Cumhuriyet Halk Partisi (CHP) Grup Başkanvekili Gökhan Günaydın, Türkiye Büyük Millet Meclisi'nin (TBMM) AKP Merkez Yürütme Kurulu'nun (MYK) memuru olmadığını söyledi.

MYK'dan çıkan kararların yalnızca AKP grubunu bağladığını belirten Günaydın, "Gerçek bir uzlaşma istiyorsanız, TBMM’yi böyle zamanlara daraltmayacaksınız" dedi. 

Meclis'te basın mensuplarıyla kahvaltıda bir araya gelen Günaydın'ın açıklamalarında öne çıkan başlıklar şöyle:

"Arkadaşlar şunu söylediler: ‘AKP MYK’sı bu konuyu değerlendiriyor. MYK’dan çıkan karara göre size bilgi vereceğiz.’ TBMM, yani yasama organı AKP MYK’sının memuru falan değildir. AKP MYK’sından çıkan kararlar, AKP grubunu bağlayabilir ama bizi asla bağlamaz. Gerçek bir uzlaşma istiyorsanız, TBMM’yi böyle zamanlara daraltmayacaksınız. Bir müzakereye, birbirimizi anlayan bir görüşmeye değil; sinirlerin gerildiği provokasyona açık ortamlar yaratmaya hevesliler. An itibarıyla bir uzlaşma yoktur. Biz bir engelleme yapmıyoruz TBMM’de. Muhalefet İçtüzük’ten kaynaklanan söz hakkını kullanıyor. Bu arkadaşlar dayatmayla Meclis’i çalıştıramayacaklarını gördüler. Ben, AKP grubunun bütün bu süreçten memnun olduğu görüşünde değilim. Temas ettiğimiz arkadaşlardan buna ilişkin işaretler alıyoruz. Grup Başkanvekilleri, bunun çok adil olmadığını bize fısıldıyorlar. AKP-MHP milletvekilleri, ‘Bu dönemde böyle bir çalışma dayatılır mı’ diyorlar. Daha önemlisi geçmişte bakanlık yapmış AKP milletvekilleri, getirdikleri yasa tasarısının içeriğine yönelik muhalefetlerini açıkça dile getiriyor. O halde bu teklifler nerede hazırlanıyor?”

"Gelir dağılımı, tarihte görülmemiş ölçüde bozuldu"

“2021’in ocağında son derece düşük olan enflasyon oranı, yüzde 85’e kadar çıktıktan sonra bugün yüzde 71 düzeyine gerilemiş durumda. Bu alınan kararların Erdoğan yönetimindeki Nebati ile birlikte, Mehmet Şimşek’in ‘irrasyonel’ diye tanımladığı politikaların Türkiye’ye maliyetini gösteriyor. Bu hem reel sektöre hem de hane halkına çok büyük zararlar verdi. En büyük zarar, en az konuşulan tarafta. Gelir dağılımı, tarihte görülmemiş ölçüde bozuldu. En zengin yüzde beşin gelirdeki payı, yüzde 25’i geçti. 2023, Türkiye’de son 20 yılda gelir dağılımının en fazla bozulduğu yıl oldu. Bunun tek istisnası, DSP-MHP-ANAP iktidarındaki büyük krizdir. Başka bir deyişle, adı konulmamış kriz neredeyse 1999-2001’deki gelir dağılımı bozukluğuna yakın tablo ortaya çıkarıyor. En zengin yüzde beşlik kesim, en yoksul yüzde beşlik kesimin gelirinin 30 katını elde ediyor.

