CHP Milli Eğitim Bakanlığı’ndan Sorumlu Genel Başkan Yardımcılığı, "Bilim ve Demokrasi Işığında Yükseköğretimi Yeniden Düşünmek" adlı etkinlik düzenledi. Etkinlikte konuşan CHP Genel Sekreteri Selin Sayek Böke, üniversitelerdeki antidemokratik uygulamalara ve üretimin dönüşümüne dikkat çekti.

Tüm Türkiye’de olduğu gibi üniversitelerde de antidemokratik uygulamaların söz konusu olduğuna değinen Böke, “Tüm Türkiye’yi özelikle üniversiteleri hedef alan bu anti demokratik ortam eğitim, üniversiteler, bilimsel üretim gibi bugün burada ele alacağımız bütün başlıkları da doğrudan olumsuz düzeyde etkiliyor” diye konuştu.

“YÖK bir darbe ürünüdür”

 Böke, şöyle devam etti:

''6 Kasım YÖK’ün kuruluş yıl dönümü. YÖK bir darbe ürünüdür. Bilimin, bilimsel özgürlüğün idari özerkliği kırmak, üniversiteleri doğrudan kontrol altına almak için kendisine benzer araçlarla birlikte var edilmiş bir yapı. Ve ne yazık ki aynı anlayış bugün KHK’larla üniversitelere kayyumlarla, üniversite hocalarının öğrencileriyle laboratuvarda bilimiyle buluşmasına engel olan bir zihniyetle ve liyakatsizlik örnekleriyle her alanda devam ediyor. Tüm Türkiye’yi özelikle üniversiteleri hedef alan bu anti demokratik ortam eğitim, üniversiteler, bilimsel üretim gibi bugün burada ele alacağımız bütün başlıkları da doğrudan olumsuz düzeyde etkiliyor.

Yılbaşı konserlerinde en ucuz sahne ücreti 3 milyon TL! Yılbaşı konserlerinde en ucuz sahne ücreti 3 milyon TL!

''Eğitim sistemin nasıl bir toplumsal kırılganlığa dönüştüğünü bizzat deneyimliyoruz''

Hukukun üstünlüğünün olmadığı, demokrasinin olmadığı, temel hak ve özgürlüklerin olmadığı bir zeminde gerçekten bilim üretmek, bilimden teknoloji yaratmak, o teknolojiyle hayatı iyileştirmenin ne derece zor olduğunu ve ne büyük bir mücadele olduğunu bugün Türkiye’de bizzat canlı olarak yaşıyoruz. Ve böylesi bir ortamda demokrasinin, hukukun, insan haklarının olmadığı bir ortamda eğitim sistemin de nasıl bir toplumsal kırılganlığa dönüştüğünü de bizzat deneyimliyoruz. İşimiz çok. Pek çok açıdan sayın genel başkanımızın da ifade ettiği gibi çok boyutlu unsurlar barındıran bir yol ayrımındayız. Gerçekten tarihsel bir kavşaktayız. Yükseköğrenim kurumlarının geleceğini, eğitimin geleceğini tartışırken bu yol ayrımının ne ifade ettiğini net bir şekilde ortaya koymazsak, doğruyu kurmamız ve geleceği bugünden yakalamamız mümkün olmayacak.

''Üretimimizi dönüştürmeliyiz''

Bir yükseköğretim stratejisi ortaya koyacaksak ekonomi stratejimizi de çok net ortaya koymalıyız. Biz bu yüksek enflasyonu sonlandırmak istiyorsak, gıda üretimimize odaklanmalıyız. Biz bu hayat pahalılığını bitirmek istiyorsak, verimlilik atılımını geciktirmemeliyiz. Biz borçluluk halini bitirmek istiyorsak, kendi ayakları üzerinde duracak girişimcilerin yetişmesine imkan vermeliyiz. Biz işsizlik sorununu çözmek istiyorsak, o zaman üretimin çağı yakalayan dönüşümünün önünde engel olan siyaseti değiştirmeliyiz. Özetiyle üretimimizi dönüştürmeliyiz.

''Değişimi başlatmamız gerekiyor''

Ve bu büyük üretim dönüşümünü sadece Türkiye’nin yaşıyor olduğu krizi aşmak açısından bir zorunluluk değil. Dünya büyük bir hızla değişiyor. Üç sanayi devrimini ıskaladık. Bunu da eğer bu tarihi yol ayrımında gerekli adımları atmadan zamanımızı harcarsak bu devrimi de ıskalamak üzereyiz. Dolayısıyla sadece bugünkü krizi aşmak için değil, dünyadaki değişimin parçası ve hatta öncüsü olmak için bu günden bu değişimi başlatmamız gerekiyor. Bu üretim değişimi dördüncü sanayi devriminde bilgiye, veriye, bilime, o bilginin ürettiği yeşil ekonomik düzene ve teknolojiye dayanıyor. Dolayısıyla yapacağımız her işin veriye dayalı bir anlayışla, bilime değer veren, onu pamuklara sarıp sarmalayan, onu üretenleri koruyan bilgiyi toplumsallaştıran, toplumsallaşmış bilgiden bu çağın ihtiyaç duyduğu teknolojiyi üreten her gün sel felaketi, yangın felaketi ile karşı karşıya kaldığımız bir düzende üretimin yeşil dönüşümle bu zararları ortadan kaldıracak hale getiren bir dönüşümü yapmak mecburiyetimiz var.''

Editör: Erva Gün