CHP Grup Başkanvekili Murat Emir, TBMM'de düzenlediği basın toplantısında gündeme ilişkin değerlendirmelerde bulundu. Emir, devlet okullarındaki temizlikle ilgili sorunlara değinerek, şunları söyledi:
"Onların derdi başka. Onlar koltuklarının derdindeler, zenginleşmenin ve yandaşlarını zengin etmenin peşindeler ama çocuklarımızın hijyenik olmayan ortamda okumasından rahatsız olmuyorlar. 30 bin temizlik görevlisi alacaklarmış. Madem olanak vardı niye bugüne kadar almadınız? Salgın hastalıklar kol geziyor, bugün ben soruyorum Sağlık Bakanı'na okullarda çocuklarımızdaki Hepatit A sıklığı ne kadardır? Çünkü hepatit A hijyenik olmayan ortamlarda çocuklar arasında hızla yayılır, son derece ciddi bir hastalıktır. Hepatit A'nın şu anda hangi seviyede olduğunu bilmik istiyoruz, bu rakamların açıklanmasını bekliyoruz."
"Belediyelerimiz bu talebi karşılamaya hazırdır"
Belediyelerden temizlik talebinde bulunan okullardan 113'ünün baskı sonucu taleplerini geri çekmek zorunda kaldıklarına işaret eden Murat Emir, "Sonuç, çocuklarımız pislik içerisindeki okullarda, pislik içerisindeki tuvaletlerde kalmak zorunda kalıyor. Sizin çocuklarınız özel kolejlerde rahat ama siz baskı yaparak eldeki olanakları bile kullandırtmayarak partizanlık yapıyorsunuz ama bunun bedelini küçük çocuklarımız ödüyor. Ankara'da 48 okulumuzun temizliği yapıldı bundan sonra da bütün belediyelerimiz bu talebi karşılamaya hazırdır" şeklinde konuştu.
Emir, yıllarca CHP'li belediyelere iftira atıldığını, "çöp, çukur, çamur siyaseti" denildiğini "Ama şimdi her gün binlerce tuvalet resmi geliyor, tuvaletlerin durumu ortada. Şimdi, biz size ona uygun bir sıfat kullanalım mı? Bu olacak iş mi? Siz başkalarına iftira atacağınıza görevinizi yapın. Devleti siz yönetiyorsunuz. Okulları bir an önce temizleyin, hiç olmazsa çıkın bu eksiklikten dolayı özür dileyin" ifadelerini kullandı.
"İsrail'i desteleyecek her şeyi de yapıyorsunuz
Türk savunma sanayi firmalarının Azerbaycan'ın Bakü şehrinde düzenlenen ADEX 2024 Fuarı'na katılmasına ilişkin "Türkiye ile İsrail ordusu arasında birebir dayanışma görüntüsü verildi. Bu utanılacak bir durum. Biz bunu söylediğimizde, diyorlar ki bu olağandır, biz silah üreticisi bir ülkeyiz, biz bu fuara katılmak durumundayız, İsrail de katılırsa katılsın ne yapalım diyorlar. Ama gerçek bu değil. On binlerce Gazze'liyi Gazze'de, 3 binin üzerindeki Lübnan'yı katleden ve katliamalara devam edeceğim diyen bir ülkeyle böyle omuz omuza, el ele görüntü vermek olacak iş değildir. Ama onunla da kalmadılar, fuarda altın sponsorlar var. Birisi BAYKAR, Cumhurbaşkanı'nın damadının şirketi... İsrail Uzay ve Havacılık endüstrileri de var... İşte siz busunuz. Sizler Gazze'deki katliam başladıktan sonra aylarca ticarete devam ettiniz. İsrail savaş uçaklarını yapan firmayla yan yana altın sponsor olmuşsunuz. Türkiye'de İsrail'e her şey söylüyorusunuz ama İsrail'i desteleyecek her şeyi de yapıyorsunuz. Buna kurtla yiyip kuzuyla ağlaşmak denir" şeklinde konuştu.
