Cumhuriyet Halk Partisi (CHP) Kadın Kolları Genel Başkanı Asu Kaya, Çare Eşitlik'te Çalıştayı'nda, “CHP olarak iktidara geldiğimizde ilk işlerimizden birinin İstanbul Sözleşmesi’ne geri dönmek olduğunu söylüyoruz. Geri döneceğiz. Çünkü bizim kadına yönelik şiddeti bitirmek için, kadınların adalete erişimini sonuna kadar sağlamak gibi bir kararlılığımız var” dedi. CHP Genel Sekreteri Selin Sayek Böke ise “Bugün karşı karşıya bulunduğumuz bu ağır koşullar bir tesadüfün sonucu değil, bir kader de değil. Yüzyıllara dayanan erkek egemen düzenin devamını sağlamakta ısrar eden iktidarların katkısıyla var olan düzenin sonucunu yaşıyoruz” ifadelerini kullandı.
CHP Kadın Kolları Genel Başkanlığı’nın '25 Kasım Kadına Yönelik Şiddete Karşı Uluslararası Mücadele Günü' dolayısıyla düzenlediği Çare Eşitlik'te Çalıştayı, Genel Merkez’de başladı. Çalıştaya, CHP'li milletvekillerinin yanı sıra çok sayıda akademisyen, kadın hakları savunucusu, sivil toplum kuruluşu temsilcisi katıldı.
Çalıştayın açılış konuşmalarını CHP Kadın Kolları Başkanı Asu Kaya ve CHP Genel Sekreteri Selin Sayek Böke yaptı.
Kaya, konuşmasında şu ifadelere yer verdi:
"Uzun yıllardır ülkemizde devam eden kadına yönelik şiddeti önlemeye yönelik mücadeleyi yükseltmemiz gereken günlerden geçiyoruz. Şiddetten öte artık bir kadın katliamının, hatta bir cinskırımın yaşandığı günler yaşıyoruz. Her gün yasta, her gün isyandayız.
Kadın hareketinin büyük mücadelesi ve siyasi partilerin de her platformda desteğiyle kadınlar artık ses yükseltebiliyorlar. Yalnız olmadıklarını biliyorlar ve yaşadıklarını anlatıyorlar. Bu ülkenin, içinde bitmeyen bir gücü ve inancı taşıyan kadınları; evde, sokakta, yolda okulda, tarlada, işyerlerinde, kamusal alanlarda süregelen ve artan şiddete, güvencesizliğe artık itiraz ediyorlar. Çare nerede diye soruyorlar. Çare biziz, çare biz kadınlarız, her birimiziz.
“Çare biziz, biz kadınlarız, her birimiziz”
Bizler biliyoruz ki, kadına yönelik şiddet bir kader değil bir toplumsal sorundur ve karar vericilerin göz göre göre devam ettirdikleri ataerkil kararların bir sonucudur. Politik öncelikleriniz kararlarınızı belirler ve toplumsal sorunlar yine toplum adına aldığınız kararlar ve toplumda sağladığınız uzlaşıyla çözülür. Her gün derinleşen eşitsizliğin getirdiği kadına yönelik şiddetin çözümsüz olmadığını biz aslında biliyoruz. Çare biziz, biz kadınlarız, her birimiziz.
Biz, kadına yönelik şiddete karşı evrensel bir mücadele anlayışını ortaya koyan, 4 temel prensip olan ‘Kadına Yönelik Şiddeti Önleme, kadınları şiddetten koruma, kovuşturma ve kurumlar arası diyalog’ üzerine kurulmuş olan İstanbul Sözleşmesi’nin önemini biliyor, sonuna kadar da sahip çıkıyoruz. İstanbul Sözleşmesi, şiddet mağduru olan ve toplum tarafından savunmasız bırakılmış kadın, çocuk, yoksul, yaşlı, engelli her bir bireyin korunması için önlemler alınmasını zorunlu kılmaktadır.
"İlk işlerimizden biri İstanbul Sözleşmesi'ne geri dönmek"
Kadınları güvenli bir toplumda yaşatabilecek tüm koşulları kapsayan ve çekincesiz bir şekilde bu iktidar zamanında imzalanan sözleşmeden, yine aynı iktidar yüzde 1 bile oyu olmayanların isteğiyle çekilmiş olması da çok hazindir. Bu adımla da kadına yönelik şiddetle mücadele etmek istemediğini iktidar göstermiştir, devleti kadınların arkasından çektiklerini açık açık bu iktidar beyan etmiştir.
CHP olarak iktidara geldiğimizde ilk işlerimizden birinin İstanbul Sözleşmesi’ne geri dönmek olduğunu söylüyoruz. Geri döneceğiz. Çünkü bizim kadına yönelik şiddeti bitirmek için, kadınların adalete erişimini sonuna kadar sağlamak gibi bir kararlılığımız var. Bizim eşitliği sağlama noktasında kadınlara uygulanacak pozitif ayrımcılığın, eşitlik ilkesine aykırı olmayacağının altını çizen Anayasa’nın 10. maddesini uygulamak için irademiz var. Bizim, Mart 1923’te, Konya’da yaptığı konuşmada ‘Daha emin ve daha doğru olarak yürüyeceğimiz bir yol vardır: Büyük Türk kadınını çalışmamıza ortak kılmaktır’ diyen Türkiye Cumhuriyeti’nin kurucusu Gazi Mustafa Kemal Atatürk’ün izinden gitme irademiz var.