“Zamana bağlı eksik istihdamda artış devam ediyor"

İstihdamda, önemli ölçüde istatistiklerle oynandığını görüyoruz. Dar tanımlı işsizliğin azaldığını söyleseler de geniş tanımlı işsizlik, yüzde 25 düzeyindedir. Zamana bağlı eksik istihdamda artış devam ediyor. Bu yalnızca son bir yılda, 1 milyon 39 bin kişi artmıştır. Dolayısıyla zamana bağlı eksik istihdam verilerini gizleyerek bir yere varabilme şansımızın olmadığını ifade etmek isterim. Yine olumsuz bir veri, Türkiye’de dört gençten biri, ne istihdamda ne de eğitimde. Dolayısıyla bu lümpenleşmenin ve şiddet eğilimin artmasına yönelik bir zemini bize işaret ediyor. Emekli maaşları, gelir dağılımı bozulmasının en önemli göstergesinden biri haline geldi. 2010 yılı, AKP’nin iş başında olduğu dönemde emekliler, asgari ücretin yüzde 1,2’sini almaktaydı. Bugün bu oran yüzde 0.59’una düşmüştür. Milli gelire oranla bütçe açığı 20 yılın zirvesinde, 2023 yılında bütçe 1,37 trilyon TL açık verdi. Bir önceki yıla göre 9,6 kat arttı. Bu veriler, makro ekonomi açısından dünyada kolay rastlanılmayan veriler. Bütçe açığı dört ayda 700 milyar liraya yaklaştı.

“Bir ekonomide karşılıksız çek patlıyor ise orada işler iyiye gitmiyordur”

2012’nin başında faiz oranlarında 7,25’ten bahsediyorduk. Bugün yüzde 50’lik bir faiz oranını Merkez Bankası, son dört düzenlemesinde sabit tutabildi diye Türkiye’nin istikrara doğru yürüdüğünden bahsediyoruz. Son bir yıl içerisinde TL’nin dolar karşısında değer kaybı yüzde 40,7’ye ulaştı. Bu da bir başka rekor olarak kendisini gösteriyor. Dış ticaret dengesi, bir önceki yıla göre aynı kaldı. Bunu daha ince değerlendirmemiz lazım. Eğer sizin paranız devalüe ediliyorsa, ithalatın zorlaşması ve ihracatın kolaylaşması lazım. Ancak bu kadar büyük devalüasyona rağmen dış ticaret açığının sabit kalmasıyla övünebilmek aslında para politikalarının dış ticarete etki etmediğini, yapısal politikalara girişmeden, mali politikalara girişmeden, sanayinin bileşimi değiştirilmeden Türkiye’nin önünde rahat bir dönem olmayacağını gösteriyor. Tüketici güven endeksi açısından baktığımızda, Ağustos 2023’te 68,01’e, genel seçim öncesi 91,06’ydı, bugün ise yüzde 80’ler civarında. Tüketicinin aslında ekonomiye güveninin hala olmadığını görüyoruz. Mayıs 2023’te karşılıksız çek tutarı 4,8 milyar TL’ydi, Mayıs 2024’te üç katına çıkara 14 milyar TL’ye yükseldi. Bir ekonomide karşılıksız çek patlıyor ise orada işler iyiye gitmiyordur.

“Konut fiyat endeksi, genel seçim sonrası, yüzde 40 düzeyinde arttı"

Türkiye’de konut fiyatları yüzde 12,9 arttı. Dünya ortalaması 1,77. Dünya ortalamasına 10 kata yakın fark atan bir ülkedeyiz. Emekli aylığıyla yüz metrekare konut 319 ayda alınabiliyor. Konut fiyat endeksi, genel seçim sonrası, yüzde 40 düzeyinde arttı. Dünyada tarım bu topraklarda başladı. OECD’nin gıda enflasyonunda yüzde 71,1 ile dünya birincisiyiz. Bizden sonra gelen Norveç, yüzde 6,3’te. Bizden sonraki ülkeye 10 kattan fazla fark atmışız. Türkiye, artık özgürlüğün olmadığı ülkeler kategorisinde. Dün, Basın Özgürlüğü İçin Mücadele Günü’nü yaşadık. Dünya Basın Özgürlüğü Endeksi’nde 2023 yılında Türkiye 16 sıra gerileyerek 180 ülke arasında 165’inci sıraya geldi. 2023 yılında, 219 bin URL’ye erişim engeli getirildi. Bunlardan 221’i cemaat ve tarikatlarının adının karıştığı haberler, 5 bin 881’i yolsuzluk ve usulsüzlük konularında, 3 bin 192’si kamu görevlilerinin işlediği suçlara ilişkin.