"Türkiye Cumhuriyeti yetkililerinin bir kısmı bu cinayete ortaktır"
Emir, Diyarbakır'da 8 yaşındaki Narin Güran cinayetine ilişkin şunları söyledi:
"Bölge milletvekili Galip Ensarioğlu 'Biliyorum, anlatamam' dedi. Bütün yetkililerin çözmüş olması gereken olay çözülmedi. Delillerin kararması beklendi. Biz buradan 'Geç kalıyorsunuz' dedikçe beklediler. Adli tıp raporunda 91 örnek alınmış ama başka bir DNA'ya rastlanmamış. Bu durum koskoca Türkiye Cumhuriyeti yetkililerinin bir kısmı bu cinayete ortaktır. Bu, cinayete yardım ve yataklık yapmıştır.
Salim Ensarioğlu'nun çağırılıp niye bildiklerini söylemediğinin, bildiklerini söylememesinin suç olduğunun ona iletilmesi ve ifadesinin alınması gerekirdi. İktidar partisi olmanın rahatlığını yaşıyor. Sadece kendisi değil damadı da yaşayor. Kripto para ve internet dolandırıcılığından gözaltına alınıyor ve 24 saatte serbest bırakılıyor. Bu kişi hangi nüfuzu kullanılarak serbest bırakılmıştır."
"İşçinin cebinden her ay 2 gram altın çaldınız"
Emir, Cumhurbaşkanı'nın son derece lüks, şatafat içerisinde yaşarken, seçim için 3,5 yıl olduğunu söylediğini anımsatarak, "Sayın Erdoğan sizin bu sahte umutlarınıza alıştık. Ekonomi fırlayacak dersiniz ama olan vatandaşa olur. Bu 3,5 yıllık dönem sizin için altın değerinde olabilir, yandaşlarınıza daha mı çok ihale veririsiniz bilmiyoruz ama siz geldiğiniz günden beri sadece 1,5 yılda işçinin cebinden her ay 2 gram altın çaldınız" dedi.
"Sayın Savcı kimden korkuyorsunuz?"
Emir, Sinan Ateş cinayeti davasına ilişkin şu değerlendirmeyi yaptı:
"Duruşma görülüyor ama eksik görülüyor, eksik bir iddianame var. Sinan Ateş'in eşi Ayşe Ateş daha önce de söylemişti, bugün de söyledi. Sinan Ateş'in katilleri yargılanmıyor. Orada iki tane torbacı yargılanıyor. O tetiği çeken torbacı yargılanıyor. Ama o tetikçiyi azmettiren, o tetikçiyi saklayan, koruyan ve o tetikçiye o talimatı gönderenler bu dosyanın dışındalar. 17 kişi var dosyaları ayrıldı. Anlıyoruz ki onlarla ilgili yurt dışı çıkış yasağı dışında şu ana kadar bir işlem yapılmadı. Bu 17 kişi içerisinde Olcay Kılavuz var. Olcay Kılavuz kim? Yani cinayetin birinci derecedeki azmettiricisi Tolgahan Demirbaş'ın evinde tutuklandığı iddia edilen ama kendisinin de 'Benim evimin önünde tutuklandı' dediği kişi. İki ayrı polis tutanağı var. Birinci polis tutanağına göre Tolgahan Demirbaş Olcay Kılavuz'un evinde. Dolayısıyla Olcay Kılavuz burada birinci derecede şüphelidir. Ama bu, iddianamede yok. Kendisi söylüyor. 'Savcı çağırsın, bütün bildiklerimi anlatacağım' diyor. Niye çağrılmıyor? Bu kadar bu cinayetin içine girmiş ve 'konuşmaya hazırım' diyor. Bu kişiyi çağıracak savcının cesareti yok. Sayın Savcı kimden korkuyorsunuz? Semih Yalçın'dan mı korkuyorsunuz? İzzet Ulvi Yönter'den mi korkuyorsunuz? Yoksa Ülkü Ocakları'ndaki çöreklenmiş kimi odakların rahatsız olmasından mı korkuyorsunuz? Bu cinayet, Ülkü Ocakları'na mal edilemez, Ülkü Ocakları'na mal edilmemelidir. Ama Ülkü Ocakları'ndaki kimi odaklar bu cinayetle birebir ilişki içerisindedir. Bu cinayetin çözülmediği her gün maalesef Türk yargısı da kanamaktadır. Ülkü Ocakları da ağır bir töhmet altında kalmaktadır."