silah koyabilir.” diyor. Türkiye’den satılan yani firmanın Kore’ye sattığı üzerinde silah olan, mühimmat olan bir hava aracı değil. Doğru mu? Doğru. Kore’ye sattım, Hamas’a gitti, üzerine roket taktı, İsrail’i vurdu. Bizim bu işte bir sorumluluğumuz var mı?
"Satılan silahlar takip ediliyor mu?"
Arkadaşlar, silah satışı sakız satışına benzemez, öyle sakız satar gibi silah satılmaz. Diyelim ki yabancı bir ülkeye sattın, sonra o da başkasına sattı, bu da bir düşman unsurunun eline geçti, o da bizim sınırımızı, yurt dışındaki üslerimizi ya da bizim elçiliğimizi vurdu; ne olacak, bunun hesabını kim verecek? Eğer böyle bir durumla -bunu bir uyarı olarak kabul edin- karşılaşırsak, muhtelif boşluklardan kaynaklı böyle bir durumla karşılaşırsak sizi orada oturtmazlar. Eğer böyle bir durumla karşılaşırsak o nedenle ya da bu nedenle kontrolü yapılmadığı için Türkiye’den yapılan bir silah satışı modifiye edilerek başka bir gerekçeyle eğer dönüp bizim güçlerimizi, elçiliğimizi, sınırımızı, askerimizi vurursa bunun altında kalırsınız arkadaşlar. Bizim ürettiğimiz silahla bizim insanımızı vururlarsa bunun altında kalırsınız. Yarın, öbür gün, kendi ürettiğimiz silahların bizi vurmamasının bir garantisi var mı? Yabancılara sattığımız askerî teçhizatın, dünyanın başka bir bölgesinde, Türkiye’yi sıkıntıya sokacak şekilde kullanılmasına karşı bir önleminiz var mı? Satıldığı ülkelerin dışında başka bir yerde kullanılmasını engelleyecek etkin bir takip mekanizmamız var mı?
"Hukuki boşlukları kapatın"
Yeni bir yapı kuracaksak savunma sanayisinin ihracat izin sürecini yeni koşullara göre düzenleyen, hukuki boşlukları kapatan, takibi etkinleştiren bir yapı kuralım. Dışişleri Vakfında araba kiralamayla, emlak komisyonculuğuyla uğraşacağımıza memleketin ciddi meseleleri var, onlarla uğraşalım.