“Türkiye’yi yönetemeyen bir iktidarla karşı karşıyayız"

İklim değişikliği performansında, 2015’ten bu yana 50’nci sıradan 56’ncı sıraya geriledik. Toplam 63 ülke arasında. 2023 yılına kadar 250 bin konut vadettiler. Bunların sadece yüzde 20’si tanımlanabildi bugüne kadar. Ardından ‘İlk evim, ilk iş yerim’ vaadinde bulundular. 17 ilde, 5 bin 615 konutun temeli atıldı. Seçim döneminde Türkiye’nin, İstanbul’un neresine giderlerse gitsin iki kişi protesto edildi. Biri TOKİ Başkanı Ömer Bulut, bir diğeri de dönemin bakanı Murat Kurum. Kurum, İstanbul’da tarihi bir yenilgi aldıktan sonra yeniden bakanlığa getirildi, Bulut ise bakan yardımcısı oldu. ‘TOKİ mağdurları’ kavramının yaratıcılarının, bugün deprem sorununu çözmek üzere görevlendirilmesini takdirlerinize sunarım. TOKİ, toplam 20 yılda 946 bin konut tamamlamış. Bu yılda ortalama 50 bin konut anlamına geliyor. Ortalamanız buyken 250 bin konutu bir yılda teslim edeceğinize yönelik söylemler, içi boş hamasetten ibaret. Bu Türkiye için vahim bir tablodur. Türkiye’yi yönetemeyen bir iktidarla karşı karşıyayız.

Ekrem İmamoğlu, Eskişehir Büyükşehir Belediyesini ziyaret etti Ekrem İmamoğlu, Eskişehir Büyükşehir Belediyesini ziyaret etti

“TBMM’yi böyle zamanlara daraltmayacaksınız”

Arkadaşlar şunu söylediler: ‘AKP MYK’sı bu konuyu değerlendiriyor. MYK’dan çıkan karara göre size bilgi vereceğiz.’ TBMM, yani yasama organı AKP MYK’sının memuru falan değildir. AKP MYK’sından çıkan kararlar, AKP grubunu bağlayabilir ama bizi asla bağlamaz. Gerçek bir uzlaşma istiyorsanız, TBMM’yi böyle zamanlara daraltmayacaksınız. Bir müzakereye, birbirimizi anlayan bir görüşmeye değil; sinirlerin gerildiği provokasyona açık ortamlar yaratmaya hevesliler. An itibarıyla bir uzlaşma yoktur. Biz bir engelleme yapmıyoruz TBMM’de. Muhalefet İçtüzük’ten kaynaklanan söz hakkını kullanıyor. Bu arkadaşlar dayatmayla Meclis’i çalıştıramayacaklarını gördüler. Ben, AKP grubunun bütün bu süreçten memnun olduğu görüşünde değilim. Temas ettiğimiz arkadaşlardan buna ilişkin işaretler alıyoruz. Grup Başkanvekilleri, bunun çok adil olmadığını bize fısıldıyorlar. AKP-MHP milletvekilleri, ‘Bu dönemde böyle bir çalışma dayatılır mı’ diyorlar. Daha önemlisi geçmişte bakanlık yapmış AKP milletvekilleri, getirdikleri yasa tasarısının içeriğine yönelik muhalefetlerini açıkça dile getiriyor. O halde bu teklifler nerede hazırlanıyor?

“Meclis’in vatandaşa kapatılmasını asla doğru bulmuyorum”

Siyasal bir varlık olan kurucu Meclis’in vatandaşa kapatılmasını asla doğru bulmadığımı ifade etmek isterim. Barikatlar kurmak, komisyona girmeye çalışanları engellemek, yasak koymak yakışmaz. Fikrinden hoşlanmıyorum diye vatandaşı içeri almamak, Meclis’e yakışır bir tutum değildir. Birden bire cuma-pazartesi Meclis’e girme yasağı koymalarının da hayra alamet olmadığını ifade etmek isterim.

Muhabir: Kağan Karacehennem