Politika

CHP Genel Başkan Yardımcısı Bulut, gazetecilerin sorularını yanıtladı:

- "(Özel ile Akşener görüşmesi) Yarın bir görüşme olacak Genel Başkan'ımızın talebiyle. Ama bu görüşmeyi bir ittifak, işbirliği görüşmesi diye de görmek doğru olmaz" - "Belediye başkan adaylarının belirlenmesine yönelik anket çalışmaları yakın zamanda gelir. Oradan da bir fotoğraf çıkar elbette ama bunu bir zorunluluk değil, bir ihtiyaç olarak da görmek lazım"

Abone Ol

ANKARA (AA) - CHP Genel Başkan Yardımcısı Burhanettin Bulut, Genel Başkan Özgür Özel ile İYİ Parti Genel Başkanı Meral Akşener'in görüşmesine ilişkin, "Yarın bir görüşme olacak Genel Başkan'ımızın talebiyle. Ama bu görüşmeyi bir ittifak, işbirliği görüşmesi diye de görmek doğru olmaz." dedi.

Bulut, basın mensuplarıyla kahvaltıda bir araya geldi, gündeme ilişkin soruları yanıtladı.

CHP Genel Başkanı Özel'in, İYİ Parti Genel Başkanı Akşener ile görüşmesine ilişkin soruya Bulut, "Yarın bir görüşme olacak Genel Başkan'ımızın talebiyle. Ama bu görüşmeyi bir ittifak, işbirliği görüşmesi diye de görmek doğru olmaz. Genel Başkan ile Meral Hanım'ın çok önceden tanışıklığı, Meclis çatısı altında görev almışlıkları var. Sonuçta yeni yönetim, her ikisi de öyle sonuçta, Meral Hanım da kongreden çıktı. Bu görüşme nereye evrilir, o biraz genel başkanların toplantı sonrası yapacağı açıklamaya bağlı. Saati 10.30 olacak." yanıtını verdi.

"Genel Başkan Özgür Özel seçim işbirlikleri için diğer siyasi parti liderlerini ziyaret edecekti. Görüşme takvimi var mı?" sorusu üzerine Bulut, "Yok. Meral Hanım ziyareti de böyle bir takvim üzerine ziyaret değil." ifadelerini kullandı.

Bir işbirliği, güç birliği söz konusuysa bunun yapılabileceğini dile getiren Bulut, yerel seçim için resmi olarak ittifak yapılamadığını söyledi.

Bulut, Türkiye'nin böyle bir işbirliğine ihtiyacı olduğunu belirterek, "Genel Başkan'ımız işbirliği, güç birliği konusunda sürekli niyetini ifade ediyor. Orada bir soru işareti yok. Genel bir ittifak olmayacağını da zaten hem resmi hem gayriresmi söylüyoruz." diye konuştu.

"CHP açısından ittifak ya da işbirliği elzem mi?" sorusuna Bulut, "Hiç kimse için böyle bir zorunluluk yok. Partilileri böyle zorlayarak bir şey yapma şansınız yok. Ama hayatın bir realitesi var. Toplumun beklentileri var. Kurultay öncesi de söyledik, halka rağmen siyaset yapma şansımız yok. Biraz daha zaman ilerleyince o daha açık bir şekilde çıkacak." cevabını verdi.

- "Anket çalışmaları yakın zamanda gelir"

CHP'nin belediye başkan adaylarının belirlenmesine yönelik yapılan anket çalışmalarına ilişkin soruyu da yanıtlayan Bulut, "Belediye başkan adaylarının belirlenmesine yönelik anket çalışmaları yakın zamanda gelir. Oradan da bir fotoğraf çıkar elbette ama bunu bir zorunluluk değil, bir ihtiyaç olarak da görmek lazım. Bir ihtiyaç var ise onun karşılanması gerekiyor." dedi.

Bulut, "İttifaksız kazanabilir misiniz?" sorusuna, şu yanıtı verdi:

"Hiçbir belediye başkanının böyle bir işbirliğine 'yok' diyeceğini zannetmiyorum. Yani kazanmak yüzde 51 ile belediye başkanı olmak değil ki. Yani olabildiğince topluma yayılmak ve onlarla birlikte olabilmek esas. Yani gerek Mansur Yavaş gerekse Ekrem İmamoğlu'nun seçim kampanyalarında da hatırlayın, mesela İstanbul'da bir İstanbul ittifakı konuşuluyordu, öyle bir başlık atılmıştı. Sonuçta 'biz kazanıyoruz, kimseye ihtiyacımız yok' gibi bir cümle hiçbir belediye başkanımız kullanmaz. Doğru da değil. Öyle bir bakışımız da yok. Gerek Cumhuriyet Halk Partisinin gerekse belediye başkanlarının.

Belediye başkanları elbette bir siyasi partinin temsilcisi olarak başkan oluyor ama sonuçta o rozet çıkartılıyor. Çünkü hizmeti tüm kesimlere veriyor. Bizim mesela cumhurbaşkanlığında yaptığımız en önemli eleştirilerden birisi de o. Toplumun bir kısmına farklı bir gözle bakıyor. Bunun doğru olmadığı, herkesin cumhurbaşkanı olması gerektiği gibi herkesin belediye başkanı olması gerekiyor. O anlamda tüm belediye başkanlarının olabildiğince daha çok işbirliği yapmaya hazır olması gerekiyor."

