Çevrenin imdat çığlığı
Can PULAK Seçim atmosferi, kargaşa, gürültü ve telaşı arasında can çekişen çevre sorunları kimsenin umurunda değil. Ankara’dan sessiz sedasız öyle ipe sapa gelmez, ilgisi...
Can PULAK
Seçim atmosferi, kargaşa, gürültü ve telaşı arasında can çekişen çevre sorunları kimsenin umurunda değil. Ankara’dan sessiz sedasız öyle ipe sapa gelmez, ilgisiz ve bilgisiz kararlar geliyor ki, tüm kıyılar ve koylar rantın keyfine bırakılmış adeta…
Türkiye müthiş bir doğal zenginliğe sahip. Bunun korunabilmesi bu zenginliğin değerini bilen, ehliyetli ve liyakatli yönetimlerle sağlanabilir. Ayrıca bu da yetmez, korunacak bölgeleri iyi tanıyan, milli çıkarları ön planda tutabilen, deniz ve ormanla barışık bilgili bir bürokrat kadrosu da gereklidir. Öyle siyasi tercihlerle işbaşına getirilip, ikide bir değişen yandaş tayfalarla bu işler yürümez. Çevre konusunda fikir beyan etmek, yönetmelik ve genelge hazırlamak, yasa taslağına karar verebilmek için, dirsekleri bu konuda iyice çürütmek, konuları ve bölgeleri iyi bilmek, uzmanların deneyimlerinden yararlanmak şart. Öyle her konuda olduğu gibi (ben yaptım oldu) derseniz, Türkiye’nin milli doğal servetini mahvedersiniz ki, son yıllarda yapılan da işte budur.
Ankara’da oturmuş, bütünleşik kıyı alan planları hazırlamışlar. Yani denizle karanın buluştuğu çizgiyi değerlendiriyor, nereye ne yapılır-ne yapılmazı kararlaştırıyorlar. Bu işler üç-beş memurla-mühendisle-mimarla olacak şeyler değil. Herkesin, her kesimin, bilgili uzmanların, Üniversitelerin, sivil toplum kuruluşlarının görüşlerini almak gerek. Ciddi bir çalıştay düzenlemek, görüşleri raporlamak ve öyle planlamak gerek. Ama Ankara öyle yapmayıp da, kulaktan dolma bilgilerle çıkartınca bu önemli kararları, kızılca kıyamet kopuyor tabii. Tepkiler, protestolar, şikayetler ayyuka çıkınca, planı revize etmek üzere geri çekiyorlar.
Çekiyorlar da ne oluyor, ortalık bir miktar yatışınca ve herkes de seçimlerle meşgul olunca, plana takla attırarak tekrar sürüyorlar piyasaya. Çevre bakanlığı bu planla Sit alanlarının sınıflarını ve yapısal renklerini değiştiriyor, hiçbir şey yapılmaması gereken kırmızı bölgelerden bazılarını sarıya boyuyor, bir kısmını güya korur gibi yapıp, yatırımcılara göz kırpıyor. Göcek-Fethiye Körfezi-İnlice-Katrancı koyları için habire revize planlar yapılıyor. Doğal sit alanları değiştiriliyor. Bördübet ile Sedir Adası arasındaki çok önemli ve zengin bölge, yapılaşmaya uygun statüye kavuşturulur mu hiç? Çatı-Yediadalar-Tuzla-İngiliz ve hırsız limanı- Çanak-Karacasöğüt’ü, sadece oraları mı, Datça ve Hisarönü koylarını, Çiftlik-Bencik arasını, Günlücek-Hurmalı-Kurtbükü-Dalbükü-Sucağız’ı nasıl koruma bölgelerinin tartışmalı ve yatırıma uygun malzemeleri haline getirirsiniz?
Güya düzeltilen ve revize edilen plana göre, Kocabahçe-Dirsekbükü arasındaki bölge de yapılaşmanın tehlike sınırlarına yaklaşıyor. Yeşilova Körfezi dediğimiz Bozburun-Söğüt- Alagelme-Oğlanbükü hattı zaten tahrip olmaya başlamıştı. Biz denizcilerin ve gezginlerin dışında pek bilinmeyen Gökgemile-Güngörmez koyları, İnlice’den Katrancı’ya, Ölüdeniz’den Yediburunlara, Faralya sahilinden Kabak koyuna kadar uzanan kıyılar, (yani Aktaş bölgesi) yakında geçmiş olsun diyebiliriz buralara.
Hani Kelebekler Vadisi-kabak koyu- Güzelçamlı-Karine gölü, Güllük Deltası, Dalyan Boğazı-İztuzu Plajı-Sarıgerme ve Knidos mutlaka ve kesin korunacak alanlar olarak ilan edilmişti. Peki şimdi sarı renklendirmelerle neden bu bölgeler de yapılaşma tehlikesine yaklaştırılıyor? Belki inanmayacaksınız ama çok değerli doğal sit bölgelerinde satılmadık, tahsis edilmedik arsa, tarla, arazi kalmadı diyebiliriz. Nasıl, kime, kaça, neresi satıldı ya da tahsis edildi? Şeffaf devletimiz olsa hepsinin adresini vereceğiz. Ama Türkiye’de her şey gizli-saklı ve kapalı kapılar arasında olup bitiyor maalesef. O nedenle bilgi kirlilikleri dahil, bölgede dedikodu ve söylentilerden geçilmiyor.
Bu arada öncelikli kıyı yapısı öncelikleri de yer alıyor planda. Buna göre Fethiye’de yolcu gemisi limanı, Seferihisar ve Bozburun’da birer marina ile iki adet balık çiftliği, Karacasöğüt ve Selimiye’de Muçev marinaları, Didim-Kuşadası-Güllük-Yalıkavak-Bodrum-Bozburun-Fethiye’de 2770 yat kapasiteli 7 marina da mevcut bu planda.
Yazık oluyor doğal güzelliklerimize. Koyları, denizleri, ormanları vahşice ve bilgisizce mahvediyoruz. Hükümetler gelir gider ama doğal güzellikler bir gitti mi, bir daha geri gelmez. Neye üzülüyorum biliyor musunuz, şu seçim kampanyalarında, seçim konuşmalarında, seçim programlarında bunlardan bahseden kimse yok. AKP elbette bahsetmez ama millet ittifakı ve diğer liderler niye bir satır bile olsa değinmiyorlar böylesine önemli bir konuya? Siyasetçiler siyasi çevreden başka çevre tanımıyor olmalılar ki, doğal çevre akıllarına bile gelmiyor.
Çok yazık.