Haber: Ahmet Çağatay Bayraktar
Küçük yaşta oldukları için anneleriyle hapishanelerde kalmak durumunda olan çocuklar cezaevi nüfusunda önemli bir yer tutuyor. Çocukların durumu Aile ve Sosyal Hizmetler Bakanlığı tarafından izlense de çocukların normal bir gündelik yaşam içinde olması pek mümkün değil. Türkiye’de mevzuata göre çocukların hükümlü anneleriyle 6 yaşına kadar tutulması mümkün. 3 yaşından sonra ise hakim değerlendirmesi söz konusu. 6 yaşından sonra ise çocuklar annelerinin cezası bitmese bile hapishaneden çıkmak zorunda. Türkiye’de resmi verilere göre hapishanede anneleriyle 396 çocuk kalıyor. Son veriler ise Şubat 2022’ye ait. Hapishanelerde insan hakları ihlallerinin yaşanmasını engellemek, hükümlülere insan onuruna uygun şekilde yaklaşılmasını hedefleyen Ceza İnfaz Sisteminde Sivil Toplum Derneği (CİSST) kurulduğu 2006 yılından beri hapishanedeki çocukların durumunu takip etmekte. Hapishanede kalan çocukların yaşam koşullarını CİSST Hapiste Çocuk Tematik Alan Temsilcisi Avukat Cansu Şekerci 24 Saat Gazetesi’ne anlattı.
Çocuklar yetişkinlerle kalmak zorunda kalıyor
Av. Cansu Şekerci CİSST'in gönüllü avukatlarından.
Hapishanedeki çocuklara ilişkin net verilere ulaşmanın zorluğuna değinen Avukat Cansu Şekerci çocukların sağlıklı gelişimi için Aile ve Sosyal Hizmetler Bakanlığı’nca hazırlanan protokollerin uygulanamadığını söyledi: “Konu hapishaneler olunca aslında hiçbir mahpusun psikolojik ihtiyaçlarının yeterince karşılanabildiğini söylemek mümkün olmuyor ancak erken çocukluk dönemine ilişkin daha ağır bir tabloyla karşılaşıyoruz. İnfaz sisteminin yazılı olarak da çok sınırlı yer verdiği bu çocukların ihtiyaçlarının psikososyal servis, sağlık, eğitim hizmetleri açısından yeterli olarak karşılanması mümkün değil. Bu çocuk grubuna ilişkin aile bakanlığının da dahil olduğu birtakım protokoller var ama uygulamaya yansıdığını söylemek güç. Anneleriyle tutulan çocuklar eğer tutuldukları kurumda varsa gün içinde “adalet anaokulu” adı verilen anaokullarına gidebiliyor ancak burada da yeterli bir standart yok. Kimi zaman çocuğun henüz çok küçük olması, kurumda böyle bir anaokulunun olmaması veya maalesef annenin suç tipi gibi engeller, çocuğun tüm gün boyunca yetişkinlerle kendisi için oluşturulmuş bir alan olmaksızın tutulması sonucunu doğuruyor”.
“Alternatif yöntemler bulunmalı”
“Çocuğu annenin yanında hapsetmektense alternatif yollar bulunmalı” diyen Şekerci, “Çocukların şartlarını iyileştirmeyi konuşmak yerine Öncelikle bu çocukların yerinin hapishane olmadığını akılda tutmak gerekiyor. Çocuğu annenin yanında hapsetmektense annenin uygun denetimli serbestlik modelleriyle adli kontrol altında olması ya da başkaca yöntemlerle infaz etmesini sağlamak gibi hapsetmenin alternatiflerini uygulamaya sokmak gerekiyor. Son zamanlarda çeşitli kurumlarda anne-çocuk ünitelerinin inşa edildiğini Adalet Bakanlığı’nın açıklamalarından takip ediyoruz. Bu üniteler görece çocukların barınma, oyun oynama gibi ihtiyaçlarını karşılamaya daha uygun olmakla birlikte yeterliliği ya da eşitlik uygulamalarına dair henüz bir gözlem yapılabilmiş değil” şeklinde konuştu. Babası hüküm giyen ve başka bir akrabası olmayan çocuklar babasıyla kalabilir mi sorusunu ise Şekerci şu şekilde yanıtladı: “Sadece babasının bakım yükümlülüğünü üstlenebileceği çocukların babalarıyla hapsedilmeleri mümkün değil. Dünyanın genelinde uygulama bu yönde. Türkiye’de bu çocuklar başka bir bakım vereni yoksa Aile Bakanlığı bünyesindeki kurumlarda tutuluyor. Bu çocukların babalarını süreç içerisinde görüp göremeyeceği ise görüş günlerine, çocuğu hapishaneye götürebilecek idari ve lojistik imkanlara ve elbette idarecilerin çocuk hakları odaklı yaklaşımlarına bağlı.”
“Verilmesi gereken daha çok mücadele var”
CİSST bünyesindeki yürüttükleri çalışmalara değinen Şekerci, “Olabildiğince geniş tutmaya çalıştığımız bir gönüllü avukat ağımız var. Bu avukatların yaptıkları izleme ziyaretleri çalışmalarımıza önemli katkı sağlıyor zira bildiğiniz gibi sivil toplum örgütleri, hak temelli ziyaret yapmak üzere hapishanelere giremiyor. Mahpuslarla doğrudan temasımızı, gönüllü avukatlarımız sayesinde gerçekleştiriyoruz. Ben de CİSST’e avukatlık ruhsatımı aldıktan çok kısa bir süre sonra, hapishanelerde hak temelli ve bütüncül izlemeye katkı sunma motivasyonuyla öncelikle gönüllü avukatları olarak katıldım, sonrasında süreç içinde tematik alan temsilcisi pozisyonuna geçtim. Hapishanedeki çocuklar açısından yasada ve uygulamada hiç ya da yeterli düzenlemesi bulunmayan ve yapılması gereken çok çalışma, verilmesi gereken çok mücadele var. Ne yazık ki bunları gördükçe de bu çalışma motivasyonumu korudum, diyebilirim” diye ekledi.