- "Anketler hangi yöntemle belediye başkanı seçeceğimizi belirleyecek"

CHP'li belediye başkanlarının görevde olduğu yerlerde, bu başkanların durumuna ilişkin tespit anketi yapıldığını anlatan Bulut, şöyle devam etti:

"Belediye başkanının toplam kabulü bekleniyor. O ilin ya da ilçenin parti oy oranı var. Belediye başkanının ilk seçildiği günkü oy oranı var. Onlara bakılacak. Bunun yanında STK'ların, örgütün, milletvekillerinin görüşleri alınacak. Sonuçta biz fotoğraf çıkartacağız. İkinci yapacağımız da partinin durumunu görmek olacak. Partinin durumunu görmek, bu işbirliğinin nerelerde ihtiyaç olduğunu da görmek anlamına geliyor. O fotoğraf da çıkartılacak. Sonuçta Türkiye'deki tüm bölgelerden bu bilgiler gelecek. O bilgiler ışığında aslında bir değerlendirme olacak. Ama bu anketler ne ittifak için yapılıyor ne de ittifak olmasın diye yapılıyor. Sonuçta biz kendimizi görmek, belediye başkanlarımızı görmek, o işlerin durumunu görmek durumundayız.

Mesele tek nasıl çıkarız ya da işbirliğinde nasıl oluruzdan ziyade bir fotoğraf görmek. Bu dinamik bir süreç olacak. Bir anket yapıldı ve bitti, öyle değil. Önce belediye başkanının durumu varsa, yoksa partinin durumu, daha sonra adaylar, öne çıkan adaylar, onlara bakacağız. Bu anketler daha çok hangi yöntemle belediye başkanı seçeceğimizi belirleyecek."

Son kurultay sonrası CHP'ye ilginin arttığını ifade eden Bulut, geçen hafta 687 yeni üye kaydı olduğunu, üyelerin çoğunlukla genç ve kadınlardan oluştuğunu aktardı.

- "Şeffaf bir politika izlenecek"

HEDEP'in, Özgür Özel'e ziyaretinin olup olmayacağına ilişkin bir soruya Bulut, "Şu anda bir planlama yok. Tüm partilerle görüşmelerin olabileceğine ilişkin Genel Başkan'ın ifadesi zaten var." yanıtını verdi.

Cumhurbaşkanlığı seçiminde CHP'nin "HDP ile işbirliği yaptığı algısı"nın oluşturulduğu ve bunun partinin oylarına zarar verdiği belirtilerek, "Yeni dönemde de Kürt'lerle ilgili daha net mesajlar verilmeye başlandı. Bu durum geçmişte zarar verdiyse önümüzdeki dönemde oylara zarar vermesi nasıl engellenecek?" şeklindeki soruyu da yanıtlayan Bulut, cumhurbaşkanlığı seçimi öncesi yapılan bu propagandaların, kirli bir propaganda olduğunu herkesin ifade etmesi gerektiğini söyledi.

Bulut, "PKK'yla görüşmeler, yok işte efendim Kandil bağlantıları falan... Bunların hepsi iftira dolu. Hatta bu konu suç aslında. Eğer adalet eşit işlese bunun suç olduğunu, bunu kim yayıyorsa buna ilişkin işlem yapılması gerektiğini söylüyor hukuk." dedi.

Seçim döneminde kullanılan dili, toplumsal yapının korunması açısından doğru bulmadıklarını belirten Bulut, şunları kaydetti:

"Ne yapalım yani, Kürt deyince PKK mı anlamak lazım? Bu, bu ülkeye yapılacak en büyük kötülük, o dil. Bu seçim döneminde Genel Başkan'ın söylediği yani siz zaten öyle bir şey yapmadığınız halde size o tür iftiralar atılıyor. O tür çalışmalar yapılıyor. Bunun bir korku politikasına dönmemesi gerekiyor. Yani inandığınız neyse onu ifade etmek gerekiyor. Yani şeffaflıktan kasıt o. İşte bugün benim burada olmam da öyle. Genel Başkan'ın televizyonlarda gayet açık bir sohbet ortamda konuşuyor olması da öyle.

Şeffaf bir politika izlenecek. Dolaylı bir mesaj vermek yerine açık açık mesaj vermeyi tercih ediyoruz. Biz bu ülkede yaşayan herkesi aynı eşit koşullarda görüyoruz ve öyle de olması gerektiğini ifade ediyoruz. Kürt deyince illa PKK akla gelmemesi gerekiyor. O kelimelerden de korkmamak gerekiyor. Türkiye'de de bazı kelimeler siyasetçiler için 'cız' kelimeler, 'Aman ha onu söyleme.' Bizim bunu söylememiz, bunu konuşmamız, toplum nazarında daha barışçıl bir noktaya getirmemiz, daha kucaklayıcı bir noktaya getirmemiz de bizim sorumluluğumuzda. Siyaset ayrıştırmak üzere kurgulu değil ki ama Türkiye'de uzun zamandır siyaset ayrıştırmak üzerine kurgulu. Dil, ayrıştıran bir dile döndü. 'İşte muhafazakar toplum oranı bu, biz oraya çalışalım'. Ama diğer taraftan da o toplumların içerisinde her rengin olduğunu da kabul etmek gerekiyor. Onlar üzerinden bir politika yapılabilir. Mesela biz de Genel Başkan'ın ifadesiyle dikine kesilen bir politika değil yatay politika diyoruz. Eski tabirle işte sınıfsal mücadele anlamında emeğin daha yoğun gözetildiği, haksızlığa uğrayanların yanında olunduğu, özellikle gelir adaletsizliği noktasında politikaların üretileceği bir düzlemde siyaset yapacağımızı ifade ediyoruz."