"Cinsiyet eşitliği sıralamalarında dünyadaki yerimizi üstlere tırmandıracağız"
İstanbul Sözleşmesi’nden geri çekilme kararının iptali için bizlerle omuz omuza mücadele eden, gölge kabinemizde eşit temsili uygulayan, 2024 yerel seçimlerinde, yerelde kadın temsil oranlarını 2 kat arttıran, Değişim Kurultayı’nda değişen parti tüzüğümüzde kademeli artışla yüzde 50 eşit temsili güvence altına alan ve dünden bugüne kadına karşı şiddetle mücadelede ve toplumsal eşitlik mücadelesinde her zaman kararlı bir duruş sergileyen Genel Başkanımız sayın Özgür Özel’e de buradan teşekürü bir borç biliyorum. Kendisinin eşitlikçi bakış açısıyla ve eşitliğe inanan tüm kadrolarımızla, partimizin iktidarında ülkemizde eşitliği her alanda sağlayacağız.
Koruyucu ve önleyici tedbirlerin kadınların hayatlarını koruyacak ve iyileştirecek şekilde uygulanması için takipçi olacağız. Bizler bugün kadın cinayetlerine tepki olarak sadece tweet atanlar yerine, iktidarımızda kuracağımız Kadın ve Cinsiyet Eşitliği Bakanlığı’nda yapacağımız çalışmalar, atacağımız adımlarla ekonomik, sosyal, siyasal ve kültürel hayatta kadınların yaşadıkları ayrımcılıkları ortadan kaldıracak, cinsiyet eşitliği sıralamalarında dünyadaki yerimizi üstlere tırmandıracağız.
''Erkek adaleti değil, gerçek adaleti savunacağız”
‘32 hanımefendi ikazlarımıza uymayıp kapıyı açtıkları için öldürüldüler’ diyebilen Bakanların olabildiği, kadın cinayetlerine dair ‘öldüren kadar ölen de suçlu’ diyebilme cüretini gösteren belediye meclis üyelerinin olduğu iktidarı hep birlikte sandıkta devirene kadar da aralıksız çalışacağız. Üstünlerin hukukunu değil, hukukun üstünlüğünü, erkek adaleti değil gerçek adaleti savunacak, adalet sisteminin kalan kırıntılarıyla da olsa siyasi mücadelemizi kararlılıkla devam ettireceğiz. İktidara geldiğimizde kadınlar kendilerini asla yalnız hissetmeyecekler, çalacak kapıları olacak, başvuracak liyakatli kadroları olacak.”
Böke: Yaşam hakkımızın tehdit altında günlerden geçiyoruz
CHP Genel Sekreteri Böke ise şunları söyledi:
“Biz kadınlar için varlık mücadelesinin çok ağır olduğu, çok elzem olduğu zor günlerden geçiyoruz. Sokaklarda, evlerimizde, yaşamın içerisinde hayatımızın tehdit altında olduğu en temel haklarımız olan yaşam hakkımızın tehdit altında günlerden geçiyoruz. Bu ağırlığı bir umutsuzluğun kaynağı olarak değil. Bunu ortadan kaldıracak güce sahip olmanın mücadele azmiyle tarif ediyoruz. Bunu umutsuzluğa çevirmeyen iki tespiti de yapma ihtiyacının altını çiziyorum. Birincisi, çok boyutlu bir eşitsizlik düzleminde olduğumuz gerçeğiyle karşı karşıyayız. Kadın olduğumuz için. Bugün bunca kutuplaşmanın içerisinde birbirimizi duymaya ve duyurmaya dair kararlı olduğumuz için. Bizler siyasetin hayatın ayrılmaz parçası olduğunu düşündüğümüz için. Ama en önemlisi bu derece ağır baskı ortamında sadece yaşamaya çalışıyor olduğumuz için her şey çok zor. Yani biz biz olduğumuz olduğumuz için bir dizi zorlukla karşı karşıyayız.
"Kader, tesadüf değilse, el birliğiyle bunu değiştirebiliriz"
İkinci asla akıldan çıkarmamız gereken gerçek bugün karşı karşıya bulunduğumuz bu ağır koşullar bir tesadüfün sonucu değil, bir kader de değil. Yüzyıllara dayanan erkek egemen düzenin devamını sağlamakta ısrar eden iktidarların katkısıyla var olan düzenin sonucunu yaşıyoruz biz. Ağır koşullar bir umutsuzluğun değil umudun kaynağı olmalı dediğim yer de bu cümleden ortaya çıkıyor. Bir kader değil, bir tesadüf değilse bizler el birliğiyle bunu değiştirebiliriz. Eğer düzeni değiştirirsek, bugün içinde bulunduğumuz bu ağır koşulları da el birliğiyle değiştirmemiz mümkün olur.
Kadın, hayatın her alanında şiddete maruz kalıyor. Ama bunun en ağırını yaşamını kaybederek, canını vererek yaşıyor. Her gün kadınların, bizlerin sokakta, evinde, en güvenli hissetmesi gereken yaşam alanlarında yaşamını tehdit altında olduğunu ve kuru bir istatistikmişçesine paylaşıldığı ölümlerle baş başa bırakılıyoruz kadınlar olarak. Kaybettiğimiz canlar birer kuru sayı ve istatistik değil. Her biri bir can, her biri bizlerin mücadele arkadaşı."
Çalıştay daha sonra çalışmalarına basına kapalı olarak sürdü.